Geçtiğimiz günlerde ajanslara düşen bir haber oldukça önemliydi. Buna göre Tahran, Şam’a sattığı petrolün fiyatına fahiş oranda zam yaptı. Üstelik ödemeleri de peşin isteniyor.
Esad rejiminin büyük bir enerji kriziyle sınandığı göz önüne alınırsa bu kararın Şam için ne kadar hayati olduğu anlaşılır. Ülkede petrol karaborsaya düşmüş durumda. Şam ve çevresindeki fırınların yüzde 50’sinin enerji krizi nedeniyle kapandığı söyleniyor. Ülke yönetimi, krize çözüm bulabilmek amacıyla kesintiye gidiyor, basketbol ve futbol müsabakalarını erteliyor, kamu kurumlarında hafta sonu tatilini iki günden üç güne çıkarıyor. Petrol yataklarının yüzde 70’i terör örgütü PKK kontrolü altında olan ülke için zor bir durum.
Sebebi ne olursa olsun basit bir ticari karar değil bu. Enerjinin diplomatik bir sopa haline geldiği günümüzde bu hamlenin öncelikle siyasi bir gözle okunması ve yorumlanması gerekiyor.
Son tahlilde Ankara-Moskova-Şam arasında yaşanan temas trafiği Suriye’nin geleceğiyle ilgili yeni bir yol haritası oluşturuyor. Görünen tablo şu: Bu yeni yol haritası oluşurken Tahran oyun dışı kaldığı endişesini taşıyor. İran diplomatik aklı sürecin bir parçası olmak ve gelişmelere kendi çıkarlarını gözetecek şekilde yön vermek istiyor. O halde petrol kararını Şam’a gösterilen aba altından sopa olarak okuyabiliriz.
Nitekim petrol kararından bir hafta sonra İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan önce Şam’ı, ardından Ankara’yı ziyaret etti. Salı günü Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile görüştü. Çavuşoğlu ile ortak basın toplantısında “Ankara-Şam ilişkilerinin değişime uğramasından büyük memnuniyet duyuyoruz.” dedi. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun “İran’ın bu sürece katkısının çok önemli olduğunu vurguladık. Bizzat Sayın Cumhurbaşkanımız vurguladı.” ifadesi önemliydi. İran’ın sürecin bir parçası olma çabası artarak sürecektir. İran bahsini burada kapatalım ve daha önemli bir konuya gelelim.
Bu süreçte kendini oyun dışı kalmış hisseden ikinci bir aktör daha var. O da ABD. Öğrendiğime göre ABD Ankara-Moskova-Şam üçgeninde konuşulan konuların içeriğini merak ediyor ve öğrenmeye çalışıyor. Washington’ın bu uğurda önemli bir mesai harcadığı ifade ediliyor.
Süreçte şekillenecek kararlar ve olası bir anlaşma ABD’nin Suriye’deki varlığını sorgulanır hale getirecek çünkü. Ankara ve Şam, Fırat’ın doğusundan terör örgütü PKK’yı çıkarma konusunda uzlaşırsa ABD’nin üstünde bölgeden çıkması için büyük bir baskı oluşacak. Washington Suriye’ye PKK üzerinden büyük bir yatırım yaptı ve tüm oyun planını terör örgütü üzerine kurdu.
Daha önce de yazmıştım. İstiklal Caddesi saldırısı sonrası Türk Silahlı Kuvvetleri Suriye’nin kuzeyindeki terör hedeflerini vurmuş, özellikle PKK’nın işlettiği büyük petrol kuyularını hedef almıştı. O operasyonla ilgili yeni bilgiler edindim. Hava saldırılarında sadece petrol kuyuları değil ABD’nin yüz milyonlarca dolar harcayarak terör örgütü için inşa ettiği tesisler, telsiz ve haberleşme sistemleri, altyapı unsurları da hedef alınmış. Pentagon’un bu yüzden de kızgın olduğunu tahmin etmek güç değil.
Washington’ın iş yapış biçimine aşina olanlar Suriye’deki varlığını tartışmalı hale getirecek bir sürecin gidişatını değiştirmek ya da süreci etkilemek için hamle yapacağını bilir.
Biliyorsunuz Bakan Çavuşoğlu önceki gün Washington’da ABD’li mevkidaşı Blinken ile görüştü. Washington bu görüşmede Ankara’ya Suriye için yeni bir yol haritası sundu. Bunu Çavuşoğlu’nun “Suriye’ye tekrar odaklanma ve birlikte çalışma konusunda bazı tekliflerde bulundular” açıklamasından anlıyoruz. Teklifin içeriğini henüz bilmiyoruz ama bu, ABD’nin, Ankara-Moskova-Şam hattında işleyen sürece karşı diplomatik-siyasi alandaki ilk hamlesiydi. Dolaylı, örtülü yeni hamleler de gelecektir. Kendimizi ABD patentli kimi girişimlere hazırlamamız gerekiyor.
DEAŞ’ın Suriye’de yeniden yüzünü göstermesi sürpriz olmaz, örneğin. Uluslararası basında “Türkiye’nin cihatçıları desteklediğine” yönelik tezviratta artış görülecektir. Sosyal medyada Türkiye’nin rejim generallerini öldürdüğü dedikoduları dolaşıma sokulacak ve diyalog zemini zehirlenmeye çalışılacaktır. Bu süreçte ABD’nin, rejimle diyaloğu bahane ederek Türkiye’nin desteklediği muhalifleri kışkırtabileceğini ve muhalifleri terör örgütü PKK’nın Suriye kolu SDG çatısı altında birleşmeye davet edebileceğini düşünenler bile var. Dikkatle izlenmesi gereken bir sürece giriyoruz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.