AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Halkla İlişkiler Departmanı Başkanı Psikiyatrist Şükrü Ayalan; “Hem darbeciler yargılansın diyeceksin, hem askere sivil yargı yolunu açan Meclis'in kararını eleştireceksin. CHP gizli ortaklarından emir geldiğinde kendi oylarını da hiçe sayarak isyan ediyor” diyor.
Herkesin yapabileceği bir iş değil. Tarihi tecrübeden aklımıza kazınan haliyle ya anormal derecede iyi ya da anormal derecede yüzsüz olmak gerek, siyasetçi kimliğini taşımak için. Bazı yanlışlar uzun süre gündemde kalsa da ömrü sayılıdır, biter, gider, sadece ibretlik hadise olarak anlatılır.
Bilginin sınır tanımadığı, bireylerin sorgulandığı, toplumun bilinçlendiği, hesap sorulan yerde siyaset herkesin yapabileceği bir iş olmaktan yine çıkar.
Siyaset kurumu nitelik kazandıkça siyasete girmek de zorlaşacaktır. Bu, toplumun seçme ve sorgulama yetisiyle alakalıdır. Seçmenin kalitesi, seçilecek olanın da kalitesini zorunlu kılar.
Normalleşme tabandan tavana doğru yaşanan gerçek süreçlerle olur.
Bozulmalar, kopmalar, kırılmalar ise tavandan tabana doğru kapalı devre üretilmiş projelerle, baskılarla, dayatmalarla olur.
Siyaset güven verdiği zaman, en güvenilir kurum olduğu zaman normalleşme başlar ve demokrasi oturur.
Bizim risk alan, akılla yöneten siyasete ihtiyacımız var. Korkutan, korkulardan, rejimden, statükodan beslenen hormonlu siyasete değil.
Yıllardır siyaset zemininde aktörlerin psikolojileri test edili-yor. Sağlıklı olanlar geleceğe kalır, ruhu ve fikri örselenmiş olanlar çürüğe çıkıyor. Netice şu ki, ancak psikolojisi güçlü olanlar, bu ülke yaşanan ve yaşanacak olan türlü türlü tuzaklara dayananlar siyasette iz bırakırlar, iktidar olurlar, toplumla yeni bir başlangıç imkanı sunarlar.
Elbette ki burada kendini aşmak ayrıca önemlidir. Kendini aşamayanlar iktidarda olsalar da toplum iktidar olamaz…
Devleti, kurumları, toplumu, insanı yönetmek psikolojilerini yönetmekten geçiyor. İnsan bazen sadece ya yönetendir ya da yönetilen. Bazen de hem yöneten hem de yönetilen. Ne olduğumuz kadar nasıl olduğumuz da önemli…
Psikiyatrisi siyasetçi AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve partinin hakla ilişkilerinin başında bulunan Şükrü Ayalan ile siyaseti, algılarımızı ve psikolojimizi konuştuk…
Tabiî ki AK Parti?
Başbakan'ın 'terbiyesiz' diye tanımladığı kesim başka, her AKP diyene terbiyesiz demiyoruz.
Tüzükte Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kısaltılmışı AK Parti'dir. Ortalama seçmenin bir kısmı bize AKP diyor, bundan alınmıyoruz. Bazı siyasi partiler ve medya organları da AKP diyorlar. Kasıtları başka. Bize sövmek istedikleri halde sövemedikleri için bunu AKP diyerek yapıyorlar.
Niyet okuyucu değiliz, davranışlarından belli oluyor.
Başbakan bu konuda çok hassas…
Dikkat etmedim, öyleyse Başbakan yine konuşur…
AK Parti kurulduğu günden beri Türkiye'nin gündemindeki en önemli olay. Çıkış ve inişlerini basit parti analizi ile ortaya koyamayız. Sadece ekonomik, etnik değişkenlerle, seçmenin duygusal tavrındaki değişikliklerle de kontrol edemezsiniz. AK Parti hem bu geniş coğrafyaya hem de Türkiye'ye hitap eden bir harekettir. Ancak mevcut bütün değişkenlere hükmedebildiğiniz zaman AK Parti'yi kontrol edebilirsiniz.
Seçmenin bazı beklentilerine tam cevap veremedik.
Kendinizi fazla büyütüyorsunuz denilebilir ama öyle değil. Küçük düşünmemizi istiyorlar. Biz buna, Türkiye'nin hem tarihi misyonunun hem de bölgesel ve reel gücünün farkına varmak diyoruz. AK Parti her alanda liderliğe oynuyor. Bunu Sayın Başbakan da şahsında temsil ediyor.
Bu coğrafyanın özelliği bu. Lidersiz çaplı bir hareket yoktur.
Doğru. Kampanyamızda Erdoğan'dan başka akılda kalan bir şey yok. Bu bir strateji değildi, şartlar öyle oluştu. Lidere olan büyük güven teşkilatları atalete sevk etti. Şimdi yeni bir canlanma sürecine girdik.
Liderin ağırlığı büyük. Bu parti Erdoğan'ın misyonu ve vizyonu ile var oldu. Erdoğan kendisini hem bölge ülkelerine hem dünyaya kabul ettirdi.
Çıkabilirdi ama çıkmadı. Şimdi planı nedir bilmiyorum, ama Köşk'e çıkması durumunda partide yeni bir oluşum kendisini gösterecektir.
CHP her zaman devletin gizli ortağıdır.
Millete rağmen her zaman iktidar olan devletin. Onun için sandıktan çıkmak gibi kaygısı yoktur. AK Parti iktidarına kadar bütün sağ hükümetler döneminde CHP kendini devletle iktidar ortağı olarak hissettirmiştir. Sağ siyasetçiler de millete verdikleri iktidar sözünü unuttular.
CHP belli ölçülerde gizli ortaklığını devam ettiriyor. Son dönemdeki çıkışları da elinden kayıp gitmek ihtimali artan iktidar olgusunu korumaya dönüktür. AK Parti bütün baskılara rağmen millete verdiği sözü Ankara'da yerine getirmeye çalışıyor. Bu bir demokrasi mücadelesidir.
CHP uzlaşma değil, dayatmalarına boğun eğilmesini istiyor. Geçici 15. maddeyi kaldıralım, 12 Eylül darbecilerini yargılayalım derken bile birtakım ayak oyunları peşinde. Hem darbeciler yargılansın diyeceksin, hem de askere sivil yargı yolunu açan Meclis'in kararını eleştireceksin. CHP gizli ortaklarından emir geldiğinde kendi oylarını da hiçe sayarak isyan ediyor. CHP tabanını CHP'nin bu ruh hali kışkırtıyor. Bizim iktidar partisi olarak, güven verip CHP tabanını da rahatlatmamız gerekiyor.
CHP'ye bakın görün. CHP her açıdan yeni bir şey üretemiyor, sadece mevcut konumunu sürdürme derdinde ve anahtar kavram olarak sürekli rejim diyor. CHP ve bazı bürokratlar bunu yaşam biçimi haline getirmişler. CHP'nin üst düzey polit bürosunun yaş ortalaması 60'ın üzerinde. Oradan kolay kolay yeni bir heyecan, fikir ve risk alma hali çıkmaz.
Genç Türkiye'ye hükmetmek isteyen bir yaşlı grup var. Bazı noktalara çöreklenmişler, milletimizin hareket kabiliyetini engelliyorlar. Yaşlandıkça korkuları artıyor, hırçın hale geliyorlar.
Maalesef öyle…
Gerilimler. Örneğin Baykal gerilimden beslenen ve zevk alan çok özel bir insan.
Psikiyatrik bir görüşme yapmadım ama bana göre bilerek yapıyor. En hararetli tartışmalarda bile gerilimi kalbinde hissetmiyor, sadece kullanıyor, iyi rol yapıyor.
Başbakan sürekli vurguluyor, biz bölgesel, etnik ve dinsel milliyetçilik yapmayacağız diyor. Fanatik seçmen kitlesi ülkeye zarar verir, çünkü rasyonel bir siyaset yapamazsınız.
Engel seviyesinde değil. Bunda lidere güven, teşkilatın olan biteni anlatması etkili
Bu tür endişeleri elbette ciddiye alıyoruz. İktidara geldiğimizde bir kesim yaşam biçimlerine müdahale edileceğini düşünüyordu. Zamanla oran düştü ama cumhuriyet mitingleri korkuyu yeniden besledi.
Bizim iktidar olarak bu korkuya hiçbir katkımız olmadı ama nasıl gideririz diye düşünüyoruz.
Demokrasi ve özgürlük bütün alanlara yansıyor. CHP'nin fanatik tabanı dışında kentli grubun endişeleri azalıyor. Yaşam biçimlerinin tehdit altında olduğuna eskisi kadar inanmıyorlar. Bir kısmının da tepkisi iktidara değil köylülere. Köylülerin yaşam alanlarına girmesine tepkililer.
Bir liderde ne kadar olması gerekiyorsa o kadar var.
Birİne inanıyorsa sonuna kadar sahip çıkar. İkna olana kadar böyle davranır.
İstişareye çok açıktır. Çok iyi bir dinleyicidir. Buyurgan değildir, tartışır. Bazen söylediklerinize itiraz eder, ısrar ederseniz tartışmaya başlar, ya siz ya da o ikna olur.
Liderlik duruşu çok farklı ama otoriter değil. İş noktasında disiplinli ve takipçi, beşeri münasebetlerde çok rahat…
Kişiliğine. Tamamen kişiliğinin gereğini yapıyor, her yerde ve her ortamda kendi olarak davranıyor.
Bugünkü gücümüzde olamazdık. Böyle bir müdahale hasbiliğini yitirir, vatandaşta bu seviyede hüsnü kabul görmezdi. Türkiye dışında da Sayın Erdoğan'ın bu tavrı kabul görüyor.
2002 seçimleri sonrası gazeteler Anadolu ihtilali diye başlık atmışlardı. O ihtilali yapan insanlar inanılmaz hoşgörülü. Ne Kürt ne de Alevi açılımına tepki göstermediler. İktidar sarhoşluğuna gelince, lider iktidar sarhoşu olmadığı sürece ne parti yönetimi ne de taban o yola giremez.
Hepimiz hata yapabiliriz, ama AK Parti iktidarında kurumsal anlamda, bir suiistimal, yolsuzluk, hırsızlık yoktur. Bireysel olarak olabilir. Öyle olanları da tasfiye ediyoruz. Ülkeyi düşünenler, hasbi olanlar nimetleri kendileri için kullanmazlar.