Filistin ve Gazze için tertip edilen Küresel Eylem Günü dolayısıyla inisiyatif almak isteyen insanlar dünyanın dört bir tarafında İsrail’i ve onu destekleyen ülkeleri protesto etmek için geçtiğimiz cumartesi meydanlara çıktı. Dünyanın birçok bölgesinde, başta İngiltere ve Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinde ve İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerimizde aynı günde Filistin’e destek yürüyüşleri yapıldı. Sokaklara dökülen milyonlarca insan İsrail’in soykırımını lanetledi ve saldırıların acilen durdurulmasını istedi. Dünya çapında yaygın bir eylemdi ve katılım yüksekti. Bu günün Filistin açısından değerini herhâlde zaman içinde daha sağlıklı bir şekilde değerlendirmek mümkün olacak. Fakat şimdiden Filistinlilerin haklı davasının dünya çapında anlaşıldığını ve desteklendiğini söyleyebiliriz. Mühim olan bu haklı mücadelenin bundan sonra daha ileri seviyelere ulaştırılmasıdır.
Avrupa şehirlerinde Küresel Eylem Gününe katılımın yüksek düzeyde olması oldukça önemli. Bu tespit, Avrupa ülkelerinin medenî seviyesiyle ilgili bir değerlendirmenin sonucu değildir. Geçmiş zamanlarda medenî seviye ile alakalı değerlendirmeler Avrupa ülkelerinin yönetim anlayışlarını bir veri olarak kabul etmekten kaynaklanıyordu. Son yıllarda bu tarz yaklaşımlara itibar edilmediğini görüyoruz. Bugün de İsrail soykırım suçunu işlerken İngiltere, Almanya, Fransa, Hollanda gibi ülkelerden açıkça destek görmektedir. ABD’nin İsrail’e desteği zaten bilindiği için genel olarak Kuzey Avrupa ülkelerini değer endeksli bir eleştiriye tabi tutmanın anlamlı olmayacağı çok açıktır. Dolayısıyla Avrupa sokaklarına dökülen yüz binlerce insana, Filistinlilerle dayanışma hâlinde olduklarını göstermek için başka bir yol kalmadı. Türkiye’de ve dünyanın başka bölgelerinde yürüyüşlere katılan milyonlar da Filistinlilerle dayanışma hâlinde olduklarını gösterirken Avrupa ülkelerinin İsrail’e desteğini lanetlediler.
Peki, niçin Avrupa ülkeleri lanetlenmektedir?
Özellikle Anglosaksonlar, Filistinlilere yönelik soykırım suçunu işleyen İsrail’in bütün eylemlerinden birinci dereceden sorumlu oldukları için küresel ölçekte yükselen öfkeye muhatap olmaktadır. Anglosaksonların desteğinin dönemsel veya şartlara bağlı olmadığı da bilinmektedir. Zira İsrail’in ortaya çıkma sürecinde ve kuruluşunda İngiltere, ABD ve Almanya doğrudan sorumluluk sahibidir. Haddizatında İsrail bu ülkelerin eseridir. Çünkü Anglosakson kolonyalizmi 1917’den sonra manda yönetimi biçimini alarak Filistin’de yeni bir dönemi başlatmış, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ise İngilizler, yerini İsrail’e bırakmıştır. İngiltere ve ABD bu yeni devleti kolonyal bir yapı olarak inşa etmişlerdi. Diğer ülkeler de bu yeni yapıya destek vererek Doğu Akdeniz’de kendilerine alan açmak istedi. Dolayısıyla milyonlar sokaklara çıktığında öfkenin adı geçen ülkelere yönelmesi gayet tabiîdir.
Filistin 1917’den itibaren Yahudi nüfusu temelinde yeni bir Anglosakson kolonisi olarak yeniden biçimlendirildiği hâlde Filistinlilere yönelik desteğin bugün ortaya çıkması üzerinde özellikle durmak gerekir. Bu dönemde küresel güneyin de Filistin davası etrafında güçlü bir çıkış yaptığını görüyoruz. Güney Afrika’nın İsrail’i soykırım suçlusu olarak yargılatmayı başarması başlı başına önemli bir gelişmedir. Bu ülkenin 1990’ların başında Nelson Mandela önderliğinde elde ettiği başarının tesadüfî olmadığını anlıyoruz. Kolonyalizmin tasfiye sürecine kuşkuyla bakıldığı hatırlanacaktır. Hatta bu çerçevede neokolonyalizm kavramı uzunca bir süre gündemde kalmıştı. “Yeni Sömürgecilik”, eski sistemin varlığını devam ettirdiği anlamına geliyordu. Fakat Güney Afrika’nın bugünkü başarısı süreci farklı açılardan yeniden değerlendirmeyi gerekli kılmaktadır. İsrail gibi Anglosaksonların desteğindeki kolonyal bir yapıya karşı çıkmak sıradan bir hadise olarak görülemez. Bu, Filistinliler için çok daha önemli durumdur. Zira Filistinliler direnmeseydi küresel güney kavramı bu düzeyde önem kazanmayacaktı. Eğer Filistin ve Güney Afrika özelinde bir başarıdan söz ediyorsak yeni bir durum ortaya çıkmış demektir.
Filistinliler sadece İsrail’e karşı bir direniş göstermiyor. Bu çok açıktır. Filistinliler İsrail’le birlikte İngiltere ve ABD’ye karşı da mücadele etmektedir. Filistinlilerin daha büyük başarısı ise bu mücadeleyi bütün dünyaya doğru bir şekilde anlatmış olmaktır. Filistinliler hem askerî sahadaki başarı ile bir devlet olduklarını gösterdi hem de Siyonizm gibi kolonyal ideolojiyi mağlup ettiler. Bu başarı yeni bir dile işaret etmektedir. Bunu görmek ve anlamak gerekir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.