Siyasi kariyeri boyunca İsrail’e en fazla destek veren siyasetçilerin başında gelen Başkan Biden, bu ay başlarında yargı reformundan vazgeçmeye iknaya çalıştığı ancak başaramadığı Netanyahu’ya sonunda açıktan tepki koymak zorunda kaldı. İsrail’deki olaylar sırasında Biden yönetiminin ilk tepkisi doğrudan eleştiriden kaçınmak ve uzlaşma arayışı çağrısı yapmak oldu. Washington’un İsrail’i sert biçimde eleştirmesi beklenmiyordu ancak Başkan Biden’ın açıklamalarının tonu ve içeriği rahatsızlığın ne kadar derin olduğunu gösterdi.
Netanyahu’nun yargı reformu adı altında yargıyı etkisizleştirme planı halkın birçok kesiminden büyük tepki çekti. Bu çabasının büyük oranda kendine karşı halen devam eden yolsuzluk davalarını durdurma amacı taşıdığını savunanlar çok. Yargı reformu planını protesto eden kesimler arasında önemli sayıda ordu rezervistinin bulunması, Savunma Bakanı Gallant’ın reform planının ertelenmesi gerektiği yönünde tavır almasına yol açtı. Netanyahu’nun Gallant’ı görevden alması, normalde siyasi eylemlere katılmayan sendikaların da katılmasına ve protestoların genişlemesine yol açtı. Durumun kontrolden çıktığını gören Netanyahu, reform paketini şimdilik erteleyerek tepkileri yatıştırma yoluna gitti.
Biden Netanyahu’yu ikna edemeyince “çok endişeli” olduğunu söyleyerek bu yolda devam edilemeyeceğini ve bir orta yol bulunacağını umduğunu söyledi. Biden gazetecilere Netanyahu’nu yakın zamanda Washington’a davet etmeyeceğini açıkladı. Netanyahu’nun cevabı İsrail’in egemen bir devlet olduğu ve kararlarını dışardan müdahaleyle değil halkının iradesiyle vereceği şeklinde oldu. Bu karşılıklı sert açıklamaların ardından Netanyahu, dünyanın en büyük ve eski demokrasisi olan Amerika’yla Ortadoğu’daki tek demokrasi olduğunu iddia ettiği İsrail arasındaki bağın sarsılmaz olduğunu söyleyerek gerginliği azaltmaya çalıştı. Washington’un özellikle Gallant’ın görevden alınmasından rahatsız olduğunu da not etmek gerekiyor. İsrail’de koalisyon kurulurken, ABD yakın iş birliği içinde olduğu ordunun aşırı sağdan bir Savunma Bakanı’na teslim edilmesinden endişeliydi ve Gallant’ın göreve gelmesiyle rahatlamıştı.
Biden, Başkan Yardımcısı olduğu dönemde Obama’yla Netanyahu arasındaki sorunlara bizzat şahit olmuş birisi. Netanyahu İran’la anlaşmak isteyen Obama’yla ters düşmüş ve yönetime açıktan tavır alarak Cumhuriyetçilerle ilişkilerini derinleştirmişti. 2015’te Beyaz Saray’ın kendini davet etmemesine karşın Cumhuriyetçilerin davetiyle Washington’a gelerek Kongre’de İran nükleer anlaşması karşıtı bir konuşma yapmıştı. Obama’nın İsrail’e en fazla askeri desteği veren başkan olmasına karşın, Netanyahu Cumhuriyetçilerle iş tutarak İsrail’e Amerikan desteğini daha partizan bir noktaya çekmişti. O dönem Biden’ın Obama’yla Netanyahu’nun arasını bulmaya çalıştığı da biliniyor. Biden bu anlamda İsrail meselesinin ne kadar hassas ve siyaseten maliyetli bir mesele olduğunu bilen bir siyasetçi.
Biden başkan olduktan sonra ilk gezisini İsrail’e yapmasına karşın İsrail-Filistin barışını gündeme getirmeyerek bu konunun siyasi maliyetini yüklenmekten kaçındı. Clinton’dan beri her Amerikan yönetimi Barış Süreci’yle ilgili çaba gösterip başarısız oldu. Obama da Netanyahu’dan yerleşimlerin dondurulmasını istemiş ama bu konuda etkili olamamıştı. Barış Süreci’ne ilişkin gerçekçi bir yol olmadığını zımnen kabul eden Biden, İsrail-Filistin meselesini adeta dış politika gündeminden çıkardı. Biden, İran’la anlaşmaya dönmekte de acele etmeyerek aslında İsrail’in ve Amerikan Kongresi’nin tepkisini çekmemeye çalışıyordu.
Demokrat Parti içindeki Sanders’çı genç ve sol liberal kesimin İsrail’i açıktan eleştirmekten çekinmediği biliniyor. Gallup’un bu ay yaptığı bir kamuoyu araştırması, Demokratlar arasında İsrail’e sempatiyle bakanların (%38) Filistinlilere sempatiyle bakanların (%49) gerisinde kaldığını gösteriyor. Biden, İsrail lobisine yakın duran ve İsrail’e yardımlara herhangi bir koşul koymayı reddeden bir siyasetçi. Bu konuda Kongre’yle sorun yaşamak istemiyor. İsrail meselesinin iç siyaset açısından zorluklarını iyi bilen Biden’ın 2024 seçimlerine giderken Netanyahu’nun yüzünden bu konuda net tavır almak zorunda kalmaktan hoşlanmadığı açık.
Biden, Demokrasi Zirvesi’ni gerçekleştirdiği haftanın hemen öncesinde Netanyahu’nun böyle kriz çıkarmasından da memnun değil. Netanyahu’nun zirveye davetinin iptalinin konuşulması, Zirve’deki liderler oturumuna davet edilmemesi ve sadece bir panelde konuşması da Washington’un rahatsızlığının seviyesini gösteriyor. Biden yönetiminin ırkçı ve aşırı figürler barındıran İsrail hükümetinin bu kompozisyonundan da rahatsız olduğu biliniyor. Biden İsrail’in Ukrayna savaşındaki pozisyonundan da memnun değil. Netanyahu’nun öteden beri Amerikan başkanları için zor bir figür olduğu biliniyor ve Biden’ın sert açıklamalarının ciddi bir politika değişikliğine yol açması beklenmiyor. Bununla birlikte İsrail’i eleştirmenin artık tabu olmaktan çıktığı bir Amerikan kamuoyu var ve Amerika’nın İsrail’le ilişkilerinin bundan etkilenmemesi mümkün değil.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.