Yeniden İsmet Özel okumaları yapıyorum. Yirmi beş yaşında okuyup bitirdiğim kitaplara çeyrek asır sonra tekrar dönüyorum. İnsan yaşlanıyor, buna karşılık iyi eserler daima genç ve zinde kalıyor.
Okuma esnasında birçok cümlenin karşısında durmak zorunda kaldım. Mesela:
“Bir Müslim olarak bizi bekleyen ilk görev, kendimiz gibi Müslüman olan kişilerin bizim fiillerimiz dolayısıyla tehlikeye düşmelerini önlemektir.”
(Waldo Sen Neden Burada Değilsin, Çıdam Yayınları, Eylül 1993, sayfa 96.)
Şair burada ne demek istiyor? Daha doğrusu, benim anladığım nedir?
Bir mümin olarak yaptığımız haksızlık, hırsızlık, saygısızlık sadece kendi hanemize yazılmıyor. İşin sonu “bunların hepsi böyle” söylemine gelip dayanıyor. Bir kişi yüzünden sayısız insan zan altında kalabiliyor. Emsalsiz bir emek ve fedakârlık sıfırla çarpılabiliyor. Bunun ne kadar veballi bir durum olduğunu söylemeye gerek var mı? İşte bu nedenden dolayı daima iyi örnek olmaya çalışmamız gerekiyor. Yani hakkaniyetli, dürüst ve kibar… Mesuliyet ve mensubiyet duygusu olmayandan, sadece kendi kazancını ve ikbalini düşünenden bunları bekleyebilir miyiz? Böyle kimseler için ancak şu söylenebilir:
Aşırı hırs, felaket getirir.
İsraf bahsi de tamamen böyledir. İsraf deyince aklımıza lüzumsuz, abartılı harcamalar geliyor. İhtiyacımız olmadığı halde alınan şeyler, yapılan işler. “Kanaat en büyük hazinedir” sözünü şiar edinmesi gerekenlerin müsrif davranması, hepimizi bir olumsuzluğun kapısına getirip bırakıyor. Şu modern çağda, bir tane kötü örnek, bütün iyi misallerin üstünü örtebiliyor.
Bize göre; bir yeteneğin önünü kesmek, bir kıymeti karalamak, bir emeği ziyan etmek, bir güzelliğe kıymak da israftır.
Bu konuda pek mahir olduğumuzu üzülerek söylemeliyiz.
Adalet Bakanı Sayın Abdülhamit Gül’e yapılmak istenen ve nicesine yapılan şey tam olarak budur. Başarıyı takdirle, iyiliği güzellikle, sevgiyi sevinçle karşılamak bu kadar zor olmamalıdır. Milletin sevdiklerine, itimat ettiklerine husumet beslemek, hasımlık etmek, onları gözden ve gönülden düşürmeye çalışmak, daima beyhude bir uğraş olarak kalmaya mahkûmdur.
Geçenlerde açmak üzere olan bir çiçek fotoğrafı gördüm. Onu meziyet ve şahsiyet sahibi bir insan olarak düşündüm. Şunu mırıldanmadan edemedim:
Açmadan önce iyi düşünmek lazım.
Sizdeki güzellik, marifet, hüner, albeni görünür hale gelince, kimi koparmaya çalışacak, kimi kendince rekabete girişecek, kimi emeğinizi ve eserinizi yok sayma gayreti içinde olacak. Dünya hayatı biraz da böyle bir şeydir.
İsraf, nimetle birlikte gelir. Nimet, sadece yediklerimiz, içtiklerimiz ve kullandığımız nesnelerden ibaret değildir.
İyi insanlar ve liyakat sahibi adil yöneticiler de bizim için büyük nimettir.
Eskiden beri tanıdığımız ve hayli çetin bir zamanda vazife yapan Abdülhamit Gül’ün gönlümüzdeki yeri tam olarak budur.
Yazımızı yüzlerce yılın tecrübesi olan atalar sözüyle bitirelim:
Doğru sarsılır ama yıkılmaz.