Suriye Görüşmeleri’nde Dahlan’ın ne işi var?

00:0530/10/2017, lundi
G: 18/09/2019, mercredi
Cemile Bayraktar

Irak’taki referandum, Barzani’nin yanlış hesapları, ABD’nin PKKPYD’ye yoğun desteği, Türkiye’nin olası Afrin mücadelesi, Kerkük’ün İran’a verilmesi, DAEŞ’li yabancı savaşçıların ülkelerine geri dönmeleri gibi gündemlerin arasında kaybolmuş bir Filistin var. O Filistin’i ve tarihini hatırlamak mevcut duruma dair pozisyon almak için önemli.Kamuoyunun adını 15 Temmuz Darbesi sonrası duymaya başladığı Muhammed Dahlan, BAE’nin Ortadoğu’ya armağan ettiği tehlikeli bir profil. Bu profil, İngiltere’nin

Irak’taki referandum, Barzani’nin yanlış hesapları, ABD’nin PKKPYD’ye yoğun desteği, Türkiye’nin olası Afrin mücadelesi, Kerkük’ün İran’a verilmesi, DAEŞ’li yabancı savaşçıların ülkelerine geri dönmeleri gibi gündemlerin arasında kaybolmuş bir Filistin var. O Filistin’i ve tarihini hatırlamak mevcut duruma dair pozisyon almak için önemli.

Kamuoyunun adını 15 Temmuz Darbesi sonrası duymaya başladığı Muhammed Dahlan, BAE’nin Ortadoğu’ya armağan ettiği tehlikeli bir profil. Bu profil, İngiltere’nin ve İsrail’in de çok önemsediği bir profil. Bu profil, Filistin konusunda ve Suriye konusunda aktör yapılmak istenen bir profil; slogancılık severler için özet geçmem gerekirse Şerif Hüseyin ya da oğlu Faysal gibi bir tipleme, bir profil. Üstelik onlar etkisiz elemandı, Dahlan baya etkili bir eleman…

Dahlan, karşımıza yalnızca Filistin konusunda çıkmıyor, geçtiğimiz günlerde muhaliflerin itirazına rağmen Dahlan’ın Suriye Görüşmeleri’nde görev alması kararlaştırıldı.

Filistin’de ise bir “birlik hükümeti” durumu var. Gazze, artık dayanamayacak bir durumda ve Gazze hükümeti ile Filistin hükümeti birleşme kararı aldı. Açıkçası bu kararı olumlu buluyorum. En özet ifadem ise şu: Bu konuda kararı Filistinliler versin. Ancak öte yandan da bölge tarihine dönüp baktıkça, gelişmelerden rahatsız oluyorum.

Biraz geçmişe gidelim…

Birinci Dünya Savaşı aslında Avrupa’nın savaşıydı ancak Rusya, Almanya, İngiltere ve Fransa’nın rekabeti, savaşı Ortadoğu’ya taşıdı. Savaşın başında Osmanlı’yı tampon gördüğü için parçalamayı düşünmeyenler Çanakkale yenilgisi sonrası coğrafyanın parçalanmasının daha doğru olacağına karar verdi. Bu arada İngiltere, o dönem Filistin’de kendi emirleri altında olan bir Arap ülkesi istiyordu ancak ilerleyen süreçteki gelişmeler bölgede İsrail’in kurulmasıyla sonuçlandı. Ve İngiltere bölgeden ayrılırken Filistin’i BM’ye bıraktı, artık orayla ilgilenmek istemedi.

İkinci Dünya Savaşı sonrası İsrail’in kurulması, Arap-İsrail savaşlarının da başlangıcı oldu. Bu dönem Amerika, bölgeye daha müdahil oldu, İngiltere’den boşalan koltuğu doldurdu. Ancak bölgedeki Arap-İsrail çekişmeleri Amerika’nın bölgedeki amaçlarını baltalamaya başlamıştı ve Amerika buraya müdahale etmek istedi.

Arap ülkelerinin durumu da o dönem şimdiki kadar utanç verici bir halde değildi, Arap Milliyetçiliği, İslâm gibi konularda yan yana gelebiliyorlardı. 1948 Savaşı, 1967 Savaşı Arap ülkelerindeki yöneticilerin her ne kadar kendi amaçları için tercih ettikleri savaşlar olsa da en azından İsrail’in karşısında birileri durabiliyordu. Ve mesele, o dönem “Filistin-İsrail meselesi” değil, Arap-İsrail meselesi halindeydi.

İlerleyen zamanlarda İsrail işgalini arttırınca bölgede “barış görüşmeleri” adı altında birçok girişim oldu. Oslo 1, Oslo 2 ve nihayetinde Camp David.

Çok net ifade edeyim; Oslo 1, Oslo 2 görüşmeleri “barış” adı altında İsrail’in gayr-ı meşru şekilde işgal ettiği toprakların, Arafat yönetiminin basiretsizliği ve Amerika ile BM’nin işgüzarlığı ile “resmen, meşru” şekilde İsrail’e devredilmesiyle sonuçlandı. “Barış Görüşmeleri” boyunca İsrail topraklarını arttırdı, yerleşim birimlerini arttırdı, bununla yetinmedi ve Filistinlilerin yaşam birimlerinin arasını koridorlarla böldü, Filistinlilerin “birlik” olmasını her yönden engelledi. Tüm bunlar “barış görüşmeleri” adı altındaki toplantıların sonucunda ortaya çıktı.

Şimdi Filistin için Mahmud Abbas ve HAMAS gibi önemli iki aktör bir araya geliyor ve en başta bahsettiğim Dahlan, bu ikili arasında üçüncü bir rakip olarak meydanlarda… FKÖ-El Fetih seküler bir modeldi ve onların yanlış siyasetleri ve Filistinli dindar kesimin beklentileri sonucu HAMAS doğdu, HAMAS’ı yükselten zaten 2. İntifada idi. Şimdi bu iki farklı kutup Filistin için bir araya geliyor çünkü artık muhatapları-rakipleri en az İsrail kadar fena bir aktör olan Dahlan ve onun arkasındaki BAE-Mısır ikilisi… Barış görüşmeleri zamanında İsrail, FKÖ ve daha sonra FKÖ çatısı altına girecek El Fetih’i istediği falan için değil uluslar arası kamuoyunun tepkisini çekmemek için “muhatap” kabul etmişti. Yerleşim birimleri konusunda sık sık uluslararası kamuoyunun tepkisini çeken İsrail, saldırgan görüntüsünü gölgelemek için yeni altın çocuğu, kullanışlı aktörünü bulmuş gibi o aktör geçmişe doğru bakınca Filistin için çok daha kötü bir senaryonun faili olacak gibi görünüyor. O fail, Filistin barış görüşmeleri adı altında İsrail’e tapulanırken çanak tutan Enver Sedatlı Mısır’ın, bugün ise Sisi’li Mısır’ın da desteklediği bir isim. Hatırlatayım, Filistinliler için barış görüşmelerinin başında fikren “kurtarılması gereken bir Filistin” vardı, görüşmelerin sonunda ise ellerinde sadece Batı Şeria ve Gazze kalmıştı üstelik tamamen de değil. Şimdi ortaya çıkan gelişmelere geçmişte yaşananlar üzerinden bakınca tedirginlik duymamak elde değil, sahi bu açıdan bakınca siz de tedirgin olmuyor musunuz?

Son bir not; baskıcı rejimler, kendilerini demokrasi yanlısı göstermek için muhalefet ile masaya otururlar ancak kendi varlıklarını devam ettirmek için mevcut muhalefeti ılımlı-radikal olarak böler ve bölünmüş muhalefetin güçsüzlüğünden faydalanarak kendi zulümlerini ve varlıklarını devam ettirirler, öte yandan kamuoyuna da “muhalefet ile masaya oturuyorum” mesajı vermeye çalışırlar. Şimdilerde İsrail’in yaptığı tam olarak budur. Abbas ve HAMAS’ın bu girişimi önlemek adına birliktelik kararı almış olması ve tüm uyuşmazlıklarına rağmen “birlik” fikrini devam ettirmeleri temennisiyle…

#Dahlan
#Filistin
#Suriye