İmam Hatip mezunu olmayı hayatı boyunca büyük bir gurur vesilesi olarak yüreğinde taşıdığını ifade eden Başbakan Erdoğan, “Allah'ın izniyle, son nefesimi verinceye kadar da İmam Hatipli olmanın gururunu, onurunu, şerefini üzerimde taşımaya devam edeceğim” dedi.
Başbakan Erdoğan, İmam Hatip Liseleri Mezunları ve Mensupları Derneği'nce (ÖNDER) Beyoğlu Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde düzenlenen 6. İmam Hatipliler Kurultayı'nın açılışına katıldı. İmam Hatip liselerinin kuruluşuna katkı veren, bütün varlığını bu yönde feda eden başta dönemin Başbakanı Adnan Menderes olmak üzere tüm emek verenleri rahmet ve şükranla yad ettiklerini ifade eden Erdoğan “Sizlerin kalp atışlarına heyecanına tanık olduğum kadar kendi kalbimle muhabbet ediyor kendi heyecanıma şahit oluyorum. İmam Hatip Lisesi mezunu olmayı hayatım boyunca büyük bir gurur vesilesi olarak yüreğimde taşıdım. Çocuklarımın tamamının İHL mezunu olmasıyla iftihar ettim. Allah'ın izniyle, son nefesimi verinceye kadar da imam hatipli olmanın gururunu, onurunu, şerefini üzerimde taşımaya devam edeceğim” diye konuştu.
İstanbul İmam Hatip Lisesi'nde okurken yatılı bölüm koğuşlarında, ranzaların arasında sessiz sessiz ağlayan arkadaşlarını gördüğünü, aylarca ailesinden harçlık alamayan, bir dilim ekmekle akşama kadar ayakta durmaya çalışan arkadaşlarının var olduğunu söyledi. Bir tek evini, bir tek arsasını, İmam Hatip yapılması için bağışlayanları gördüklerini de dile getiren Erdoğan, “Yoksulluğa pes etmedik, dışlanmışlığa 'eyvallah' demedik, aşağılayanlara prim vermedik; biz 'Anadoluyuz' dedik, biz 'Trakyayız' dedik, biz 'Türkiye'yiz' dedik ve işte bugünlere ulaştık” dedi.
Erdoğan şunları söyledi: “İmam Hatip Lisesi'nin sıralarında okuduğumuz anlarda da sonrasında da her türlü aşağılamaya, hakarete, baskıya, engellemeye maruz kaldık. Aralarda öyle hocalarımız çıktı ki içeride, dışarıda, bize 'cenaze yıkayıcısı' dediler, bize 'taşralı' dediler, 'köylü' dediler, zenci dediler; bize 'siz doktor olamazsınız, mühendis olamazsınız, kaymakam, vali, siyasetçi olamazsınız' dediler; bize 'muhtar bile olamazsınız' dediler. Allah'ın izniyle millete güvendik, ülkeye inandık, umutsuzluğu yanımıza yaklaştırmadık, yılgınlığa kapılmadık ve her kademede milletin teveccühüne mazhar olduk. Bu elitistlere, bu seçkincilere, bu statükoculara karşı eğitim mücadelemizden taviz vermedik. Onların istediğini yapmadık, köylerimize, taşraya, varoşlara mahpus olmadık.”
“Yoksul köy çocukları master, doktora yaptılar. Bütün aşağılamalara, bütün yasaklara rağmen işte 8 yıldır Türkiye'yi büyütüyor, Türkiye'yi bölgenin en itibarlı ülkesi haline getiriyoruz. Türkiye'yi kronik sorunlarından arındırmak için ter döküyoruz. AB ile katılım müzakerelerini başlatan biz olduk. Medeniyetler İttifakı'na öncülük eden biz olduk. Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nde elini, bedenini, yüreğini ortaya koyan biz olduk. Balkanlar'da, Kafkasya'da, Ortadoğu'da, Kabil'de, Bağdat'ta, Gazze'de, Kudüs'te hakkı söyleyen, hakkı savunan, hakkı tutup kaldıran yine biz olduk. Biz, imam hatip sıralarında kardeşliği gördük, kardeşliği yaşadık, dayanışmayı, paylaşmayı adeta hücrelerimizde hissettik. Bugün de 'kardeşlik' diyoruz; bugün de 'dayanışma' diyoruz, 'paylaşma' diyoruz; bugün de 'hak' diyoruz, 'hukuk' diyoruz, 'adalet' diyoruz.”
Erdoğan, İmam Hatip'te öğretmenlik yapan merhum Mahmut Celalettin Ökten Hoca'yı anarak Nurettin Topçu'nun Hoca'yı “O, geç kalmış bir Ebussuud Efendi veya bir İbn-i Kemal'dir” diye tanımladığını hatırlattı. 1950'lerin başında, Celalettin Hoca'nın dönemin bakanı Tevfik İleri'yle yaptığı görüşmeler neticesinde, 7 yıllık imam hatip liseleri açıldığını da hatırlatan Erdoğan şöyle konuştu: “Topçu'nun, anlattığı şu anekdot gerçekten ibret vericidir; 'Tatil günü okula gittim. Hoca'yı, 70 yaşına gelmiş haliyle okulun tuvaletlerini te-mizlerken buldum... 'Hocam, bırak gençler yapsın' dedim. Bana şu cevabı verdi: 'Gençler, yaptıkları işlerle şahsiyetleri arasında irtibat kurarlar. Tuvalet temizleyip okudum diyerek kompleks sahibi olurlar. Onları, gürbüz bir fidan gibi yetiştirmek vazife-mizdir'. Evet 1950'lerde atılan o tohum, Celalettin Hoca'nın, onun gibi nice değerli şahsiyetin fedakarlıkları neticesinde bugün ulu bir çınara dönüştü. Yılgınlığa kapılmayan, umutsuzluğa düşmeyen, bu millete inanan fedakar insanlar, karanlığa bir mum yakmak için yüreklerini ortaya koymuşlardı.” Erdoğan, o dönemde yola çıkanların Türkiye'nin geleceğine ruh veren bir gençliği inşa etmeyi başardıklarını belirterek, Necip Fazıl'dan bazı mısraları okudu. Erdoğan şöyle devam etti: “O büyük insanların talebesi olarak, bu yapıyı öksüz bırakmadık, Anadolu'ya mahcup olmadık, bizim için dişinden tırnağından artıranlara mahcup olmadık, bize dua edenlere mahcup olmadık. Allah'ın izniyle Celalettin Hoca gibi öncülük eden büyüklerimize mahcup olmadık ve inşallah da olmayacağız.”
Erdoğan'ın andığı Celalettin Ökten (Celal Hoca) verdiği emekler nedeniyle İmam Hatipler ile özdeşleşen bir isim. İstanbul'da çeşitli okullarda edebiyat, felsefe ve mantık dersleri okuttu. 1949'da İstanbul'da açılan imam-hatip kursuna müdür ve öğretmen olarak atandı. Fakat kısa süreli kurs yerine orta dereceli okullar açılmasını istiyordu. DP'li Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri başta olmak üzere pekçok kişiyle görüşmeler yaptı. Müfredata dini ve akli ilimleri koydurmak için mücadele etti. Büyük çabaları sonucunda İmam Hatip Okulları açılması kararı alındı. İlk kez açılan İstanbul İmam Hatip Okulu'na kurucu müdür olarak atandı. Erdoğan'ın hatırlattığı gibi kimi zaman elinde süpürgeyle temizlik yaptı, kimi zaman tamirat yaptı ve tahtaya geçti, ders anlattı. Ökten, 21 Kasım 1961'de vefat etti.