Çoğuna göre değişim, dünyalar güzeli bir kelimedir; benim gözümde, fingirdek, iblisin metresi bir heyulâ.
de değişimi reddeder.
Çünkü değişim, “
”nin elveda demesi, olmayanın şappadak sahne almasıdır.
Böyle demiştim yıllar önce bu köşecikte.
Fakat…
“Değişim” bu, önüne kimi katsa ağzının suyu akar; karşısında kim durursa mahveder, biliyorum…
Ne ki, bizim derdimiz, olmayan değil, olması gerekendir.
Bir başka ifadeyle, “
” için ayaklarımızın üzerinde sabit durmaktır.
Bu yolda “mahvolsak” da ne gam!
Bir arkadaş, “
” demişti de, “
” karşılığını vermiştim.
Muhteremler o kadar hızlı değişiyorlar ki, “başkalaştıklarının” farkında bile değiller.
Yoksa…
Hem
'ye karşı mücadele verdiğini iddia edip, hem de “
” hale gelmezlerdi.
Yani, kendilerine alan açmak veya yerlerini sağlamlaştırmak uğruna yalan söylemeyi, iftira atmayı metot haline getirmezlerdi.
Bakınız…
“
” dedi 3 yetim annesi,
'nın çilekeş eşi.
Ve, şöyle feryat etti: “
”
28 Şubat zalimlerinden biri…
Şu “
” manşetinin mimarı geçenlerde “
” yalan ve iftiraları üzerinden ironi denemesine kalkışacak kadar küstahlaştı.
Bakalım,
zalimleri nerde ne zaman alenen küstahlaşıp, 15 Temmuz mağdurlarına karşı “
” denemelerine kalkışacaklar?
Gerçi o fecaat tahliye yeterince aleni ve yeterince “
”
Hiç yüz yüze görüşmediğim dostum, kardeşim, değerli akademisyen ve sanatçı
“
” demişti.
Ben ne desem bilmem ki.
Neyse ki kelimelerimiz, sözlerimiz, şiirlerimiz var.
'nin birkaç gün evvel birkaç dizesini paylaştığım “
” adlı şiirinin tamamını, “
” niyetine şuracığa alıyorum.
Kıvırcık kuzucuklar gibiydiler aramızda,
Süt dişlerinin altında keskin vampirler…
Meleşmeleri kolonlanmış, aynı ton aynı tını;
Tebessümleri kâğıttan biçilmiş, aynı ayar…
Bense kusurluyum evet, kusursuzluk
riyadır;
Şöyle dedim: bunlarla yolum kökten ayrı.
Çok çentik attım kalemime bila-tedbir;
Döne döne dövüşürüm saymam düşmanı…
Kuzu hangisi bilmem, hangisi kurttan azma;
Söz ise “Belâ!” dedim ezel, kargıysa kargı…
Gülmez yüzüm asla mecliste dudak büzene,
Adam demem arkadan kaş göz oynatana…
Kuzular kurda dönüştü ansızın kudurdu;
Dolunayda azarlarmış Holivud efsanesidir…
Senesi şöyle kalsın, aylardan Temmuz'du.
Daldılar protez dişlerle halkın gırtlağına;
Halksa bildiğiniz millet… Dimdik durdu…
Ne güneşler battı yine bir hilâl uğruna;
Analar aynı gece ne yiğitler doğurdu.
Sabahtı tükendi umutları işbirlikçilerin;
Vatansever pozunda döküldüler sokağa…
Hainlere yataklık ederken derin derin;
Sap oldu dikildiler utanmadan bayrağa…
Bu hesap içli dışlı unutmayın bunları;
Yazın siz de isim isim not düşün bir kenara.
Yeşilçam deyip geçmeyin, yendi Holivud'u;
Esasoğlanlar bir yandaydı, kalleşler bir
yanda…
Mahallenin kabadayısı basınca narayı;
Fatihin Fedaisi kesildi ardından tıfıllar da…
Kale gibiydi babalar, çocuklar omuzlarda
burç;
Bacıyan-ı Rum ruhu sardı bütün kadınları.
Meydan olsun yeter ki, yer yarılır er çıkar.
Vur toprağa dizini göresin neler çıkar.
Üzengide tut ayağı ola ki sefer çıkar.
Ölümüne savlet eder, gaziler çıkar.
Gün, esen rüzgârdan hile sezme günüdür;
Taşlar altından daha nice hainler çıkar.
Hân'ım hey! Daha çok söyleriz destandır bu;
Hû diyelim yiğitler aşkına, demine
devranına Hû…