2023 yılına & Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli deprem felaketi ile başladığımız için oldukça üzücü bir yıl geçirdiğimizi sanırım herkes kabul edecektir. Deprem sonrasındaki dönemde genel seçimlerin olması ve seçim öncesindeki siyasi atmosferin oluşturduğu belirsizlik de piyasalar açısından önemli bir eşiğe işaret ediyordu. Ancak seçim sonrası sağlanan siyasi istikrar ve yeni ekonomi yönetiminin uygulamaya aldığı ana akımı yakınsayan ekonomi politikaları yeni bir süreç başladı.
Açıkçası bu sürecin en önemli ayağını enflasyonla mücadele oluşturuyor. Ağırlıklı olarak iç talebin yavaşlatılmaya çalışıldığı ve yabancı sermaye girişine dayalı bu yeni enflasyonla mücadele programında öneli eşiklerden bir tanesi de asgari ücretin belirlenmesiydi.
Son dönemdeki akademik çalışmaların çoğunda 2020’den bu yana yaşadığımız süreçte ücretlerin enflasyona geçişkenliği oldukça düşük. Ancak yine diğer ücretler için baz alınan bir artış oranı olarak değerlendirdiğimizde asgari ücrette beklenti üzeri artışların enflasyon üzerinde etkisi olduğu da bilinen bir gerçek.
Merkez Bankası’nın 2021 yılı I. Enflasyon Raporu içerisindeki hesaplamaları baz aldığımızda asgari ücretteki artışa bağlı toplam işgücü ödemelerinde beklenti üstü gerçekleşen her %1’lik ilave artışın yıllık tüketici enflasyonunu 0,2 puan artırdığı gözlemlenmektedir. Bu hali ile baktığımızda; %40 seviyelerinde yapılması beklenen asgari ücret artışının yerine %49’luk artışın yıllık enflasyona etkisinin en çok %1,8-2 seviyesinde olacağını öngörebiliriz. Böylesi bir dönemde ihmal edilebilir bir artış olarak kabul edilebilir.
Öte yandan kredi gelişmelerine baktığımızda sıkılaştırma programı ile uyumlu olmayan bazı gelişmeler var. 22 Aralık haftasında tüketici kredilerindeki büyüme ticari kredilerdeki büyümeyi geride bırakmış durumda. 22 Aralık haftasında, 13 haftalık yıllıklandırılmış ve kur etkisinden arındırılmış tüketici kredilerinde büyüme %16,9 olarak gerçekleşirken ticari kredilerdeki büyüme %16,8 olmuş. Kredi kartı harcamaları tarafında da kayda değer bir yavaşlama gözlemlenmiyor. Bu hali ile Merkez Bankası’nın enflasyon hedefinin gerçekleşmesi için kat edilmesi gereken oldukça önemli bir mesafe olduğu aşikâr.
Bir diğer önemli konu ise bankalardaki fazla likidite. Merkez Bankası bu fazla likiditeyi çekmek için TL Depo alım ihaleleri yapıyor. Ancak bu konuda da henüz istenilen hızın sağlanamadığını görüyoruz. Ayrıca bankaların sürece eşlik etmeleri için ilave regülasyonlar da gündeme gelebilir. Fazla likiditenin mevduat faizlerindeki artışı sınırlı tuttuğunu göz ardı etmemek gerekiyor.
Son olarak Merkez Bankası’nın 2024 Ocak ayındaki toplantıda son bir 250 baz puanlık faiz artışı daha yaparak politika faizini %45 seviyesine getirmesini bekliyoruz. Sonrasında ise Temmuz’a kadar parasal aktarım mekanizmasını güçlendirecek makro ihtiyati tedbirlerin yoğun olarak kullanılacağı bir dönem göreceğiz. İlk faiz indirimi için ise şimdilik 2024 yılı Temmuz ayı en doğru zaman olarak görülüyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.