Geçen yıl Avrupa'nın en büyük seyahat acentalarından Çedok'u alan ve yeni birini daha portföyüne katmaya hazırlanan Sadettin Saran, Türkiye'nin uluslararası arenada artan itibarının Türk işadamına şirket almayı kolaylaştırdığını söyledi. Eskiden, 'Bu Türk nasıl alır' zihniyetiyle mücadele ettiklerini anlatan Saran, "Ancak şimdi eski durumlar yok. 'İyi, güçlü işadamı' algısı gelişti" dedi
Sadettin Saran ismini önce 'Fenerbahçe yöneticisi' olarak duyduk, sonra magazin konularıyla gündeme geldi. Fakat magazinle anılmaktan bir hayli rahatsız. Çünkü kendisi bir işadamı, hem de uluslararası... Geçen yıl Avrupa'nın en büyük seyahat acentalarından Çedok'u Saran Holding bünyesine katan Sadettin Saran, Avrupa'dan yeni bir halkayı daha zincire eklemek üzere. Saran'ın bütün bunları nasıl başardığını ve yeni gündemini konuştuk:
Sürekli yurtdışına gidip gelen birsi olarak bir gözlemimi paylaşmak istiyorum. Bundan 10 sene öncesine kadar 'Biz şirket alacağız' dedigimiz zaman 'Bu Türk nasıl alır' zihniyeti vardı. Şimdi ise Türk işadamına çok farklı bakıyorlar. Rusya'da olsun, ABD'de olsun gittiğimiz her yerde, 'Biz bu şirketle ilgileniyoruz' dediğimiz zaman Türklerin kredibiletisinin bütün dünyada çok arttığını görüyoruz. En çok büyüyen ülkelerden birisi olmanın etkisini bir işadamı olarak ben yaşıyorum.
10 sene önce ben Borussia Dortmund'u almaya çalışırken burnumdan getirmişlerdi. Kendimi ispat edinceye kadar 1 sene gidip gelmiştik. Ancak şimdi eski durumlar yok. 'İyi, güçlü işadamı' algısı gelişti. Ekonomik açıdan Türkiye kendini kanıtladı. Yurtdışından Türkiye'ye gelip yatırım yapmak isteyen işadamlarında çok ciddi artış var. Türkiye'nin önünün parlak olduğuna inanan çok çok işadamı var.
2008 krizini de daha önceden hissettik ve 33 şirketin genel müdürünü toplayıp 'Fırsat kollayın' dedik. Krizde de yeni yatırımlar yaptık.
Avrupa'nın en eski ve en büyük seyahat acentalarından olan Çedok'u satın aldık. Avrupa'nın 44 noktasında otelleri ve otobüsleri bulunuyor. 200 milyon avroya yakın cirosu ve 450 çalışanı var. Havadan çekim yapan Alen Elektronik'i satın aldık. Spor Toto teşkilatı 4 firmaya sanal bayilik verdi, biz de aldık. Tuttur markasıyla faaliyet gösteriyoruz. Olimpiyatlara boksör yetiştirecek İstanbulls'u kurduk.
Çedok'un ardından yine bu alanda ve Avrupa'da büyükler liginde bulunan bir satınalma daha yapıyoruz. Cirosu 100 milyon avro civarında. Satın aldığımız ülkedeki rekabet kurumunun onayını bekliyoruz. Ocak'da kamuoyuyla paylaşacağız. Bu arada Saran Havacılık'ı kurduk. Bell Helicopter Textron'dan 4 helikopter almak için anlaşma imzaladık.
ABD ile ilişkilerim var. Obama ve Clinton ile seçim öncesi görüştüm. Seçimlerden sonra gidip bir şeyler talep etmeden ziyade gidip bazı şeyleri daha rahat konuşabilelim diye… Nitekim Hillary Clinton ile enteresan bir görüşmem olmuştu. 'Türküm' der demez, 'Herhalde Ermeni meselesini açacaksın, değil mi?' diye sordu, ben de 'Evet' cevabını verince şöyle dedi: 'Biliyor musun beni ziyaret eden ilk Türk sensin. Ama 14 Ermeni grubu beni ayrı ayrı ziyaret etti ve ben onlara söz verdim.” Fakat sonra o sözünden geri dönmek durumunda kaldı. Çünkü Türk diplomatları bu konuda çok yol aldı. En önemlisi, geç de olsa Ermeni sorununun ciddiyetine vardık. Eskiden önemsenmiyordu. Maalesef sözde soykırımın 100. yılı olan 2015 yılında ciddi sıkıntılar yaşayacağız diye düşünüyorum. Demoklesin kılıcı gibi sallıyorlar. Ben bir girişimci olarak resmi, bağlayıcı olmayan görüşmeler yapıyorum. Önümüzdeki 1-2 ay içinde bir aksilik olmazsa yine Hillary Clinton ile görüşeceğim.
ABD sonuçta kapitalist bir ülke ve maddi güç önemli. Sonuçta biz de yıllardır orayla iş yapıyoruz. Orada okudum ve ABD'li akrabalarım da var. Görüşmek kolay değil, fakat belli bir yere geldikten sonra zor da değil.
Genel olarak ilişkileri devam ettirmek. Fenerbahçe'yi konuşuruz.
ABD'den 1988 sonunda döndüm. Yaklaşık 20 yıldır iş hayatının içindeyim. Babam devlet memuruydu (TEKEL'de genel müdürlük yaptı, bürokrattı), dolayısıyla onun bu işle ilgisi olmadı ve şirket sıfırdan kuruldu. Benim 3 kardeşim var: Medya grubunun başında en küçük kardeşim var ve mevcut işleri götürüyor. Bir kardeşim THY'de pilot. Bir diğeri de yurtdışında yaşıyor. Bazı alımları onunla birlikte yapıyoruz. Çedok'u birlikte aldık ve Çedok'un yönetim kurulu başkanı olarak Prag'da yaşıyor.
Sabahları 06:30 civarında kalkarım. Saat 08:00 gibi spora giderim. Hergün 1- 1,5 saat fitnes yaparım. Ondan sonra 30 dakika ya boks yaparım ya da koşu… Arada bir tenis oynarım ve yüzerim. Spor hayatımın bir parçası. Yapamadığım zaman kendimi çok kötü hessederim. Sigara kullanmam. Çok çok az, arada bir alkol alırım. Beslenmeme dikkat ederim. Kızartma yememeye çalışırım. Kola tarzı şeyler içmem. Arada bir kahve içerim. Geceleri tatlı yemem. 11:30 gibi yatarım, uyuyana kadar yarım saat kitap okurum.
Gittiğim yerlerde evliliği başaramamış bir insan olarak tavsiyelerde bulunuyorum. Önemsediğim bir noktaya dikkat çekmek istiyorum: Başarınızı, ona ulaşmak için nelerden taviz verdiğinizle veya vazgeçtiğinizle ölçün. Yani başarılı olmak için nelerden vazgeçtim. Eğer ailemden vazgeçerek başarılı olduysam o zaman ben başarılı değilim. Karakterimden vazgeçerek başarılı olduysam yine başarılı değilim. Başarılarını böyle yargılasınlar.
Çalışanlarınıza iyi davranırsanız onlar da müşterilerinize iyi davranır politikası vardır bizde. Bu yüzden işten ayrılma oranı diğer şirketlere göre düşüktür. Bizim için öncelik iyi eleman yetiştirmektir. Çalışan huzurlu olunca ardından da başarı geliyor.
'Oğlum çok iyi bir yüzücü, çok iyi bir sporcu. Ancak üniversiteye hazırlandığı için bıraktırdım' diyenlere 'Çok iyi bir halt ettin' demek geliyor içimden. Çünkü başarının asıl kaynağı spor. İş hayatında benim bir başarım varsa bunun sebeplerini şöyle sıralayabilirim: 1- Paylaşmak, 2 - Azimli olmak, 3- Fedekarlık yapabilmek, 4- Disiplinli olmak ve 5- Takım ruhuna sahip olmak. Bütün bunlar spordan geliyor.
Hedefim Fenerbahçe'ye başkan olmak. Bununla ilgili bir davam var: Fenerbahçe'den beni iki kere ihraç ettiler, birinden döndüm, değeri devam ediyor. Onu da kazanırsam şansımı deneyeceğim.
Baba toprağı Kırıkkale'de 5-6 okul yaptırdık. Sünnet şölenlerimiz var, her yıl 300-400 çocuk sünnet ettiriyoruz. Son 8-9 yılda 4 bine yakın çocuk sünnet ettirdik. Engelliler takımını kurduk. Bu sene de Türkiye Engelliler Federasyonu'na sponsor olduk. 'Boş beyin, şeytanın oyun alanıdır' noktasından hareketle spora destek veriyoruz. Çünkü mutlu olmanın yolu, başkalarını mutlu etmekten geçer.
Değişik partilerden dönem dönem farklı boyutlarda teklifler geldi. Siyasetle ilgileniyorum. Nasıl ilgileniyorum? Sonuçta ben bir babayım, işadamıyım ve burada yaşayan bir Türk vatandaşıyım. Oturup da söylenen biri olmaktansa hep söyleyen, söz sahipi olmayı tercih ettim. Az-çok bir başarımız da var. Bu birikimlerle bir şeyler yapmak lazım. Ama zaman çok önemli. DP için de teklif geldi, fakat zaman doğru değildi. Doğru zamanda siyaseti düşünürüz. Yeter ki faydalı olabileceğimiz ortamlar olsun.
Ben liderliğe zaten hazırım.
Dünyada temel sıkıntı ekonomi. İşadamları da bu işi en iyi çözebileceklerin başında geliyor. Dolayısıyla çok şey katabileceğimize inanıyorum. Birinci önceliğim istihdam. Çünkü istihdamı artırdığınız zaman diğer sorunlar ona göre azalacaktır. Hayvancılık ve madencilik gibi Türkiye'nin başka potansiyel alanları da bu anlamda değerlendirilmeli. Yatırımlarda Ankara'nın doğusuna gidilmeli. Biz grup olarak bu anlamda elimizi taşın altına koyduk ve bölgede birçok yatırım yaptık.