Bir önceki yazıda Türkiye-Irak Yüksek Düzeyli Güvenlik Mekanizması 4’üncü Toplantısına değinmiştim. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Iraklı mevkidaşı Fuad Hüseyin ’in eşbaşkanlığında, geçtiğimiz hafta, Ankara’da yapılan toplantının terörle mücadele başlığıyla ilgili önemli çıktılar vardı, onları yazmıştım. Ancak Irak dosyası sadece terör başlığından ibaret değil. İki ülke arasında konuşulan çok boyutlu, stratejik başka konular da var. Üstelik, yıllara sari bir başka sorunun da çözüm yoluna girdiğini
Bir önceki yazıda Türkiye-Irak Yüksek Düzeyli Güvenlik Mekanizması
4’üncü Toplantısına değinmiştim.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan
ile Iraklı mevkidaşı
’in eşbaşkanlığında, geçtiğimiz hafta, Ankara’da yapılan toplantının terörle mücadele başlığıyla ilgili önemli çıktılar vardı, onları yazmıştım.
Ancak Irak dosyası sadece terör başlığından ibaret değil. İki ülke arasında konuşulan çok boyutlu, stratejik başka konular da var. Üstelik,
yıllara sari bir başka sorunun da
çözüm
öğrendim. Detaylarını vereceğim ancak önce birkaç hususun altını çizmem gerekiyor.
Ankara, Irak’la neden bu kadar ilgileniyor? Birçok neden sayılabilir. Ancak en temeli şudur: Irak’ın istikrarı da istikrarsızlığı da Türkiye’yi derinden etkiliyor. Topraklarına tamamen hâkim olamayan, istikrarsız bir ülkenin i
hraç ettiği terör sorununu iliklerimize kadar yaşıyoruz.
Ankara, Irak’la ilişkilere “
Irak’a da fayda sağlayacak, kar
şılıklı çıkarların korunacağı
ve kazanımlar elde edileceği”
bir zaviyeden bakıyor. Bu bir süredir uygulanan
perspektifiyle de örtüşüyor (Detaylar için;
Şifreleri,
). Bağdat’taki Sudani hükümetinin de aynı yaklaşımda olduğu anlaşılıyor.
Sudani’nin boğuşması gereken ciddi sorunlar var.
Ekonomisi yüzde 95 petrole bağımlı ama petrol işleme kapasitesi yok. Özel sektör istenen düzeyde değil. Altyapı ciddi sorun. Ülke nüfusu 45 milyon (Nüfus artış hızı 2,2. 2030’da 50 milyona ulaşması bekleniyor.) 13 milyon kişi devletten geçiniyor. Genç istihdamında ciddi sıkıntı var.
Nüfusun yüzde 60’ı 25 yaşın altında.
Gençler iş bulamadığında milis güçler ya da terör örgütlerinin ağına düşebiliyor
örgütü
PKK, 300-400 dolara eleman devşirmeye
çalışıyor.) Bu büyük kitleye iş, aş üretmek gerekiyor.
Ülkede kota sistemi var. Cumhurbaşkanı Kürt, Başbakan Şii, Meclis Başkanı Sünni olmak zorunda. Bu, bürokratik atamalara da yansıyor. Hantal devlet yapısı oluşmuş durumda. Irak’ta bir memurun günlük ortalama verimli çalışma süresi sadece 17 dakika.
İşte bu tablo
yi ekonomi kalemlerini çeşitlendirmeye, yatırım ve üretim arayışına itiyor. Bunun için de olmazsa olmaz istikrar ve güven. İşte tarihi
bu yüzden geliştirildi. Bilinenin aksine, fikir Irak’a ait. Bağdat, ekonomisini dünyaya açmak istiyor. Bunu da Türkiye üzerinden yapma arzusunu Ankara ile paylaştılar. “Bu işi ortak yapalım” denilince Ankara kabul etti. Kalkınma Yolu fikirden, yatırıma dönüştü.
Kalkınma Yolu stratejik bir proje. Irak’ı dünyaya,
Türkiye’yi Ortadoğu ve Körfez’e ulaştıracak.
Yol, Basra’daki Fav Limanı’ndan Musul’a, Musul’dan Bölgesel Kürt Yönetimine bağlanacak. Buraya kadar her şey net. Ama Bölgesel Kürt Yönetiminde
hangi güzergahın kullanılacağı henüz netleşmedi.
Bu konu Irak’ta tartışılıyor. Ankara bunu
Irak’ın kendi iç meselesi
olarak görüyor. Güzergâh netleştiğinde Türkiye kendi topraklarında demiryolu ve gerekirse karayoluyla bağlantıyı tamamlayacak.
SU MESELESİNDE KRİTİK MUTABAKAT
Şimdi gelelim asıl meselemize. Irak, çölleşme ve kuraklıkla mücadele eden bir ülke. Küresel iklim değişikliği nedeniyle
ilk kitlesel göçlerin yaşandığı
ülkelerden
(BM’ye göre iklim değişikliğine karşı en savunmasız beşinci ülke.) Bu yüzden suya ihtiyacı var. Su meselesi yıllardır iki ülkenin gündeminde.
Irak, uzun bir süredir Fırat ve Dicle’den bırakılan suyun artırılmasını talep ediyor. Hatta geçmişte Suriye ile yapılan anlaşmanın (Saniyede 500 metreküp su salımı) bir benzerini istiyorlar. “Bizimle de bir sabit değer belirleyin” diyorlar. Ankara ise bu yaklaşımı -iklim değişikliği ve kuraklık nedeniyle- gerçekçi bulmuyor.
Ankara, Bağdat’a sorunun
bırakılan su miktarından kaynaklanmadığını
açık yüreklilikle anlatıyor.
Esas mesele, Irak tarafında suyun kullanımında yapılan hatalar.
Ciddi altyapı sorunları var ve kullanım teknikleri verim ve tasarrufu öncelemiyor. Irak’a bırakılan suyun önemli bir kısmı altyapı yetersizliğinden buharlaşıyor. Irak’ın elindeki rakamlara göre kişi başına düşen su miktarı 400 litre, yüzde 80’i israf ediliyor. Atık su dönüşümü yok. Kısacası ülkenin altyapısı suyun verimli kullanımına uygun değil. Yani sabit değer belirlemek Irak’ın sorununu çözmeyecek.
Ankara’nın konuyu bu şekilde anlatması
Bağdat’ın da konuya yaklaşımını değiştirdi. I
rak, altyapısını güçlendirme kararı aldı. Altyapı, su yönetimi, finansal modelleme konularının Türkiye ve Türk şirketler tarafından yapılmasını istiyorlar. Bu sayede su meselesinin de orta vadede problem üreten başlıklar listesinden çıkacağını söyleyebiliriz.
#Irak
#Diplomasi
#Politika
#Yahya Bostan