EDISYON:

​Kim bilir kaç kez doğurmuşuz birbirimizi!​

04:0028/05/2019, Salı
G: 28/05/2019, Salı
Leyla İpekçi

Geçen gün anneler gününde seninle başıboş kalakaldık. Ne gelenimiz ne soranımız vardı. Benim pek aldırdığım yoktu aslında. Çünkü ailesiz yaşamış, anasız büyümüş olmaktan dolayı eksikliğini yaşamadığım bir anılma biçimi. Duygusal tüketim sektöründeki bu ritüellere de aşina olmadığımdan, bir beklentim yoktu.Ne var ki yıllar bizi de ihtiyarlatıyor giderek. Gözlerimizden belli oluyor aldığımız yaşlar. Görmeyi arzuladığımız şeyler, görmeye usandığımız şeylerden daha az hale geliyor giderek. Lakin birbirimize

Geçen gün anneler gününde seninle başıboş kalakaldık. Ne gelenimiz ne soranımız vardı. Benim pek aldırdığım yoktu aslında. Çünkü ailesiz yaşamış, anasız büyümüş olmaktan dolayı eksikliğini yaşamadığım bir anılma biçimi. Duygusal tüketim sektöründeki bu ritüellere de aşina olmadığımdan, bir beklentim yoktu.


Ne var ki yıllar bizi de ihtiyarlatıyor giderek. Gözlerimizden belli oluyor aldığımız yaşlar. Görmeyi arzuladığımız şeyler, görmeye usandığımız şeylerden daha az hale geliyor giderek. Lakin birbirimize hiç bitmeyen bir tazelikle bakıyoruz elan. Bu en uzun yolculuk. Bizimki. Kesilmeyen bir bağ. Gönülden bağlılık.

Akşama doğru sendeki mahzun hali fark ettiğimde dudaklarımdan şu söz döküldü: “Anneler günün kutlu olsun!” Birden sevindin. “Teşekkür ederim” dedin, “kim bilir seni şimdiye kadar kaç kez doğurmuşumdur!” İşte böyle dedin.

Şu dünyada birbirini sevenler birbirinin hem anası olurlar hem babası, hem evladı torunu kardeşi, hem kocası karısı. Her şeyi. Çünkü seven hangisi sevilen kim, birbirine karışır birlikte yaşlandıkça. Hemhal olurlar. Bir olurlar.

Bizim kültürümüzde evliliğin teşvik edilmesi bundan. Birine sabretmeyi, onu idare etmeyi, ona teslim olmayı hakkıyla beceriyorsan, ya da en azından gayret ediyorsan, onun kusurlarına bakarken kendininkilere ayna tutmasından ibret alabiliyorsan, bütün olumsuzlukları engelleri hiçbir plan program menfaat art niyet içermeyen bir gönül sırrıyla birlikte aşabilecek denli canlılığınız varsa, ne büyük bir nasipmiş bu, anlıyorsunuz. Kesilmeyen ikram. Ve hiç bitmeyen bir duygu oluyor şükran.

***

Ne güzel değil mi, 20 yıl olmuş birbirimizle buluşalı resmi evraklara göre. Tamamını sayarsan 21’inci yılımız. Birlikteyken tek başımaymışım gibi kendim olabildiğim eşim, beyim, efendim, kocam.

Bütün romanlarımda vardın. İlkini yazarken seni henüz tanımamıştım. Ama kelimelerimden kan ter ve gözyaşı damlatarak nasıl çağırmışsam, sana ulaşmış ve okuyup beni bulmaya karar vermişsin. Beni sana getirdi Maya. Sonraki her romanımda nefesinle mevcut oldun. Bazen Erhan oldun, bazen Emir. Bir kez Ahmet. Bir kez de adı zikredilmeyen enişte!

Asıl ben seni kim bilir kaç kez doğurmuşum böyle bak kelimelerde, isimlerde, dize dize henüz konuşmadığımız daha kaç dillerde!

Hikayeleri kurgulasam bile gönül akışının kurgusu hep gerçeğin kaynağından çeker nefesini. Beni ve bizi, her okuyanı kendi gerçeğine yaklaştıracak bir dil işitmeye ve yazmaya çalışıyorum 21 yıldır. Dil-roman. Malzemesi kalp. Gerçeği yazmaya niyetliydim hep bu yüzden. Çünkü kalptir gerçeğin evi, ki kalemin mürekkebiyle ifadesi ancak aşk. Dil. Nam-ı diğer gönül.

***

Seninle çölden geçtik pek çok kez. Mekke’den Medine’ye. Sonsuzluğun uzayıp giden gündüzlerinde. Biliyordum ki, arkası denizdi çölün. Çöl ve deniz gittikçe birleşecekti. Güneşte kavrulmuş taşlara, alnımızı koyup secdeye vardığımız kumlara basıyorduk. Taşlar seyr u süluk’unu durarak yapıyordu. Biz geçerek. Hep geçtik gittik seninle. Kaybolmadık çölde, bir serap gördük, bizi hiç bırakmadı.

Çöl tanık, taş tanık, yol tanık oldu hep. Kabe’mizin mahremiydi içinde. Kendimize kattığımız anlamların yansımasını seyrettik, alemlerin gözbebeğiydi muhakkak, birbirimizde iz sürdük hiç vazgeçmeden. Yeşil taşı kara nuruydu kalbimizin. Onu selamladık.

Derinleşerek, hakkını vererek, odaklanarak, adanarak, fedakârlık ederek, vefa göstererek ve razı olarak birbirimizden. Sevenin kalbinde bir nur. İman. Evrensel niteliğini verdikçe insandan insana. Yeşil Ege kasabalarından iç denizlere, sıra dağlara hep yol katettik. Birbirimize doğru, kendimize doğu. İnsana doğru. Uhud’un bizi sevmesi, bizim onu sevmemiz, ne müthiş bir cihad imiş, ucundan da olsa yaklaştık. Kuşku sıradağlarından ‘emin belde’ye sarp yokuşları aşmaya davrandık.

***

Sen dipdiri bir göz oldun, gözledin, hayal ettin, gördüğünün ardındaki görmediğine bakmak istedin, bunun için filmler yaptın. Başka türlü bir şey yapamayacağın için, tastamam yapabileceğini yaptın. Pek çok bedel ödemeyi göze alarak. Taviz vermeden. Kınayanların kınamasından korkmadan.

Ben yazdım. Yazmazken dahi yazmaya devam ederek. İçime dışıma, suya, yaprağa, gözyaşına hep yazdım. Bilinmese, okunmasa, işitilmese de başka türlü yapamayacağım için mahkumdum, mecburdum. Kelimelerin içinde canlandı gerçek. Bizi hiç bırakmadı.

Adaların sürgününde azizlerin nefesinden yudumladık. Batık kentler, sönmüş volkanlar, çökmüş vadiler geçtik, taş evlerde, kerpiç yuvalarda soluklandık. İklimler değişirdi biz geçerken. İnsanların yüz ve ifadeleri, giysileri, tarlalardaki ekin, doğanın renkleri usul usul çeşitlenirdi. Ilık rüzgârda dalgalanan buğday başakları matlaşıyordu, biz kamaşıyorduk.

Vermek, adanmak, silinmek, yok olmak arzusuydu bizi bırakmayan. Kendi Medine’mizde nurlanabilmek için ona hicret etmemiz gerekiyordu. Geçtik gittik durmadan. Boz tepeler, yeşil vadiler, akarsular, tuz gölleri, hicretimizin baş pınarı…

***

Açık uçlu daireler çiziyoruz elan seninle, bir çizginin üzerinden bir daha geçmeden, döne döne giriyoruz eve, yerli yerimizdeyiz. Goncadan güle hicret ederken, kokusunu aldık çünkü, evet Sevgili var, çünkü aşk var. Bizi her seferimizde doğuran kelimeler var. Şehrim Aşk’tan başlayan.

“Seninle anılarımız var ezelden. Belki kırk bin yıl öncesinden. Düşlerimiz var, uzak gelecekleri yakına getiren. Dünyanın değişmeyen yüzü gibi masum. Kelimelerimizin kalbi var, binlerce dilde atan. Bitmeyen özlemlerimiz, bir bakışla canlanan. Biz, birbirine eşlik eden iki yalnızlık. Rüyalar gibi sadık. Her kavuşmamızda bir anı daha çiftini buluyor.”

Ve kendinden çiftini doğurabiliyorsan, ikinci kez doğmuş oluyorsun biraz da. İster anneler günü, ister babalar günü hepsi bizi kutluyor. Bizdeki devam edişini Onun!

#Anne
#Evlat
#Aile
#Evlilik
#Mekke
#Medine

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.