Bulaşıcı hastalıkların sonuncusu avro krizi

00:002/01/2011, Pazar
G: 1/01/2011, Cumartesi
Yeni Şafak
Bulaşıcı hastalıkların  sonuncusu avro krizi
Bulaşıcı hastalıkların sonuncusu avro krizi

Bize hep disiplinli ve kurallara uyan tarafıyla örnek gösterilen Avrupa, krizle beraber para biriminin çökme aşamasına geldi. Bu karakteristik özelliğinden biraz sapan kıta, içinden çıkılmaz bir sorunun da tetikleyicisi oldu

Dün itibariyle geçen 2010'un en çok konuşulan konularından biri olan ve Google'da dahi en fazla arananlar listesinde ilk sıralarda yer alan 'avro krizi'nden bahsediyorum. Bundan iki yıl önce ABD'li yatırım bankası Lehman Brothers'ın batmasıyla başlayan küresel finansal krizin, dolara olan güveni yerle bir edeceği ve avronun da bu durumdan fayda sağlayarak rezerv para birimi olma yolunda önemli mesafe kaydedeceği tahminleri yapılıyordu.

2009'UN SONU VE KAÇINILMAZ SON

Ancak beklenen olmadı ve avro 2009'un sonlarında borç krizinin pençesine yakalandı. Avro krizi, amansız bir hastalık gibi yayılırken tedavi sürecinde birlikteliğin sağlanamaması iyileşmeyi geciktiriyor. Tedavinin gecikmesi aynı zamanda, birlik içerisinde farklı ekonomik yapılara sahip üyelerin, yaşanan olumsuzluklar nedeniyle şok dalgaları yaymasına neden oluyor.

UZMANLARDAN ÇÖKÜŞ UYARISI

Hal böyle olunca, üye ülkeler arasında daha iç içe geçmiş bir ekonomik yaklaşımın ve mali birliğin sağlanmasına artık zorunluluk gözüyle bakılıyor. Uzmanlar, mali kontrol mekanizmasının gerçekleştirilmemesi durumunda gelecekte benzer sorunların yaşanabileceği ve hatta avronun çökebileceğini savunuyor.

BU SEFER İŞİ SIKI TUTTULAR

Bu dönem, küresel finansal krizin fitilini ateşleyen konut krizini geç fark ettiği ve üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmediği için yoğun eleştiri alan kredi derecelendirme kuruluşları için de çok önemli bir test niteliği taşıyordu. Bu kuruluşlar avro krizi sürecinde işi sıkı tuttu. Deyim yerindeyse, zor durumdaki ekonomilerin gözünün yaşına bakmayan derecelendirme kuruluşları, ardı ardına not düşürdü ya da görünümleri negatif izlemeye aldı. Bu da sene sonuna doğru avro endişelerini yeniden gündemin başlıca konularından biri haline getirdi.


Büyük hayalin adımı da büyük olur

Avro diğer taraftan, tam 53 yıldır devam eden ve nihai hedef olarak bütünüyle siyasi ve ekonomik bütünleşmeyi öngören Avrupa projesini canlı tutan şimdiye kadar atılmış en somut adım. Burada yaşanacak bir hayal kırıklığı büyük hedefe olan inancı da önemli ölçüde yok edebilir. Bu nedenle birçok ağızdan 'çökecek' değerlendirmesi gelse de Avrupalı devletlerin buna kolay kolay izin vermesi beklenmiyor. Olası bir çöküş için, bölgedeki ticarete büyük zarar verebileceği nedeniyle

çok riskli değerlendirmesi yapılıyor. Bu yüzden başta Almanya olmak üzere birliğin güçlü üyeleri, üzerlerine binen mali yüke rağmen çöküşten yana değil. Ancak olası bir çöküş durumunda bir B planı da ortaya konmuş değil. 2011'de ise özellikle İspanya ve Portekiz'deki sıkıntıların büyümesi ve birliğin ortak karar mekanizmalarını istendiği ölçüde hayata geçirememesi durumunda Demokles'in Kılıcı'nın avro üzerinde sallanmaya devam etmesi olası görünüyor.


Borçlanma maliyetleri zirvede

Bu yıl AB liderleri, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) aldığı önlemlerle piyasaların endişeli bekleyişi kısmen giderilse de, diğer sorunlu ülkelerle ilgili kötümser beklentiler, borçlanma maliyetlerini rekor seviyelere çıkardı. Aynı şekilde avro da değer kaybetti. Sene başında 1,44'lü seviyelerdeki avro/dolar paritesi haziran başında 1,20'nin altını gördü. Ancak daha sonra ECB'nin desteği ve ABD Merkez Bankası'nın (Fed) parasal genişleme hamlesiyle yeniden yükselişe geçip 1,40'ı aştı. Şimdi 1,30'lu seviyelerde işlem gören avro/dolar paritesinin yılbaşından bu yana kaybı yaklaşık yüzde 8. Avro krizinin elbette toplumsal yansımaları da oldu. Hem piyasalar hem AB tarafından gelen baskıyla borç altındaki üyeler ardarda kemer sıkma önlemleri açıkladı.