Angela Merkel, Ertuğrul Özkök'ü ciddiye almazsa, yarın Türkiye'de olacak.
Özkök, birkaç gün önce, Bild'e, Merkel'in, Türkiye'ye, gelmemesini, gelirse zor durumda kalacağını yazdı.
Çağrısını Hürriyet'teki köşesinden yapmadı, nedeni kendisine sorulsa, muhtemelen; “Alman başbakanını uyarmak için, Alman medyasını kullanmanın daha etkili olacağını düşündüm” diyecekti.
Oysa çalıştığı grubun ciddi ortaklığı var bu ülkeyle, insan böyle bir durumda, iki ülke arasındaki görüşmelerin yapılmasını istemez mi?
Acaba, Alman başbakanının buraya gelerek, hükümetin ve Cumhurbaşkanı'nın, moralini yükselteceğinden mi korkuyor?
Yoksa;
“Biz burada çalışıyoruz, çabalıyoruz, zayıflatıyoruz hükümeti, sizin oralardan birisi gelip bir omuz veriyor, bir destek açıklaması yapıyor, bizim de bütün emeğimiz boşa gidiyor…” mu, demek istiyor, Ertuğrul Özkök?
Öyle ya, Ankara'yı, bombalayan, IŞİD'in ortağı, AKP hükümetiyle ve Cumhurbaşkanı'yla, Alman şansölyesinin konuşacak neyi olabilir ki?!
…
Ahmet Haşim, “Almanya, pembe ve büyük bir elmadır, fakat içi kurtludur.” dediğinde, Frankfurt'ta, Doktor Volhard'ın, kliniğinde tedavi görüyordu.
Şair, bu tespiti yaptı, kendisi öldü, aradan yedi yıl geçti, II. Dünya Savaşı çıktı, “pembe elmanın kurtları” bütün Avrupa'yı sardı, sonrasını herkes biliyor zaten.
Şimdi 'bizim Ertuğrullar” zannediyorlar ki, bu adamlar, birbirlerini yediler, Hitler'in, deyimiyle, kanı ve öfkeyi şarkılar gibi akıttılar ve artık akıllandılar, bundan sonra böyle şeyler yapmayacaklar.
O' iş, öyle değil işte, bu adamlar, tam altmış yıldır, birbirlerine sıktıkları yumruklarıyla, başkalarını dövüyorlar.
Savaş çıkaramazlarsa, en kötü ihtimalle safariye çıkıyorlar.
Kanı ve öfkeyi hala şarkılar gibi akıtıyorlar, kendi ülkelerinin dışında ne hukuk takıyorlar ne de insan hakları tanıyorlar.
…
Öyle uzağa gitmeye gerek yok, Merkel, Almanya'yı, on yıldır yönetiyor, kendisi hakkında, bir yolsuzluk iddiası ortaya atılmadı, bir dava açılmadı, doğru.
Fakat Merkel döneminde, Alman istihbaratının yaptığı hukuksuzluklar, Alman firmalarının karıştığı yolsuzluklar gerektiği kadar da gündem olmadı, eleştirilmedi.
Bu Almanya değil miydi, 2011'de, Yunanistan'a, denizaltı satmak için 100 milyon dolar rüşvet dağıtan?
Bu Almanya'nın, başbakanı değil miydi Merkel, neden göremedik Alman medyasının tarafsızlığını, dürüstlüğünü?
Olay patlak verince, Yunanistan'da, rüşvet alan tersane başkanıyla, savunma bakanlığı çalışanı tutuklanmıştı, ama Almanya tarafından ne bir firma, ne bir isim kamuoyuna açıklanmadığı gibi soruşturmaya dahi gerek duyulmadı.
Alman savcıları, işin peşine düşmediler, uluslararası ticaret hukukuna aykırı davranan ve başka bir ülkenin milli sermayesine kasteden bu 'adi suçu' mahkemeye taşımadılar.
Denizaltı işinde, zarar eden Almanya olsaydı, o' zaman görecektik, Alman yargısının olaya ilgisini, zarar eden Yunanistan olunca, bütün Almanya, yattı kulağının üstüne.
Hatırlayın, “Türkiye'yi, dinliyor musunuz?” sorusuna ne cevap vermişti Merkel; “O, istihbaratın işi, ben karışamam...!”
…
Artık hepimiz biliyoruz ki, Almanya, Türkiye'yi dinliyorsa, Ertuğrul Özkök ve onun gibilerin şekillendirdiği sistemin korunması için dinliyordur.
CHP'ye, genel başkan tayin etmek, zamanı geldiğinde hükümet devirmek ve yerine göre de Türk şirketlerinin yatırımlarına ön almak için dinliyordur.
Şimdi bu ülkenin başbakanı kalkmış, olması gerektiği gibi, yüz yüze, mertçe Türkiye'yi, dinlemek istemiş, isteği olumlu karşılanmış ama bizim Ertuğrullar 'sakın haa, buraya gelme!' demişler.
'Sakın haa…!' demişler, çünkü, yıllardır üstünde oturdukları ülkenin pis işlerini havale ettikleri gizli servislerin 'gizli gizli' dinlemeleri daha çok işlerine gelmiş.
…
Hala Türkiye'yi, sarhoş fareye benzetip; “O' kedi buraya gelecek!” naraları atan bir ülke zannediyorsunuz değil mi?
Yahu, biz çağırmadık, kadın, kendisi geliyor, hem de Ertuğrullara rağmen geliyor.
Mülteci, kapıya dayanmadan Merkel gelmezdi zaten…
O ' değil de,
Merkel gelince; “Hürriyet'in, kırılan camını değiştirmeye geldim.” derse, Ertuğrul Özkök'ün, mihmandarlık etmeyeceğinin garantisi var mı?