Neden Atatürk?

04:0024/12/2024, Salı
G: 24/12/2024, Salı
Ali Saydam

Bir okur mektubu, Mustafa Durdu ’dan gelmiş. Şöyle diyor: “Ali Bey, Allah aşkına her konuşmanıza, her yazınıza gereksiz yere Atatürk’ü neden katıyorsunuz. Yani insan her konuşmasında Allah diyebilir, ama her şeye Atatürk’ü katmak nedir ya. CHP’liler hırsızlık yapmak ve bizi korkutmak için, AK Partililer korkudan Atatürk deyip duruyorlar da sizlere ne oluyor. Vallahi gına geldi.” Bu konuyu tartışmanın bizce de zamanı gelmişti. Dileyen Mustafa Bey’e verdiğimiz cevabı üstüne alınabilir: “Selam, Araştırma


Bir okur mektubu,
Mustafa Durdu
’dan gelmiş. Şöyle diyor: “Ali Bey, Allah aşkına her konuşmanıza, her yazınıza gereksiz yere Atatürk’ü neden katıyorsunuz. Yani insan her konuşmasında Allah diyebilir, ama her şeye Atatürk’ü katmak nedir ya. CHP’liler hırsızlık yapmak ve bizi korkutmak için, AK Partililer korkudan Atatürk deyip duruyorlar da sizlere ne oluyor. Vallahi gına geldi.”

Bu konuyu tartışmanın bizce de zamanı gelmişti. Dileyen Mustafa Bey’e verdiğimiz cevabı üstüne alınabilir:

“Selam,

Araştırma Şirketi
Areda
’nın bu ay yapılmış son araştırmasında, toplumun en önemli değerleri olarak, sırasıyla üç kavram ortaya çıkmış:
1. Atatürkçülük, 2. Milliyetçilik, 3. Muhafazakârlık...
Atatürk’ün kurduğu
CHP
’nin dört temel ilkesi vardı: Anti Emperyalizm, Millî Bağımsızlık, Millî İrade, Bölünmez Bütünlük (Gazi’nin Hatay meselesindeki tutumu unutulmamalı)...
CHP bu ilkelerin neredeyse tamamına ihanet ederken,
AK Parti
ve Lideri bu 4 ilkenin dördüne de sonuna kadar sahip çıkmakta...
Ben burada büyük bir ‘
siyasi fırsat’
olduğunu düşünüyorum...
Atilla İlhan’
ın ‘
Hangi Atatürk
’ adlı kitabını bir kez daha gözden geçirmekte yarar olabilir... Devrimci Atatürk döneminin tüm ilkelerini savunan AK Parti, bunu ne kadar etkili kullanırsa azdır... Sadece Areda’nınkiler değil, tüm araştırmalar bu fırsatın altını çizmektedir...”

Cevabımız burada bitiyor.

Mademki Atatürkçülük bu toplumun en değer verdiği kimlikler arasında başı çekmektedir… Mademki Atatürk’ün imzasını taşıyan Cumhuriyet’in temel ilkelerini ülkemizde sonuna kadar savunan bir Cumhurbaşkanımız ve AK Parti lideri vardır…

O zaman ‘karnından konuşmanın’ hiçbir anlamı yoktur.

Cumhuriyet’in temel ilkelerini Anti Emperyalizme, Millî Bağımsızlığa, Millî İradeye, Bölünmez Bütünlüğe sonuna kadar sahip çıkmalı!..

Millî kültürün yapı taşlarını baş tacı etmeli!..

Ve bu yaklaşımı tüm toplumsal üretimlerde defaatle dile getirmelidir!..

Doğru mu söylüyoruz; haklı mıyız? 😊


Sert konular…

Dış kaynak yönetim firması Tempo BPO, 2025’te 2 bin 500 kişiye istihdam sağlayacağını duyurmuş…

Öte yandan Bilkent Holding bünyesinde kurularak entegre tesis yönetimi kapsamında hizmet ihtiyaçlarına çözüm üreten Tepe Kurumsal Çözümler, 2024 yılında yüzde 75 büyüme ile yaklaşık 20 milyar TL ciroya ulaşmış. 2024 yılında 4 bin kişiye daha istihdam sağlayan şirket, çalışan sayısını 32.500’e çıkarmış. Firma 2025’te ise 33 milyar TL ciroya ulaşmayı hedefliyormuş.

Bu haberler, firmaların ‘Kurumsal Performans’larına dair yürüttükleri iletişimin birer parçası… Zaman zaman tekrarlarız: İletişim çalışmalarını belli bir stratejiye uygun ve 5 ayrı düzlemde yönetmek gerekir… Bu beş düzlem bir piramit biçiminde tasavvur edilebilir ve piramidin sivri ucundan aşağıya doğru şu sırada ilerler: Kurumsal Performans, Ürün/Hizmet Performansı, Konu Yönetimi, Gündem Yönetimi, Liderlik İletişimi…

Anlaşılacağı üzere en tepede Kurumsal Performans yer alır. Bu alanda başarısız bir kuruluş, istediği kadar yoğun iletişim yapsın, arzulanan iş sonuçlarına ulaşamaz.

Öte yandan bu türden aksiyonların, tüm iletişim çalışmalarında en az ‘mürekkep payı’na sahip olması gerektiğini salık vermeye çalışırız. Öncelikle, hedef kitlenin “Bundan bana ne” sorusunu cevaplamakta yetersiz kalacağından… Başka bir deyişle verilen emek boşa gidebileceğinden…

Bir de ‘kas gösterme’ anlamına geleceğinden… İletişim çalışmalarının arzu edilen sonuçlara ulaşması için en önemli unsurlardan biri “Düşüncelerden çok duygulara hitap etmek”tir ve kas göstermenin, yani ‘hard issue’ların (sert konular) bununla pek bir ilgisi yoktur.

O nedenle kararını kaçırmamak gerekir.


Bas bas paraları kozmetiğe!..

Alyalina Yönetim Kurulu Başkanı açıklamalarda bulunmuş: Kozmetik sektörünün küresel büyüklüğü 750 milyar dolara ulaşmış. Türkiye’de kozmetik sektörünün büyüklüğü 15 milyar dolara yakınmış ve yılbaşıyla birlikte kozmetik alışverişleri 2 kat artmış.

Ne günlere kaldık!.. Bilinen sözdür; “Her tez, antitezini üretir…” Kozmetik sektörünün varlığının bu denli geniş yer kapsaması da gösterilen rağbet de her geçen gün büyümesi de bu söz üzerinden ‘okunabilir’…

Kadınların, zevki, beğenisi, tercihi hakkında konuşmak bize düşmez elbette… Yine de akla geliyor tabii; kadın rol modeller ‘üretilerek’(!), kadınların belli bir kalıba sokulmaya çalışıldığının verdiği zararların bu kadar yüksek sesle ifade edildiği bir dönemde, kozmetik alışverişine duyulan bu heyecan da neyin nesi…

Gerçek bir ihtiyaç olduğu, en azından devasa satış rakamlarını açıklayacak bir gereklilik olmadığı kesin bu türden alışverişler, “Sürdürülebilirlik!” diye yerin göğün inletildiği şu zamanlarla nasıl bağdaştırılıyor olabilir… Tabii bir de neredeyse tüm dünya ekonomileri enflasyonla mücadele ederken bu, savurganlığa girmez mi!..


Aynen…

Bu köşeyi okuyanlar gayet iyi bilirler… “Devletin temeli millî kültürdür” söylemini çok önemser, tekrarlar dururuz…

Unutmamak gerekir ki; millî kültürün temeli de dildir… Oysa, Türkçenin her gün yeni bir darbeyle katledilmeye çalışıldığı günlerden geçiyoruz…

Dilimizin nasıl fakirleştirildiğine dair tartışmalar bazı Whatsapp gruplarında sürüp gidiyor… Son örneği de “Aynen” ile ilgiliydi… Levent Erden kardeşimizin 2024’ün kelimesi seçtiği ‘Aynen’…

İngilizce ile karşılaştırmalı örnekler şöyle: I agree (katılıyorum) = Aynen; Exactly (kesinlikle) = Aynen; Right (doğru) = Aynen; That’s exactly how I feel (tam da böyle hissediyorum = Aynen; Absolutely (mutlaka) = Aynen; That’s so true (son derece doğru) = Aynen; Tell me about it (hiç sorma) = Aynen; I was going to say that (aynısını söyleyecektim) = Aynen…

Bir de tabii İngilizce ‘future continuous’ zamandan uyarlama bir ‘Türkçe uru’ hız kesmeden büyüyor… “Geliyor olacağım… Görüşüyor olacağım… Bekliyor olacağız…”

Öte yandan İngilizce ‘realize’ kelimesinin doğrudan çevrilmesiyle yerli yersiz kullanılan ‘gerçekleştirme’ olmasa bizim spikerler konuşamayacaklar diye korkar olduk… “Cumhurbaşkanı, Macaristan heyetiyle toplantı gerçekleştirdi” gibi… Bu da bir tür ‘dil şiddeti’ değil midir?..

Aynen!..

#Atatürk
#Toplum
#Ali Saydam