Değiştir, tamam da sızdırmadan değiştir!

00:0010/04/2001, Salı
G: 11/09/2019, Çarşamba
Mustafa Karaalioğlu

Yaşadığımız krizin derinliği ve ülke üzerinde yarattığı negatif etki, doğru-yanlış biliniyor da; toz duman indikten sonra Türkiye''nin "nasıl bir Türkiye" olacağı konusunda kimsenin bir fikri bulunmuyor. Öyle olduğu içindir ki; esnaftan tüccara, ekonomistten siyasetçiye kadar herkes "geçim derdi" üzerinden feryat ediyor ama Türkiye''nin değişen; daha doğrusu krizden istifade değiştirilen, değişime zorlanan çehresi için tek kelime bile ses çıkmıyor. Krizden sonra siyasal düzen nasıl olacak? Türkiye,

Yaşadığımız krizin derinliği ve ülke üzerinde yarattığı negatif etki, doğru-yanlış biliniyor da; toz duman indikten sonra Türkiye''nin "nasıl bir Türkiye" olacağı konusunda kimsenin bir fikri bulunmuyor. Öyle olduğu içindir ki; esnaftan tüccara, ekonomistten siyasetçiye kadar herkes "geçim derdi" üzerinden feryat ediyor ama Türkiye''nin değişen; daha doğrusu krizden istifade değiştirilen, değişime zorlanan çehresi için tek kelime bile ses çıkmıyor. Krizden sonra siyasal düzen nasıl olacak? Türkiye, "15 günde 15 yasa" çıkartacak kadar körü körüne bir değişimi göze aldığına göre, "15 gün sonra!" nasıl bir ülkede yaşayacağımız da merak konusu olmalı...

Bir kere kamuoyu, değişen Şeker Yasası''nda sonra kalan 14 yasanın ne olduğunu konusunda yeterince bilgi sahibi değil. Bunları sıralayalım:

Bankalar Kanunu (Zaten yeni bir kanun ikinci kez değişiyor), Fonların tasfiyesi için kanun, Telekom Kanunu (kurumun yüzde 51''inin özelleştirilmesine imkan tanıyan değişiklik) İcra İflas Kanunu, Devlet İhale Yasası, Sivil Havacılık Kanunu (THY''ye uçuş ücretlerini serbestçe belirleme imkanı tanınacak), Petrol ve Doğalgaz kanunları (Değişikliklerle devlet bu alanlardan çıkacak), Tütün Kanunu (Şeker gibi bu alanda da devlet desteği kademeli olarak bitiyor ve üretici serbest rekabete, dolayısıyla uluslararası şirketlerle savaşa açılıyor), Diğer kanun değişiklikleri ise, şu alanlarda: Ek bütçe, Merkez Bankası Kanunu, Banka kredilerinde özel karşılıkların vergiden tamamen düşürülmesine imkan veren düzenleme, Görev zararları hakkındaki düzenleme, Borçlanma Kanunu ve borçlanma limitlerinin düzenlenmesi.

Türkiye yıllardır tartıştığı halde birçoğunda ileri adım atamadığı bu kanunları şimdi "üçe-beşe bakmadan" değiştiriyor. Değiştirmek zorunda çünkü, IMF''nin ve Dünya Bankası''nın daha doğrusu Washington''un "ekonomik destek" şartı buna bağlanmış durumdadır. Hükümetin ısrarla işbaşında tutulmasının, ülkede kriz yokmuş gibi, esnaf yürümüyor, iş dünyası feryat etmiyor gibi davranılmasının nedeni de budur.

Bu manzara sadece, "Değişmemekte direnen, kamu kaynakları merkezi otorite tarafından peşkeş çekilen ve bütçesi ağır sübvansiyon yükü ile hantallaşan Türkiye şimdi; kriz marifetiyle zorla değiştirilmektedir" ifadesiyle yorumlanabilir.

Ardından sıra Seçim Yasası ve Siyasi Partiler Yasası''na gelecektir... Bütün bunlar da kriz yönetiminin birer aktörü olmayan TBMM, hükümet, Cumhurbaşkanı triosu marifetiyle ve TSK''nın gözetiminde gerçekleştirilecektir.

Washington''dan yönetilmekte olan sadece ekonomik kriz değil, Türkiye üzerine basbayağı bir mühendislik projesidir. Sonucu üzerinde projeksiyon yapmak mümkün olmadığı gibi olup-bitenleri anlamak da bir hayli güç hale gelmiştir.

Mesela, Yunan To Vima gazetesinin iddia ettiği gibi, Türkiye krizi aşmak için IMF''den talep ettiği 12 milyar dolar yardıma karşılık askeri harcamaların kısıtlanması sözü verdi mi? Verdiyse ilginç çünkü, ne herhangi bir MGK toplantısında böyle bir konunun konuşulduğu hatırlanıyor ne de TSK''nın böyle bir niyeti olduğu. Peki, bu şaşırtıcı mıdır? Değil, bu "bile" şaşırtıcı değil çünkü, kriz politikası o kadar ustalıkla yürütülmektedir ki, "değişim"e şu ya da bu gerekçeyle itiraz etmek krizi körüklemekle eşdeğer hale gelmiştir. "Demokrasi talepkarları" dahi, slogan haline gelen "MGK''nın etkisizleştirilmesi ve savunma harcamalarının düşürülmesi" ile bütün bunların yabancı bir el tarafından "metazori" tahakkuk ettirilmesi arasındaki çelişkiyi ifade edemez haldedirler.

Dahası Kemal Derviş, Türkiye''nin sırlarının IMF tarafından Atina''ya sızdırıldığı haberini, "IMF''nin Türkiye''nin içişlerine karışmasına kimse müsaade etmez. Ancak, IMF''nin ekonomiyle ve bütçeyle ilgili sorularına da cevap vermek durumundayız" sözleriyle anlatmaktadır. Demek ki, Yunanistan''ın savunma masraflarını Türkiye''nin IMF''ye verdiği söze istinaden azaltma kararı aldığı haberinde doğruluk payı var. Dahası, bu bilginin "sız-dı-rıl-dı-ğı" haberinde, doğruluk payı var.

Değişimini kendi eliyle gerçekleştiremeyen bir ülke hakkında çıkan bütün haberlerde doğruluk payı olabilir!