AK Parti Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ; “HSYK'nın oluşumu ve işleyişi, yargıda kapalı devre bir kast sisteminin oluşmasına, yargıda imtiyazlı, ayrıcalıklı bir zümrenin oluşmasına imkân verdiğini” ifade ederek, “Yapılmak istenen düzenleme, kapalı devre kast sisteminin işleyişine son vermektir” dedi
Bugünden itibaren Meclis'te AK Parti'nin hazırladığı anayasa değişiklik paketi görüşülecek. Geçen hafta açıklanan ve tüm hafta boyunca yoğun bir tartışma yaratan 26 maddelik değişiklik paketi, siyasi olarak yaşanan bölünmeyi daha net biçimde ortaya çıkardı. Bu kaçınılmazdı. Çünkü anayasa değişiklikleri hatta yeni bir anayasa önerisi Türkiye'de değişim ile satatüko arasındaki esas turnusol kağıdı niteliğini halini aldı. Anayasa paketinin içinde yer alan maddeleri bütün hafta boyunca tartıştık. AK Parti adına paketin kamuoyuna sunan milletvekillerinden biri olan AK Parti Grup Başkan Vekili ve hukukçu olan Bekir Bozdağ ile yaşanan tartışmaların siyasal arka planını konuştuk. Bozdağ, anayasa paketinin bu kadar tartışma yaratmasını, yargı bağımsızlığı taleplerine değil, sahip olunan imtiyazların kaybolmasına bağlıyor.
1982 Anayasası, güvensizlikler üstüne kurulmuştur. Kontrol altına alma 1982 Anayasası'nın temel karakteristiğidir. Bugün gündelik hayatta karşılaştığımız birçok sorunu anayasadan bağımsız düşünmek zor. Bu gerçeği gören siyasiler, bilim adamları ve değişik sivil toplum örgütleri, Türkiye'nin olağan dönemde ve hür bir ortamda yapılacak yeni ve sivil bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dile getirmişlerdir. 1992'de TÜSİAD, 2000'de TOBB ve 2001'de TBB yeni anayasa önerilerini hazırlamış ve kamuoyu ile paylaşmışlardır.
Bizim gönlümüzden geçen yeni anayasadır. 22 Temmuz 2007 seçim beyannamemize koyduk. Seçimden sonra Sayın Ergun Özbudun başkanlığında bir bilim heyetine "Anayasa öneri taslağı" hazırlattık ama hayata geçiremedik.
Son halini Nisan 2008'de kamuoyuna açıklayacağımızı ilan etmiştik ama 14 Mart 2008'de kapatma davası geldi. O zaman; "Yeni anayasa yapım yeri Meclis'tir. Meclis Başkanı inisiyatif alsın ve bir uzlaşma komisyonu kursun, yeni anayasa bu usulle hazırlansın." diyenler, 2008'de Meclis Başkanı Sayın Köksal Toptan tarafından kurulmak istenen "Anayasa Uzlaşma Komisyonu"na üye vermedi. Vermeyen CHP'dir. AK Parti, MHP ve DTP komisyona üye verdi ama CHP üye vermeyince komisyon kurulamadı. Her iki girişim de netice vermedi. Bu yüzden kısmı değişiklikler yapma yolunu seçtik.
Özel bir anlamı yok. 22'nci ve 23'üncü dönem Yasama Meclisleri Anayasa'da, 3'ü geçici madde olmak üzere toplam 27 madde değiştirdi. Bu soruyu soranların amacı, ipe un sermek, işi yokuşa sürmek, herkesin doğru göreceği düzenlemelere karşı çıkmanın mazeretini üretmekten başka bir şey değildir. Usul tartışmaları, anayasa değişikliklerine katkı vermemek için üretilmiş suni bir argümandan başka bir şey değildir. Çözüm üretmek, çözmek, netice almak değil, bu işi çözümsüzlüğe mahkûm etmektir. Usulü eleştirenlerin taslak hakkında görüşü ne, onu söyle veya senin taslağın, önerin ne onu açıkla, cevap yok.
Biz; önyargısız, önşartsız ve önkabulsüz her türlü görüşmeye, müzakereye ve uzlaşmaya varız. CHP ve MHP, değişikliğe "hayır" diyeceklerini baştan ilan ettiği halde kapılarına gittik. Bunun taslak olduğunu, her maddesini müzakereye açık olduğumuzu açıkça ifade ettik. Hemen hemen bütün meslek örgütleri ve sivil toplum örgütleri gittiğimizde bize bir rapor veya bir anayasa önerisi verdi ve taslakla ilgili değerlendirmelerini paylaştı. Ama maalesef siyasi kurumlar ne bir rapor verebildi, ne bir anayasa önerisi sunabildi, ne de taslağın içeriğine dair bir şey söyledi. Uzlaşma arayışında olmayan bir parti, bunları yapar mı? Yapmaz.
1982 Anayasası'nda bugüne kadar 15 değişiklik yapılmış ve neticede üçü geçici, 83 madde değiştirilmiştir. Anayasa'nın neredeyse yarıya yakını değişti. Ama, anayasanın özü, ruhu ve sözü bir türlü değiştirilemedi, değişmedi.
Evet. Taslaktaki düzenlemeler; insan hak ve hürriyetlerini daha güvenceli hale getiren, hakları ve hak arama yollarını çoğaltan, demokrasiyi kökleştiren ve güçlendiren, milli irade, demokrasi ve hukuk üzerideki vesayeti ortadan kaldırmaya yönelik, statükoya dokunan yapısal değişikler olması ve bazı imtiyazlara son verecek olması nedeniyle tartışmalara yol açmış olabilir. Özellikle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) oluşumu ve işleyişi, yüksek yargıda kapalı devre bir kast sistemi oluşturmuştur. İmtiyazlı bir zümre oluşturmuştur. HSYK'nın geniş tabanlı temsile imkan veren yapısının, kapalı devre kast sisteminin ve bazı zümrelerin imtiyazlı konumlarına zarar vereceği endişesi ve kabulü de bunda etkili olmuş olabilir. İmtiyazlı konumlarının zedeleneceğinden korkanlar, yargının bağımsızlığını daha ileri götüren düzenlemeleri çarpıtarak yargı bağımsızlığına zarar veren düzenlemeler olarak takdim etmekten maalesef çekinmemektedirler. Çarpıtmalar, gerçeği değiştirmez.
CHP, statükoyu solda; MHP ise statükoyu sağda temsil eden partidir. Statüko, milli irade, demokrasi ve hukuk üzerindeki vesayetin varlık ve devamını, kendi varlık ve devamı için bir gereklilik gibi görmektedir. Muhalefetin taslağa yaklaşımını, ön yargı ve ideolojik bir duruş olarak nitelemek mümkündür. CHP, yüksek yargı organlarını kendi arka bahçesi olarak görüyor. HSYK'nın ve Anayasa Mahkemesi'nin yapısına ilişkin düzenlemeleri, kendi özel mülküne müdahale gibi değerlendiriyor. Bu düzenlemeleri, hukukun üstün ve yargının bağımsız olduğu Batı ülkelerindekilerle uyumlu olması, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığını daha da güçlendiriyor olması onları ilgilendirmiyor.
CHP'nin bu yaklaşımı, milli iradeyi içine sindiremeyen ve milli iradeye güvenmeyenlerin gayri meşru ve gayri hukuki yaklaşımıdır. Anayasa çok açık, yasama yetkisi TBMM'nindir ve bu yetki devredilemez. Meclis, anayasa yapmaya hem yetkilidir ve hem de bunun için yetkindir. Meclis bu yetkiyi, görev süresinin son anına kadar aynı biçimde kullanır. Meclis, CHP ve MHP'nin de katkı sunduğu bir sürü kanun yasalaştırdı, halen de yasalaştırmaya devam ediyor. Meclis'e, "Kanun yapmaya yetkin var, anayasa değiştirmeye yetkin yok" demek; gayri meşrudur, gayri hukukidir, milli iradeye, Meclis'e ve Anayasa'ya saygısızlıktır.
Bu tür beyanlar, partimize dönük iftiralardır. Bizim amacımız; yargıyı ele geçirmek değildir. Bizim amacımız yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını tam anlamıyla sağlamaktır. Yargıyla ilgili düzenlemeler, maalesef hem HSYK Başkanı, hem Yargıtay Başkanı, hem Danıştay Başkanı ve hem de muhalefet tarafından çarpıtılmıştır.
Evet. Zarar vermiyor. HSYK bugünkü hali ile bütün yargıyı temsil etmiyor, demokratik meşruiyeti yok, Adalet Bakanı ve Müsteşarı üye ve etkin, teftiş kurulu, ayrı sekretaryası, ayrı bütçesi ve ayrı binası yok diye eleştiriliyor, yargı bağımsızlığı için bunların düzeltilmesi isteniyordu. Yapılan düzenlemeyle bunlar sağlanıyor. Bugün HSYK'nın seçilmiş 5 üyesinin tamamı Cumhurbaşkanı tarafından seçiliyor, yeni düzenlemede seçilmiş 19 üyenin sadece 4 Cumhurbaşkanı'nca seçiliyor. Cumhurbaşkanı'nın bütün üyelerini seçtiği bir yapıda mı yürütme etkindir yoksa 19 seçilmişten sadece 4'nü atadığında mı yürütme daha etkindir? Elbette ki tamamını atadığında daha etkindir. Yapmak istediğimiz değişiklikle HSYK hem demokratik meşruiyete, hem demokratik geniş tabanlı temsile ve hem de yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı bakımından daha güvenceli bir yapıya kavuşturulacaktır. Elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin, hangi konuda HSYK'nın durumu geriye gitmiştir? Cevap hiçbir konuda. Aksine her konuda yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını temin için, bugüne kadar yapılması istenen her şey yapılmıştır. Eleştiriler, hukuki değil, siyasi ve ideolojiktir.
Bugün HSYK'nın oluşumu ve işleyişi, yargıda kapalı devre bir kast sisteminin oluşmasına, yargıda imtiyazlı, ayrıcalıklı bir zümrenin oluşmasına imkân vermektedir. Yargıtay ve Danıştay, HSYK'ya üye seçiyor, daha sonra da Yargıtay ve Danıştay üyelerini HSYK seçiyor. Görevi biten HSYK üyesi, görev yaptığı Yargıtay veya Danıştay'a dönünce kendi seçtikleri sayesinde başka görevlere geliyor. Yani al gülüm ver gülüm sistemi işliyor. Yapılmak istenen düzenleme, kapalı devre kast sisteminin işleyişine son verecek. Başkanların itirazlarının nedeni, imtiyazların kaybedilmesi, kapalı devre kast sisteminin bozulmasından duyulan rahatsızlıktan ibarettir. Başkanların açıklamaları, hukuki değildir, siyasidir. O kadar siyasidir ki, Sayın Baykal ile sayın başkanların açıklamalarını yan yana koyunca, bunların adeta aynı kalemden aynı ağızdan çıkan açıklamalarmış intibaına kapılıyor insan.
Anayasa Mahkemesi'nin 11 asıl 4 yedek üyesi var ve bugün bunların tamamını Cumhurbaşkanı seçiyor. Yeni düzenlemede mahkeme 19 üyeden oluşuyor, bunun; 16 Cumhurbaşkanı, 3 ise Meclis seçiyor. Yapılan düzenleme ile mahkeme, daha geniş tabanlı hale getirilmekte ve AB ülkelerindeki standart Anayasa Mahkemesi'ne kazandırılmaktadır.
Bu sorunun gerçek cevabını, ancak muhalefet verebilir. Benim cevabım, gerçek bilgi değil yorumdur. Bana göre; Türkiye'de siyasetçilerin içinde, -buna CHP de MHP de dahil- çok net söylüyorum; milli iradeden son derece rahatsız olan yapılar var. Milli iradeye güvenmeyen, onun seçtiklerine güvenmeyen anlayışlar var. Onlar; hak ve özgürlükler dahil demokrasi, hukuk ve milli iradenin denetim altında olmasına, kontrol altında olmazlarsa yanlış yapacaklarına inanmaktadırlar.
Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı açık. Anayasa'da yapılan veya yapılacak kısmi değişikliklerin bu ihtiyacı ortadan kaldırması mümkün değildir. Kısmi Anayasa değişikliğini gündeme getirmiş olmamız, yeni anayasa yapılması hedefimizden vazgeçtiğimiz anlamına gelmez. Seçime giderken de AK Parti seçimden sonra da yeni anayasanın hayata geçmesi için çalışmalarını sürdürecektir. Türkiye'deki gerçek açık; hak, hukuk, özgürlük ve demokrasi açığıdır. Darbecilerin imali ve darbeyle malül olan 1982 Anayasası; noktası, virgülü, noktalı virgülü, iki nokta üst üsttesi, kelimesi, cümlesi, fıkrası ve maddeleriyle birlikte baştan aşağı değiştirilip yepyeni bir anayasa yapılmadıkça Türkiye'de yeni anayasa ihtiyacı varlığını sürdürecektir. Biz de Ak Parti olarak milletimizin yeni anayasa talebini hayata geçirmek için demokratik mücadelemize aralıksız devam edeceğiz.
Evet, bütün partilerden katkı bekliyoruz. Taslak metni siyasi partilere sunarken de buna özel vurgu yaptık. Metnin taslak oluşu, Meclis'e sunulmadan önce müzakereye açılması da hem siyasilerin ve hem de her kesim ve herkesin katkılarını almak içindir. CHP ve MHP'nin tavrının olumsuzluğuna rağmen biz, katkılarını talep için gittik. Şu ana kadar yapılan açıklamalar, olumlu katkı vermeyecekleri yönünde. Bu açıklamalara rağmen muhalefetin komisyon ve genel kurul müzakere ve görüşmeleri sırasında olumlu katkılarını beklediğimizi bir kez daha ifade etmek isterim.
BDP, Anayasa'nın tümden değiştirilmesi gerektiğini ifade etti. Değişikliklerle ilgili daha fazla madde olması gerektiğini ve anayasada yapılacak her değişikliğin olumlu olduğunu söyledi. Muhalefet edeceklerini ama muhalefetlerinin yapıcı olacağını söylediler. Bizimle "Destek veririz ama şu şartla" gibi bir görüşme olmadı. Onların tavırlarını hep beraber önümüzdeki günlerde göreceğiz.
TBMM'deki kompozisyona baktığımız zaman bizim 337 milletvekilimiz var, biri Meclis Başkanı oy kullanma hakkı yok, 336 arkadaşımız var. Anayasa değişikliğinin Meclis'te kabulü için asgari 330 oy alması gerekiyor. Şu an için AK Parti'nin milletvekili sayısı bunu temine sahip. Ben Meclis'ten bu değişikliklerin kabulle çıkacağına yürekten inanıyorum.
Eğer Meclis'te siyaset zemininde bir konsensüs temin edilemediğinde daha doğrusu siyaset yolu tıkandığı takdirde anayasa ikinci bir yol öngörüyor. O da, uzlaşmayı millette aramak. Millet uzlaştığı takdirde zaten yasalaşmış olur. Meclis'te uzlaşamazsak, milletin hakemliğine gideceğiz. Oradan çıkacak karar başımızın tacıdır.
Baykal'ın böyle bir hedefi olduğunu biliyoruz. Bu, Baykal'ın hem temennisidir hem de Anayasa Mahkemesi'nden talebidir. Şimdiden yol yapıyor. Ancak yasalar açık. 148. Madde, Anayasa Mahkemesi'nin Anayasa değişikliklerini sadece şekil bakımından denetleyeceğini, şekil denetiminin ise; teklif çoğunluğu 184 var mı, yok mu? Oy şartı sağlandı mı? Bir de iki görüşme var mı ve iki görüşme arası 48 saat oldu mu? Bunun dışında anayasa değişikliklerini Anayasa Mahkemesi'nin incelemesi ve iptal etmesi anayasal olarak kesinlikle mümkün değildir.
O karar, siyasi bir karardır. Hukuki bir karar değildir. Anayasaya uygun bir karar değildir. Bana göre hukuki kıymeti olmayan bir karardır. Çünkü Anayasa'ya rağmen verilmiş bir karar. Anayasamız, tereddüde yer bırakmayacak bir biçimde Anayasa değişikliklerinin esastan denetimini yasaklamıştır. Sayın Baykal istedi diye Anayasa Mahkemesi, yetkisini aşıp Anayasa'yı çiğnemez.
Taslaktaki bazı maddelerin yazılışları ile ilgili eleştiriler oldu. HSYK ve Anayasa Mahkemesi'ne Meclis'in üye seçmesi gerektiği ifade edildi. Parti kapatmaları ile ilgili izin sisteminin herkesin eşit sayıda temsil edildiği bir komisyona değil de genel kurula vermenin daha doğru olduğunu söyleyenler oldu. Taslak metne ilişkin eleştiri ve önerilerin tamamı incelenerek, sonucunda; varsa yanlışlıklar düzeltilecek, eksiklikler tamamlanacak ve ilavesi gerekli konular varsa metne ilave edilecektir. Metnin son hali açıklandığında, yansımalar net olarak görülecektir.
Anayasa değişikliğini bu hafta TBMM'ye sunacağız. Sonra Anayasa Komisyonu bunu görüşecek. Anayasa Komisyonu'nun görüşmesinden sonra genel kurul aşaması var. Nisan ayı içerisinde TBMM'deki görüşme maratonu tamamlanmış olur. Referandum takvimi ise bizim dışımızda olup YSK tarafından yasaya göre belirlenecektir.
Ben AK Parti ile ilgili bir kapatma davası olacağını kesinlikle düşünmüyorum. Bu yönde sık sık haber yapılması veya yaptırılmasının bence birinci nedeni; AK Parti ile siyasal zeminde, millet nezdinde mücadele edemeyenlerin temennisi; ikinci nedeni ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı üzerinde psikolojik baskı oluşturmak ve Başsavcı'yı tahrik etmektir.