Türkiye’de düzenlenen çağdaş sanatla ilgili en önemli etkinlik hiç şüphesiz İstanbul Bienali’dir. İstanbul Bienali bence İstanbul Kültür-Sanat Vakfı’nın (İKSV) da Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’yla birlikte en önemli etkinliklerinden biridir. 18. İstanbul Bienali normal şartlarda bu Eylül’de açılacaktı lakin daha önce de bu köşede de değerlendiğim gibi ertelenmişti. Nihayet bienalin küratörü ve tarihi duyuruldu. Bu süreç zarfında bienalin direktörü ve danışma kurulu değişti. Şu anda bienalin direktörlüğü
Türkiye’de düzenlenen çağdaş sanatla ilgili en önemli etkinlik hiç şüphesiz İstanbul Bienali’dir. İstanbul Bienali bence İstanbul Kültür-Sanat Vakfı’nın (İKSV) da Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’yla birlikte en önemli etkinliklerinden biridir. 18. İstanbul Bienali normal şartlarda bu Eylül’de açılacaktı lakin daha önce de bu köşede de değerlendiğim gibi ertelenmişti. Nihayet bienalin küratörü ve tarihi duyuruldu. Bu süreç zarfında bienalin direktörü ve danışma kurulu değişti. Şu anda bienalin direktörlüğü görevini Kevser Güler üstlenirken, danışma kurulunda Ahu Antmen, Lydia Gatundu Galavu, Gözde İlkin, Renan Laru-an, Sally Tallant yer alıyor.
İstanbul Bienali’ne dair en büyük eleştiri küratörlerin seçimi ve küratörlerin yaklaşımı üzerineydi. Özellikle yakın bölgeden bir küratörün yer almaması sanat çevrelerinde hayli eleştiriliyordu. Avrupalı beyaz bir erkeğin küratör olması garip ve yanlış olarak değerlendirilmişti.
Bienal sadece iki yılda bir düzenlenen kapsamlı bir sergi değildir. Bienalin uzun süren bir hazırlık aşaması ve bütün çerçeveyi belirleyen kavramsal yaklaşımı vardır. Bu sebepten İstanbul Bienali’nin nasıl bir yaklaşım sergileyeceği her daim önemlidir.
İKSV’den yapılan açıklamayla bienalin küratörünün Christine Tohmé olduğu duyuruldu. Peki Türkiye sanat dünyasında daha önce adına rastlamadığım Christine Tohmé kimdir? Öncelikle Tohmé’nin Beyrut’ta yaşayan Lübnanlı bir sanat aktivisti ve küratör olduğunu belirtmek isterim. 1964 doğumlu küratör 30 yaşındayken Lübnan Plastik Sanatlar Derneği Ashkal Alwan‘ı kurdu.
Çalışmalarıyla Lübnan’da özgür düşünce ve eleştirel söylem için bir platform sağlıyor, eleştirel düşünceyi ve kültürel teoriyi teşvik ediyor ve geliştiriyor ve bölgesel ve uluslararası kültürel değişimi teşvik ediyor. Bunun yansımalarını hiç şüphesiz önümüzdeki bienalde göreceğiz. Özellikle İsrail’İn Gazze’de ve Lübnan’da düzenlediği saldırıların bienalde yansımalarının olacağını düşünüyorum.
18. İstanbul Bienali şartların da gereği olarak çok farklı bir yaklaşımla ortaya çıkıyor. Nasıl olacağı aşağıdaki alıntıda okuyabileceğiniz üzere bu kez bienal 3 yıla yayılıyor.
“18. İstanbul Bienali, 2025’te başlayıp 2027’de sona erecek ve üç ayrı bölümden oluşacak. Bienal boyunca sunulan her program, bir önceki aşamada açılan araştırma ve sorgulama hatlarının üzerine inşa edilecek.
Bienalin ilk ayağı, 20 Eylül–23 Kasım 2025 tarihleri arasında düzenlenecek sergiler ve kamusal programlardan oluşacak. 2026 yılında bienal kapsamında kalıcı bir akademik yapı kurulması için çalışılacak. Buna ek olarak yerel sanat inisiyatifleri ile yakın işbirliği içinde düzenlenecek dört etkinlikten oluşan bir program hayata geçirilecek. 18. İstanbul Bienali, 18 Eylül–14 Kasım 2027 tarihleri arasında, süreç boyunca kurulan işbirlikleri ve araştırmalar sonucunda ortaya çıkarılacak sergiler, yayınlar, performanslar ve buluşmalarla tamamlanacak.
Christine Tohmé bienalle alakalı tam olarak şu açıklamayı yapıyor:
“Sanat alanında çalışmayı dönüştürücü buluyorum. Bu dönüştürücü etkileşim sadece nihai sunumlarda değil, asıl bunu mümkün kılan üretim aşamalarında yani yaratım süreçlerinde, gündelik karşılaşmalarda, açılışlarda, atölye ziyaretlerinde ve okuma grubu buluşmalarında hissediliyor. Bu yüzden 18. İstanbul Bienali’nin sergileme kadar üretim sürecine de ağırlık veren bir program oluşturması gerekiyor. Sürenin üç yıla esnetilmesi, bienalin yerel kültür ve sanat ortamıyla ilişkilerini derinleştirmesine olanak tanıyacak. Böylece topluca ortaya konan sorular, bağlamlar ve topluluklar üzerinden işbirlikleri şekillenebilecek. Bu çok yıllı program, bölgesel ve uluslararası düzeyde farklı kuşaklardan sanatçıların birbirleriyle bağlantılar kurmasını sağlayacak, yeni ortaklıkların oluşmasını teşvik edecek ve yeni gerçekliklerle yüzleşirken sanatçılara destek olacak.”
Bienalin çıktılarının neler olacağını özellikle “kalıcı bir akademik yapı”nın nasıl oalcağını merak ediyorum.