Karabağ Azerbaycan’dır, Azerbaycan Türkiye’dir…

04:0022/09/2023, Cuma
G: 22/09/2023, Cuma
Mehmet Metiner

Karabağ, hiç kuşkusuz Azerbaycan toprağıdır. Tarihte de bu böyleydi. Bugün de bu böyle. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi, Karabağ’da başka bir statünün dayatılması asla kabul edilemez. *** 1991 tarihine kadar Azerbaycan toprağı olan Karabağ’ın, Sovyetler Birliği’nde başlayan “Perestroika-Yeniden yapılanma” ve “Glasnost-Açıklık” politikaları döneminde oluşan boşluktan yararlanarak kanlı saldırılar ve hunharca katliamlar sonucunda bir oldu-bittiyle Ermenistan’a bağlı özerk bir

Karabağ, hiç kuşkusuz Azerbaycan toprağıdır.

Tarihte de bu böyleydi. Bugün de bu böyle.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi, Karabağ’da başka bir statünün dayatılması asla kabul edilemez.

***

1991 tarihine kadar Azerbaycan toprağı olan Karabağ’ın, Sovyetler Birliği’nde başlayan “Perestroika-Yeniden yapılanma” ve “Glasnost-Açıklık” politikaları döneminde oluşan boşluktan yararlanarak kanlı saldırılar ve hunharca katliamlar sonucunda bir oldu-bittiyle Ermenistan’a bağlı özerk bir yönetime dönüştürülmesi elbette kabul edilemezdi.

Bu gayrı meşru yönetim, konjonktürün ve Ermenistan’a arka çıkan dış güçlerin sayesinde uzun yıllar varlığını Azerbaycan’ın bağrında bir kanser olarak sürdürdü.

Türkiye’nin desteği sayesinde Azerbaycan 27 Eylül 2020’de başlattığı ikinci Karabağ savaşını 44 günde kazandı. Ermenistan’ı büyük bir hezimete uğrattı. Ermenistan Rusya üzerinden ateşkes isteminde bulundu. Rusya’nın öncülüğünde yapılan müzakerelerde Ermenistan’ın Karabağ’daki tüm askeri birliklerini çekerek işgale son vereceğini taahhüt eden bir antlaşmayla ateşkes ilan edildi. Ermenistan sadece askeri yenilgisini kabul etmekle kalmadı, altına imza attığı başka antlaşmalarla da Azerbaycan’ın 1991’e kadarki sınırlarını, yani Karabağ’ın Azerbaycan’a ait olduğu gerçekliğini de resmen tanımış oldu.

Rusya’nın öncülüğünde kabul edilen ateşkes ve barış antlaşmasında Ermenistan tüm silahlı unsurlarını Karabağ’dan çekeceğini ve Zengezor koridorunun açılması için üstüne düşeni yapacağını taahhüt etmesine rağmen ne yazık ki aradan geçen üç yıla rağmen hiç bir adım atmadı. Tersine davranışlarda bulundu. Öyle ki bölgelerin haritalarını bile Azerbaycan tarafına vermekten kaçındığı gibi el altından Hankendi bölgesindeki Ermenileri silahlandırma yoluna gitti. Hankendi ve çevresi bugün bir konvansiyonel savaşta kullanılabilecek tüm savaş araç-gereçlerine sahip bulunuyor. En kötüsü sivil unsurlar bile terörize edilmiş durumda.

Açıkça söylemek gerekirse Hankendi bir terör üssüne dönüştürülmüş halde. Orada sadece Ermeni silahlı tedhiş örgütleri değil, onlarla işbirliği içinde olan PKK vb terör örgütü mensupları da mebzul miktarda varlar. Ermeni terörist grupların Suriye’nin kuzeyinde PKK ile birlikte çalıştıkları, hatta PKK’nın kuruluş sürecinden başlayarak bu Ermeni unsurların PKK saflarında vuruştukları bilinen bir gerçekliktir. Bu kirli ittifakta İran’ın destekleyici rolü de bahsi diğerdir. PKK’lı terör gruplarının hangi yollardan ve kimin marifetiyle Karabağ bölgesine geçirildikleri de artık sır değil.

***

Böylesine enfekte edilen bir bölgeden bahsediyoruz.

Ve Hankendi’de 9 Eylül’de sözde bir seçim yapıldı ve sözde bir cumhurbaşkanı ilan edildi. Olacak şey mi bu?

Öte yandan Ermenistan’ın silahlı birliklerinin ateşkes ve barış antlaşmasına rağmen devam eden provokasyonlarına eşlik eden saldırıları yer yer devam etti…

Terör unsurlarının gözle görülür askeri hazırlıkları ve haince saldırılarının yanısıra mayın haritaları verilmediği için bastıkları mayınlarla aziz canlarını kaybeden Azerbaycan neferlerinin artan sayıları da bardağı taşıran som damlalar oldu.

Azerbaycan yönetimi bu duruma son vermek için harekete geçmemiş olsaydı kendi halkının gözündeki itibarını hem kaybetmiş olurdu, hem de kendi egemenliğini korumaktan aciz bir ülke konumuna düşmüş olurdu.

En kötüsü, Hankendi’deki terör örgütlerinin sözde bir seçimle ilan ettikleri gayrı meşru bir yönetimin kalıcılaşmasına göz yummak gibi bir ihanetin içine düşmüş olurdu ki hürmetli ve kudretli Başkan Aliyev yönetimin zinhar kabul edebileceği bir şey değildi bu.

***

Düşününüz bir an.

Azerbaycan toprağı olan Karabağ’ın bağrındaki Handenki’de paralel bir yönetim ihdas ediliyor. Sözde seçimle sözde bir cumhurbaşkanı ilan ediliyor.

Handenki, ağır silahlara sahip terör unsurlarının belirleyici olduğu bir üsse dönüştürülüyor.

Ermenistan söz verdiği halde işgali altında tuttuğu bölgelerden silahlı birliklerini çekmiyor. Yetmezmiş gibi taciz ve saldırı eylemlerini zaman zaman sürdürmekten geri durmuyor.

Sorarım size: Hangi egemen devlet kendi topraklarında bunların yapılmasına göz yumar?

***

Azerbaycan’ın yaptığı şey, kendi topraklarında egemenlik hakkına yapılan bir saldırıyı bertaraf etmekten ibarettir.

Bu son derece meşru bir anti-terör tedbiridir.

Gerekirse genel çaplı askeri eylemler de akabinde gelir elbette.

ABD, Fransa, Almanya vb ülkelerin Azerbaycan’ın kendi topraklarında kendi anayasal düzenini tesis etmek için terör odaklarına karşı başlattığı bu meşru anti-terör operasyonuna karşı Azerbaycan’ı suçlayıcı bir di kullanmaları, bu çerçevede Ermenistan’dan ve Karabağ’daki terörist odaklardan yana tutum takınmaları asla kabul edilemez.

Merak ediyorum: Acaba ABD, Fransa ve Almanya kendi topraklarında aynı şey gerçekleştirilse nasıl davranırlar? Kendi topraklarını işgal eden güçlere arka çıkan ülkelere karşı ne düşünürler? Kendilerine ait toprakların bir bölümünde sözde seçimle ayrı bir yönetim oluşturanlara ve bu yönetimi ayakta tutmak için ağır silahlarla donatılmış terörist unsurlara karşı nasıl bir davranış sergilerler?

***

Çözüm bellidir.

Karabağ bir bütün olarak Azerbaycan toprağıdır.

Karabağ’daki işgal tez elden sonlandırılmalıdır.

Karabağ’daki Ermenistan silahlı birlikleri derhal çekilmelidir.

Karabağ’daki terör unsurlarının silahları teslim edilmeli ve silahlı tedhiş grupları tasfiye edilmelidir.

Karabağ’a yerleşik Ermeni halkı dışında sonradan gelip yerleşenler, özellikle de terör örgütü mensupları derhal bölgeden çıkartılmalıdır.

Ezcümle, Karabağ’ın her yerinde Azerbaycan’ın mutlak egemenliği tesis edilmeli ve anayasal düzen bir bütün olarak yerleşik hale gelmelidir.

***

Azerbaycan’ın kendi vatandaşı olan Ermenilerle bir sorunu yoktur.

Azerbaycan’ın Ermeni düşmanlığına dayalı bir siyaseti de yoktur.

Azerbaycan’ın meşru egemenliğini kabul eden Azerbaycan vatandaşı Ermeniler tıpkı Azerbaycan Türkleri gibi huzur ve güvenlik içerisinde Azerbaycan bayrağı altında yaşamaya devam edeceklerdir.

Azerbaycan’ın meşru sınırlarını ve toprak bütünlüğünü tanıyan Ermenistan devleti ile de iyi komşuluk ilişkileri sürdürülecektir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM kürsüsünden bütün dünyaya ilan ettiği ve Başkan Aliyev’in de her defasında yinelediği hakikat budur.

Kafkaslar’da kalıcı bir barış için Türkiye ve Azerbaycan üstüne düşeni yapmaya hazırdır.

Ermenistan’ı da herkesin kazanacağı bu yeni bölgesel ittifakın içine alan bu teklif geri çevrilirse, Ermenistan ve Ermeni halkı onları kendi emperyalist çıkarları için kullanılan bir piyona dönüştürüleceklerini ve son kertede de kaybedeceklerini bilmelidirler.

Tarihte karşılıklı yaşanan acıları gömerek ‘kazan-kazan’ anlayışına dayalı yeni bir ittifakın aktörü olmak varken piyon rolünü seçmek Ermenistan’a ve Ermeni halkına daha büyük acılar yaşatacak siyasi bir akılsızlık örneğidir.

O yüzden Cumhurbaşkanı'mızın BM kürsüsünden bir kez daha uzattığı bu barış ve ittifak fırsatı kaçırılmamalıdır.

ABD vb büyük güçlere güvenerek varılacak yer; Zelenski örnekliğinden anlaşılmadıysa, söylenecek her söz nafile olur.

***

Herkes bilsin ki Karabağ’da bir bütün olarak Azerbaycan’ın egemenliği tesis edilinceye kadar mücadele devam edecektir. Bedeli ne olursa olsun bu böyle.

Türkiye ile Azerbaycan bir ananın iki evladı gibidirler. Birine yapılan ötekine yapılmıştır, biline!

#Karabağ
#Azerbaycan
#Türkiye