Geçen hafta Aydın Doğan'a bir hafta süre veren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kongrede yaptığı konuşmada, Aydın Doğan'ın kendisine bir mektup göndererek "işadamı ve yayıncı olmak üzere iki şapkasının" olduğunu belirterek talep ve beklentilerini sıraladığını açıkladı. Erdoğan, Doğan'a "işadamı ve yayıncı şapkanı karıştırma, imtiyaz bekleme" diye seslendi.
Erdoğan, konuşmasında Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'e bugünkü köşe yazısı nedeniyle, "biz gidici olduğumuzu biliyoruz, sen kendi durumunu düşün. Çok geç kaldın, günaydın. Başbakan olunca bunu hatırlamadık çok daha önceden hatırladık. Sen geç kalmışsın. Yerin altındaki deneyleri mi bekleyeceksin. Geç de olsa uyandın, hayırlı olsun" karşılığını verdi.
Başbakan Erdoğan, konuşmasında kendisine "Ültimatomunu geri çek" diyen Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI)'ne de yanıt verdi. Başbakan, "Bugün de üyesi oldukları basın kuruluşu, ültimatom çekmiş bana, kimsin de ültimatom çekiyorsun bana. Benim ülkemde kabul görmeyen bir basın konseyi. Kibarlığımız sebebiyle buradaki toplantılarına katılmıştık ama baktık ki bir şirkete çalışıyor sonra gitmedik. Bana ültimatom çekiyormuş; başbakan medyaya olan ültimatomunu çeksin diye. Ben ne konuşuyorum ona bak. İyi izle. Siyaseti susturmak isteyenlere gereken cevabı veriyoruz sen de nasibini al. Yaptığımız iş bu" diye konuştu.
Erdoğan, "Aydın Doğan'dan maaş alan kalemşörlere bir çift sözüm var, bir bölümü hariç; tarafsız ve bağımsız olmak demek, patronunuzun çıkarlarından da bağımsız olmak demek. Siz bağımsız olsaydınız patronunuz hakkında yayınlanan kağıt kaçakçılığı olayını da sorgulamanız gerekmez mi? Yoksa bu iddialar haber değeri taşımıyor mu? Hilton oteline imar talebi haber değeri taşımıyor mu?" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, işadamı Aydın Doğan'la söz düellosunu, partisinin Beyoğlu İlçe Teşkilatı'nın 3'ncü olağan kongresinde de sürdürdü. Geçen hafta Aydın Doğan'a bir hafta süre veren Başbakan Erdoğan, kongrede yaptığı konuşmada, Aydın Doğan'ın kendisine bir mektup göndererek “işadamı ve yayıncı olmak üzere iki şapkasının” olduğunu belirterek talep ve beklentilerini sıraladığını açıkladı. Erdoğan, Doğan'a cevaben yazdığı mektubu okurken “işadamı ve yayıncı şapkanı karıştırma, imtiyaz bekleme” diye seslendi. Erdoğan, konuşmasında Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'e bugünkü köşe yazısı nedeniyle, “biz gidici olduğumuzu biliyoruz, sen kendi durumunu düşün. Çok geç kaldın, günaydın. Başbakan olunca bunu hatırlatamadık çok daha önceden hatırladık. Sen geç kalmışın. Yerin altındaki deneyleri mi bekleyeceksin. Geç de olsa uyandın, hayırlı olsun” karşılığını verdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Beyoğlu İlçe Teşkilatı'nın 3'ncü olağan kongresinde partililere hitap etti. Geçen hafta işadamı Aydın Doğan'a, Deniz Feneri davasının ardından başlayan söz düellosunda, “1 hafta süre” vererek “açıkladın açıkladın yoksa ben açıklayacağım” diyen Başbakan Erdoğan, kongre konuşmasının büyük bölümünü bu konuya ayırdı. Türkiye'nin AKP döneminde nereden nereye geldiği apaçık ortada iken bu gerçeği ısrarla örtmek isteyenler olduğunu belirten Başbakan, geçen hafta Bayrampaşa ilçe kongresinde işadamı Aydın Doğan medyasının yayınları ile ilgili bazı gerçekleri açıkladığını ve Doğan'a bazı sorular sorarak bir hafta süre verdiğini hatırlattı. “O gün geldi” diyen Başbakan Erdoğan, son 5 günde yazılıp çizilen Deniz Feneri davasıyla ilgili haberleri değerlendirdi.
Aydın Doğan medyasının “müflis tüccar” gibi eski defterleri karıştırmak suretiyle “AK Parti'ye nereden vururum” un peşinde olduğunu savunan Başbakan, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün bugünkü köşe yazısına da isim vermeden yanıt verdi. Başbakan, “Birisi çıkıp akıl veriyor. Yeraltındaki deneyleri takip ediyor muyuz, etmiyor muyuz diye. Merak etmeyin en az sizin kadar takip ediyoruz. Siz de Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanını takip etmiş olsaydınız, milletvekili arkadaşlarımızla yaptığımız ilk konuşmada 'bu makamlar gelip geçicidir, hepimiz öleceğiz, şu toprağın altına koyacaklar ve yanımızda çok kişi de olmayacak' dediğimi bilirdiniz. Benim boyum, 1.85, 2- 2.5 metrelik çukur olur, daha küçükler daha az. Biz gidici olduğumuzu biliyoruz. Sen kendi durumunu düşün. Çok geç kaldın, günaydın. Üstelik biz bunu Başbakan olunca hatırlamadık, çok daha önceden hatırladık. Sen geç kalmışın. Yerin altındaki deneyleri mi bekleyeceksin. Geç de olsa uyandın, hayırlı olsun” diye konuştu.
Başbakan, Almanya'da görülen Deniz Feneri davasına partisinin ve kendi isminin karıştırılmasını da eleştirdi. Deniz Feneri davasında iddianamede hangi iddiaların doğru hangisinin yanlış olduğuna mahkemenin karar vereceğini belirten Başbakan, “kimse sapla samanı karıştırmasın” dedi. Erdoğan, davanın muhatabı olmadıklarını, hiçbir zaman yanlışın ya da yanlış yapanın yanında yer almayacaklarını kaydederek davayla ilgili Türkiye'yi ilgilendiren bir boyutun ortaya çıkması halinde idari yönden ne gerekiyorsa onu yapacaklarını söyledi. Erdoğan, “yardım paralarında usulsüzlük iddiası bizim için çok ciddi iddialar. Kanıtlanırsa hak ettikleri cezayı almalılar. Tavrımız açık. Ancak bu kararın verileceği yer mahkeme olmalı, gazete sayfaları değil” diye konuştu. Erdoğan, İçişleri Bakanlığı'nın Deniz Feneri derneğinin hesaplarını düzenli olarak denetlediğini belirterek “Bundan sonra da denetimler hassasiyetle devam edecek. Ancak gazeteler, medya patronları hem hakim hem savcı yerine geçtiğinde, mahkemeden rol çaldıklarına kişilik haklarına ciddi saldırı oluyor” dedi.
Deniz Feneri davasıyla ilgili partisinin ve kendisinin saldırılara maruz kaldığını, bu sürede iki iftiraya uğradıklarını söyleyen Başbakan, Aydın Doğan grubunun gazete ve televizyonlarının isimlerini tek tek sayarak, “topyekün bir iftira kampanyası yürüttüler” dedi. Kendisinin ve partisinin Doğan Grubu'nun gazeteleri ve televizyonları tarafından hedef gösterildiğini savunan Başbakan Erdoğan, “Şimdi diyecekler ki hedef gösteriyorsun; sen beni ve partimi hedef gösterdin, yok öyle yağma, yerini bileceksin” dedi.
Aydın Doğan'a, bir hafta önce çağrı yaptığını ve “Ben senin derdini biliyorum, ama sen çık açıkla” dediğini hatırlatan Başbakan, “Ne oldu? Bu iftiraları ispatlayabildi mi? Hayır, her iki iftirasının da yalan olduğu ortaya çıktı” diye konuştu. Alman Mahkemesi'ne baskı yaptığı yönündeki iddiaların Alman savcısı tarafından yalanlandığını, yardım paralarının kendisine elden verildiğine yönelik iddiaların da yalanlandığını söyleyen Başbakan, “Türkiye'nin başbakanlık makamına, başbakanına böyle ağır bir iftira atılır mı? Buna kimsenin haddi de yoktur hakkı da” dedi. Kendisine yardım paralarının elden verilmesinin asla söz konusu olmadığını dile getiren Erdoğan, “Başbakanlığın yardım hesabına giren paranın sahibini ne görürüm ne tanırım. Gelen her kuruş Kızılay aracılığıyla tsunami nedeniyle Açe'ye gönderildi. 21 milyon dolar civarında para teslim edildi, mağdurlara ulaştırıldı, okullar yaptırıldı, ibadethaneler yaptırıldı. Müslüman Budist ayırmadan. Bunların kayıtları mevcuttur. Doğan'ın medyasında bu gerçeklerin yer aldığını gördünüz mü? Hayır, 5 gün bekledim düzeltirler diye. Ama düzeltmediler, yalan ve iftiralarına devam ettiler” diye konuştu.
İktidara Aydın Doğan grubunun desteğiyle değil, halkın desteğiyle geldiklerini söyleyen Erdoğan, kendisi ve partisi hakkında Doğan Grubu'nda çıkan köşe yazılarını da eleştirdi. Erdoğan “maaşlı silahşörleri var onların, benim yok. bazıları hariç. Onlar da rahatsız olmuş” dedi. Aydın Doğan'ın, kendisi hakkındaki iddialara kendi televizyon kanalında çıkıp yanıt verdiğini belirten Başbakan, “dedik ya şıracı-bozacı meselesi. Tutuşturmuşlar eline soruları. Yanıt veriyor. Kendi adamları bile 'tatmin olmadık' diyor. Ancak bunu diyenler de sipariş yazılarını yazmaya devam ediyor. Yerin kulağı var her şeyi duyuyoruz. Şunu bilsinler yerin kulağı var, yeri geldikçe bir çok şeyler açıklanacak. Yalan ve iftira devam ediyor. Kendisi genç yaşta ve Kasımpaşa'dan başbakan olmamızı takdir etmiş. Sağolsun, çok ihtiyacımız vardı. Biz sadece cevap hakkımıza saygı istiyoruz” dedi.
Başbakan Erdoğan konuşmasında, kendisine “ültimatomunu çek” diyen Uluslararası Basın Enstitüsü'ne de yanıt verdi. Erdoğan şunları söyledi:
“Bugün de üyesi oldukları basın kuruluşu, ültimatom çekmiş bana. Kimsin de ültimatom çekiyorsun bana. Kendi oluşturmuş oldukları, benim ülkemde kimsenin kabul etmediği bir basın konseyi. Kibarlığımız sebebiyle buradaki toplantılarına katılmıştık ama baktık ki bir şirkete çalışıyor sonra gitmedik. Bana ültimatom çekiyormuş; başbakan medyaya olan ültimatomunu çeksin diye. Ben ne konuşuyorum ona bak, iyi izle. Siyaseti susturmak isteyenlere gereken cevabı veriyoruz sen de nasibini al. Yaptığımız iş bu”
Erdoğan, basın özgürlüğünün taraflı yayıncılıkla olamayacağını, 'iftiralar yalan olsa' bile kabullenemeyeceklerini ve sineye çekemeyeceklerini söyledi. Başbakan, “böyle gazetecilik olur mu? Kusura bakmayın bizim mezhebimiz, karnımız sizin ki kadar geniş değil, böyle bir iftirayı sineye çekemeyiz. Yolsuzluğun yalanı bile bize ağır gelir. Bulursanız yanlış bir iş, deliliyle belgesiyle ispatlayarak ortaya koyacaksınız. Biz de gereğini yaparız. 5 gün bekledim. Samimi olsaydınız cevap hakkına saygı gösterirdiniz. Gerçekler ortaya çıktığında iftiralarınızı düzeltirdiniz. Doğruları yazmak sizin asli göreviniz. Ancak tek taraflı iddialarla medya terörü estirmeye devam ettiniz. Kuru gürültüye pabuç bırakacak değiliz. Geçti o günler” diye konuştu.
Erdoğan konuşmasında Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı hakkındaki iddiaları da gündeme getirdi. Hakkındaki iddialara belediye başkanının yanıt verdiğini ancak tek satır basında yer almadığını belirten Erdoğan, “belediye başkanımıza yaptığınız haksızlığı kim telafi edecek?” sözleriyle Belediye Başkanı Asım Güzelbey'e sahip çıktı. Gaziantep'in belediye başkanı sayesinde 4.5 yılda modern bir kent görünümüne kavuştuğunu kaydeden Erdoğan, “ insaf insaf, insan bunları görür de böyle bir iftira kampanyası başlatır mı?” dedi.
Aydın Doğan Grubu'nun köşe yazarlarına da seslenen Erdoğan şunları söyledi:
“Aydın Doğan'dan maaş alan kalemşörlere bir çift sözüm var, bir bölümü hariç; tarafsız ve bağımsız olmak demek, patronunuzun çıkarlarından da bağımsız olmak demek. Siz bağımsız olsaydınız patronunuz hakkında yayınlanan kağıt kaçakçılığı olayını da sorgulamanız gerekmez mi? Yoksa bu iddialar haber değeri taşımıyor mu? Hilton oteline imar talebide mi haber değeri taşımıyor. Bu talebe başbakan müsaade etmediği için yaygaralar başladı. Bana mahkemeye verseydin diyorlar, müsaade etmedim ki mahkemeye vereyim. Belediye başkanımı da aradım, böyle bir yanlışa düşme dedim. Zaten kendisi de gerekli cevabı aldı.”
Erdoğan, Türkiye'de Doğan grubunun sindiremediği bağımsız gazete ve televizyonlar olduğunu belirterek “Allahtan bunlar var, millet gerçekleri öğreniyor. Sindiremedikleri gruplara da yandaş medya diyorlar. Allahtan özgür medya var da şıracı-bozacı tezgahı bozuluyor” dedi.
Başbakan kongrede yaptığı konuşmada, RTÜK Başkanı Zahid Akman ile ilgili iddiaları da değerlendirdi. Aydın Doğan Grubu'nun çıkarlarının çeliştiği kişi ve kurumlar aleyhine, doğruluğu kanıtlanmayan haberler yapmakla suçlayan Erdoğan, cevap hakkına saygı gösterilmesi halinde yazılanlara inanacaklarını söyledi.
Meclis'te bütçe görüşmeleri sırasında CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın eşine ve kendisine ait mal varlığıyla ilgili iddialarda bulunduğunu hatırlatan Başbakan Erdoğan, Aydın Doğan grubunun neden Baykal'ın mal varlığının peşine düşmediğini sordu. Erdoğan, “Baykal da tabela şirketleri kurduğunuz iddiasının peşine düşsün. Birbirinizin avukatlığını yapmayın. Şıracı bozacı gibi şahitlik yapmayın. Aranızda nasıl gizli bir ittifak var onu açıklayın” dedi.
Aydın Doğan'a “haksız taleplerini karşılasaydım, bugün bunları konuşuyor olur muyduk?” diye seslenen Başbakan şunları söyledi:
“Dost olurduk o zaman. Ancak haksız taleplerine bundan sonra da olumlu cevap alamayacaksın Sayın Aydın Doğan. Hesabını ona göre yap. Bedelini biz ödemeye hazırız. Kimden gelirse gelsin her türlü medya terörü ile hukuk içinde sonuna kadar mücadele edeceğiz. Medya diktatörlüğüne teslim olmayacağız.”
Başbakan Erdoğan konuşmasında şahsına gönderilen mektupları açıklamanın adeti olmadığını belirterek, Aydın Doğan'ın kendisine gönderdiği ve “iş adamı ve yayıncı olmak üzere iki şapkam var” dediği mektubunu açıkladı. Başbakan şunları söyledi:
“Adetim olmasa da beş gündür Aydın Doğan'dan bekledim kendisi çıkıp açıklamadığı için ben söylemek durumundayım. Mektuplarında işadamı ve yayıncı kimliği olmak üzere iki ayrı şapkası olduğunu yazıyor. İşadamı şapkası ile Başbakan olarak benden talep ve beklentilerini iletiyor. Ama öyle anlaşılıyor ki; aksini söylese de bu şapkaları birbirine karıştırıyor. Eğer kabul ederse bu da benim gönderdiği mektuplara milletimizin huzurunda benim gönderdiğim cevap olsun. Sayın Aydın Doğan, medyada çok sesliliği, demokrasimizin derinleşmesi bakımından hayati derecede önemli bulduğumu sizlerin de bilmesi lazım. Grubunuzun örneklerini verdiği yayıncılıkta işadamı ve yayıncı şapkalarınızı olduğu gibi karıştırmamanız kaydıyla bu çok seslilik içerisinde yerini almaktadır. Ancak medya grubunuzun muhalefete yakınlığının ifade edilmesinden neden rahatsızlık duyduğunuzu anlamakta güçlük çekiyorum. Aynı şekilde siyasetçilerin eleştiri ve muhalefete açık olması gerektiğini her fırsatta söyleyenlerin kendilerine yönelik eleştiri ve cevap hakkı söz konusu olduğunda neden tahammülsüzlük gösterdiklerini hayretle karşılıyorum. Demokrasilerde çok sesliliği tek yönlü buyurganlık ya da dokunulmazlık hakkı olarak gördüğünüzü görüyorum. Bunun vahim bir yanılgı olduğu açıktır. Demokrasilerde konuşma, eleştirme ve cevap verme hakkının siyasetçilere de tanındığını bilmenizi isterim. Size tavsiyem demokratik tavırla medyanın eleştirmek kadar eleştirilmesini de doğal karşılamanızdır. Bundan sonraki süreçte yayıncı kimliğiniz kullanarak işadamı şapkanızla yürüttüğünüz diğer işlerinizde imtiyaz talep etmeyeceğiniz umuyorum. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bütün vatandaşlarımız gibi eşit muamele göreceğinizden şüphe duymamanızı özellikle vurgulamak istiyorum. Mektuplarınızda belirttiğiniz yayıncı ve işadamı şapkalarınızı karıştırmama, bağımsız ve yansız yayıncılık yapma, medya grubunuzda çok sesliliği koruma şeklindeki sözlerinizi bundan sonrası için tarihe karşı taahhütleriniz olarak değerlendiriyorum. Mektuplarınızda yer alan diğer hususların keyfiyeti gerek tarihin kayıtlarından, gerekse milletimizin hafızasında tahkik edilebileceğini ayrıca değinmek istemiyorum. Cevap olarak şimdilik bununla yetiniyor bu bahsi burada kapatıyorum.”