Bankacılarla buluşan Bakan Babacan, “Yurtdışı tahvil ihraçlarında tüm vade dilimlerinde yüzde 10 olan stopaj oranı vadeye göre farklılaştırılacak” diye konuştu.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, yurtdışı tahvil ihraçlarında tüm vade dilimlerinde yüzde 10 olan stopaj oranının vadeye göre farklılaştırılacağını bildirdi.
Bakan Babacan, 49 banka yöneticisiyle Devlet Konukevi'nde bir araya geldiği toplantıda yaptığı açıklamada, bir yılın altındaki yurtdışı tahvil ihraçlarında yüzde 10 stopajın devam edeceğini belirtti.
Babacan, bir yılla üç yıl arasındaki ihraçlarda yüzde 7, üç yılla beş yıl arasındaki ihraçlarda yüzde 3, beş yılın üstündeki ihraçlarda ise stopaj oranının sıfıra düşürüldüğünü bildirdi.
Bankaların yurt içine TL cinsi tahvil ihracına izin verildiğin hatırlatan Babacan, hem Sermaye Piyasası Kurulunun (SPK) hem Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) ayrı ayrı düzenlemelerle bu kapıyı açtığını söyledi.
Babacan, Türkiye'de ihraç edilen TL cinsinden tahvillerden banka sigorta muamele vergisinin yüzde 5'ten yüzde 1'e indirilmesinin de kararlaştırıldığını kaydetti.
Ali Babacan, cari açığın bu yıl 40 milyar doları geçeceğini bildirdi.
'Ama finansmanında sorun yok' diyen Babacan, ancak bu konuda geleceğe yönelik ihtiyatlı olunması gerektiğinin altını çizdi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'de güven ve istikrar sağlandığı sürece, Türkiye'ye sermaye akımlarının net anlamda hep pozitif olmaya devam edeceğini bildirdi.
Babacan, 49 banka yöneticisiyle Ankara'da Devlet Konukevi'nde bir araya geldiği toplantıda, Türkiye'nin son 8 yıldır uluslararası doğrudan yatırımlara ve portföy yatırımlarına açık bir ülke olduğunu ve bir cazibe merkezi haline geldiğini söyledi.
Türkiye'de güven ve istikrar sağlandığı sürece, güven ve istikrar güçlendiği sürece, Türkiye'ye gelen sermaye akımlarının net anlamda hep pozitif olmaya devam edeceğini ifade eden Babacan, burada önemli olanın Türkiye'ye gelen sermayenin daha kalıcı olmasını, daha uzun süreli olmasını sağlamak olduğunu kaydetti. Babacan, şöyle devam etti:
'Bu bizim tercihimizdir. Bizim bu konudaki temel yaklaşımımız da açıktır. Türkiye'nin dışa açık bir ekonomi olma özelliğini mutlaka korumamız, hatta güçlendirmemiz gerekmektedir. Dünyada ne olursa olsun Türkiye'nin dışına duvarlar örecek, setler çekecek, Türkiye'yi kendi içine kapatıcı bir yaklaşımda asla bulunmayız, bulunamayız.
Öte yandan, kısa süreli sermaye hareketlerinin sebep olabileceği olumsuz sonuçlara karşı kurumlarımızı, daha nasıl korunaklı hale getirebiliriz, bunun üzerinde yoğunlaşmamız gerektiğini düşünüyoruz. Burada temel politika yaklaşımlarımız açıktır, mali disiplin, bütün bu politikaların merkezidir. Kamu kesiminin kendine çeki düzen vermiş olması, kamu açıklarının, kamu borç stoğunun makul seviyelerde ve düşen oranlarda devam edecek oluşu burada en önemli konulardan bir tanesidir.'
Bir başka temel politika alanının Merkez Bankası'nın başarıyla yürüttüğü ihtiyatlı para politikaları olduğuna işaret eden Babacan, yapısal reformların da bir başka politika alanı olduğunu söyledi.
Türkiye'nin rekabet gücünü artıracak, Türkiye'nin tek tek, kurum kurum, şahıs şahıs daha yüksek katma değer üretmesini sağlayacak olanın yapısal reformlar olduğuna dikkati çeken Bakan Babacan, serbest kur rejiminden de asla bir taviz ve sapma olmayacağını söyledi. Babacan, 'Tüm bu konularda içinde bulunduğumuz konjonktürde makro ihtiyati tedbirlerin ön planda tutulması gereken tedbirler, araçlar olduğunu düşünüyoruz' dedi.
Başbakan Yardımcısı Babacan, hem kamu hem de özel kesim için aşırı borçlanma yoluna gitmemek, tüm borçlanmalarda uzun vadeye yönelmek, olabildiğince TL cinsinden borçlanmayı tercih etmek ve riskleri doğru yönetmenin ekonominin dış şoklara karşı dayanıklılığını önemli ölçüde pekiştireceğini belirtti.
Merkez Bankası'nın uyguladığı para politikasının fiyat istikrarı ile finansal istikrarın birbirini tamamladığı bir çerçevede şekillendiğini kaydeden Babacan, toplam talebin kompozisyonundaki gelişmelerin, politika faizi dışındaki araçların küresel kriz öncesi seviyelere getirilmesini gerekli kıldığını ve para politikasında normalleşme sürecinin yaşandığını söyledi.
Babacan, OVP'nin önümüzdeki dönemde öneminin daha da arttığına işaret ederek, 'Gerek bütçe açığı gerekse kamu borcu alanlarındaki iyileşme makro istikrarın sürdürülmesine önemli katkı sağlayacak' dedi.
Konuşmasında küresel ekonomideki gelişmelere de değinen Babacan, 2010 yılının 2009 yılına göre küresel ekonominin bir miktar toparlandığı bir yıl olduğunu belirtti. Babacan, küresel ekonomide ciddi risklerin hala devam ettiğini de kaydederek, önümüzdeki birkaç yılda atılması gereken adımlar, alınması gereken kararlarda hükümetlerin yavaş ve yetersiz kalacağını öngördüklerini söyledi.
Babacan, merkez bankalarına daha çok iş düşeceğini ifade ederek, merkez bankalarının bir bakıma bütün bu olumsuz tabloda durumu kurtarmak için, daha kötüye gidişi önlemek için, bankalarda ya da devletlerde olan çöküşü önlemek için oldukça sıra dışı ve yüksek miktarda müdahalelerde bulunmak durumunda kalacağını kaydetti.
Genişlemeci para politikalarının ortaya çıkardığı likidite bolluğu ve bu çerçevede gelişmekte olan ülkelere yoğun sermaye girişinin de bazı sorunları beraberinde getireceğini anlatan Babacan, şöyle devam etti:
'2011'de, 2010 yılına göre, dünya ekonomisindeki büyümenin bir miktar azalacağını bekliyoruz. Avrupa'daki borç sorununun önemini koruyacağını bekliyoruz, gelişmiş ülkelerde Merkez Bankalarının politika faizlerinde 2011 yılının sonundan önce bir artışın zor olacağını düşünüyoruz. Yine gelişmiş ülkelerle, gelişmekte olan ülkeler arasında büyüme farklılığının orta vadede devam edeceğini öngörüyoruz. Özellikle yüksek işsizlik yüksek kamu açıkları, yüksek borç stoğu bunlar gelişmiş ülkelerin büyüme oranları üzerinde daha yıllarca baskı oluşturmaya devam edecek.
Türkiye açısından önem taşıyan Avrupa bölgesinde güçlü bir toparlanma da zaman alacak. Maalesef tüm dünya geneline baktığımızda Avrupa bölge olarak, en yavaş toparlanan ve sorunların çözümünün en uzun süreceği bölge gibi şu anda görünüyor. Gelişmekte olan ülkelere sermaye akışının portföy ağırlıklı yapısının da devam edeceğini beklemekteyiz.'
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Babacan, 'Güven ve istikrar adına hükümetimiz ve tüm otoritelerimiz gerektiğinde en sert tedbirleri almaktan kaçınmayacaktır' dedi.
Babacan, 49 banka yöneticisiyle Devlet Konukevi'nde bir araya geldiği toplantıda yaptığı açıklamada, içinde bulunulan dönemde daha istikrarlı ve sağlıklı finansal yapının tesisi için elde bulunan tüm politika araçlarının eş güdüm içinde kullanılmasının önem taşıdığına dikkati çekti.
Başta Merkez Bankası ve BDDK olmak üzere Hazine Müsteşarlığı ve SPK gibi yetkili kuruluşların da bu konuda önemli yetki ve politika araçlarına sahip olduğunu ifade eden Babacan, bu çerçevede kurumlar arası koordinasyonun Türkiye'ye yönelik risklerin yönetilmesinde hayati öneme haiz olduğunu söyledi.
Türkiye'nin 2011-2013 dönemini kapsayan Orta Vadeli Programını bu gelişmeleri ve beklentileri dikkate alarak hazırladıklarına işaret eden Babacan, şöyle devam etti:
'OVP'nin temel hedefi 2011-2013 döneminde yıllık ortalama olarak yüzde 5 bir büyümeyi gerçekleştirmek, enflasyonu yüzde 5 seviyesine çekmek ve cari işlemler açığının GSYH'ye oranını yüzde 5-6 arasında tutmaktır. Burada temel stratejimiz kredi genişlemesi ve iç talep artışının cari açık öngörüsüyle tutarlı bir şekilde gelişmesini sağlamaktır. Gerek iç gerek dış finansmanda vadelerin uzamasını sağlamak yine stratejimizin diğer bir önemli unsurudur. Bu suretle finansal ve makro ekonomik istikrarın korunmasını ve daha da güçlendirilmesini hedefliyoruz.
Para ve maliye politikaları bu hedefler ve strateji doğrultusunda şekillendirilmektedir. Mali disipline devam ederek bir yandan cari açık üzerindeki baskının azaltılması, diğer yandan para politikasının esnekliğinin artırılması hedeflenmektedir.'
Babacan, kamu maliyesinde 2010 yılında öngörülenden daha da olumlu sonuçlar alındığına dikkati çekerek, '2011-2013 hedeflerine baktığımızda ihtiyatlı, gerçekçi, ulaşılabilir ve tutarlı bir çerçeve belirlenmiştir. Temel makro ekonomik hedefler ve strateji doğrultusunda Merkez Bankamız, BDDK ve diğer ilgili kurumlarımız gerekli zamanda gerekli adımları atmaktadır' dedi.
Babacan, bankacılık sektörünün geleceğe yönelik plan ve uygulamalarının atılan adımlarla tutarlı bir biçimde belirlenmesinin finansal istikrarın devamı ve güçlendirilmesiyle Türkiye'nin temel hedefine ulaşmasına büyük katkı sağlayacağını ifade etti.
Merkez Bankasının açıkladığı para politikası çıkış stratejisi kapsamında zorunlu karşılık oranlarının Nisan ayından başlamak üzere kademe kademe artırıldığı ve artırılmakta olduğunu, Nisan, Temmuz, Eylül, Kasım ve Aralık'ta bunlarla ilgili adımlar atıldığını anımsatan Bakan Babacan, zorunlu karşılıklara faiz ödenmesinin durdurulduğunu, rezerv birikimi için daha esnek bir mekanizmanın devreye sokulduğunu, 3 aylık repo ihalelerine son verildiğini, farklı tarihlerde Merkez Bankası gecelik borçlanma faiz oranının kademe kademe 5 puan düşürüldüğünü anlattı.
Ali Babacan, politika faiz oranlarının yine son Para Politikası Kurulunda 50 baz puan azaltılmasına karar verildiğini hatırlatarak, zorunlu karşılık oranlarının, mevduat vade yapılarına göre belirlendiği ve kapsamının genişletildiğini ifade etti.
Babacan, BDDK tarafından, konut kredileriyle, konut teminatı altında kullandırılan tüketici kredilerinde kredi değer oranının en fazla yüzde 75 olarak düzenlendiği, bu oranın ticari gayri menkullerde yüzde 50 olarak belirlendiği, bazı tüketici kredilerinde uygulanan kaynak kullanımı destekleme fonu oranının yüzde 10'dan yüzde 15'e çıkarıldığını, kredi kartlarında asgari ödeme oranlarının kademe kademe artırılacağının ilan edildiğini söyledi.
Bankaların yurt içine Türk Lirası cinsi tahvil ihracına izin verildiğini belirten Babacan, hem SPK hem de BDDK'nın ayrı ayrı düzenlemelerle bu kapıyı açtığını, Türkiye'de ihraç edilen Türk Lirası cinsinden tahvillerde Banka Sigorta Muamele Vergisinin yüzde 5'ten yüzde 1'e indirilmesinin kararlaştırıldığını kaydetti.
Yine yurt dışı tahvil ihraçlarında tüm vade dilimlerinde yüzde 10 olan stopaj oranının vadeye göre farklılaştırılacağını, bunun da kararının verildiğini belirten Babacan, 'Buna göre, 1 yılın altındaki tahvil ihraçlarında yüzde 10 stopaj devam ederken 1 yılla 3 yıl arasındaki ihraçlarda yüzde 7, 3 yılla 5 yıl arasındaki ihraçlarda yüzde 3, 5 yılın üzerindeki ihraçlardaysa bu stopaj oranı sıfıra düşürülmüştür. Bununla ilgili kararname şu anda imzadadır ve bunun en kısa zamanda Resmi Gazetede yayımlayarak yürürlüğe girmesini bekliyoruz' dedi.
Başbakan Yardımcısı Babacan, yüzde 8 olan sermaye yeterlilik oranı sınırının yüzde 12 olarak uygulanmasına BDDK tarafından bu dönemde de kararlıkla devam edildiğine işaret etti.
Türkiye'nin pek çok ülkeye göre çok farklı ve başarılı bir performans ortaya koyduğunu belirten Babacan, 'Tüm bu kriz, bu türbülansta Türkiye, olumlu bir şekilde ayrışmıştır' diye konuştu.
2010 yılının 9 ayında sağlanan yüzde 8,9'luk büyümenin hem Avrupa hem OECD bölgesinde en yüksek büyüme oranı olduğuna işaret eden Babacan, bunun ayrıca istihdam oluşturan bir büyüme olduğunu da söyledi.
Türkiye'nin tüm uluslararası iş örgütü üyeleri içinde istihdamı en hızlı yükselten, işsizlik oranını en hızlı düşüren birkaç ülkeden biri olduğunu vurgulayan Babacan, bu durumun büyümenin sürdürülebilirliği açısından çok önemli bir gösterge olduğunu kaydetti. Babacan, 'Geleceğe daha güvenle bakabiliyorsak, istihdamla ilgili olumlu gelişmeler temel belirleyici olmuştur' dedi.
Bakan Babacan, kamu kesiminin harcamalarının bu büyümeye katkısı olmadığını, bunun tamamen özel sektör eliyle gerçekleştiğini ifade ederek, 'Suni değildir, geçici tedbirlerle sağlanmış bir büyüme değildir. Türkiye'de güven ve istikrar ortamının sağlanmasıyla elde edilmiş bir büyümedir. Tüketici güveni vardır. Halkımız korkmadan alış verişini yapmaktadır. Reel sektör güveni vardır, reel sektörümüz yatırım yapmaktadır. Reel sektör güven endeksi son 4 yılın en yüksek seviyelerindedir' şeklinde konuştu.
Babacan, bankaların geleceğe güvenle baktığını, 2010'da yaklaşık yüzde 30'luk bir kredi artışının bankaların geleceğe güvendiğinin en önemli göstergelerinden biri olduğunu belirterek, Türkiye'nin bu hızlı büyümesinde bankacılık sektörünün 2010'da izlediği çizginin belirleyici olduğunu söyledi. Babacan, 'Bu tüketici güveni, reel sektör güveni ve finans sektörünün güvenini toplayıp alt alta yazdığımızda da büyüme ve istihdam oluştu Türkiye'de' dedi.
2010 yılında kamu borcunun gayri safi yurt içi hasılaya oranının yüzde 41,4'e kadar düşeceğini belirten Babacan, 'Yani 45,5'dan 41,4'e. Böyle bir konjonktürde son derece istisnai bir durumdur' dedi.
Türkiye'nin risk primlerinin çok çok düşmesi, pek çok risk göstergesinin tarihi düşük seviyelere inmesinde basiretli, ihtiyatlı kamu maliyesi yaklaşımının çok büyük etkisi bulunduğunu söyleyen Babacan, kamunun ne yapacağını daha açık ve net ortaya koymasıyla, özel sektöre daha geniş bir alan açıldığı, bunun da büyüme stratejisinin en önemli ayaklarından biri olduğunu kaydetti.
Gıda fiyatlarındaki sıçramaya rağmen enflasyonun hedeflere göre önemli bir sapma göstermediği ve özellikle çekirdek enflasyonun yüzde 2,5 civarında seyrettiğini, bunun tarihi düşük seviyeler olduğunu ifade eden Babacan, bu başarılı performansta kamu maliyesinin, para politikalarının, SPK, BDDK gibi düzenleyici-denetleyici kuruluşların basiretli tutumunun son derece önemli rol oynadığını kaydetti.
Yüksek oranlı kredi büyümesi, canlı iç talep ve emtia fiyatlarının yüksek seviyesini korumasının, 2010 yılında cari açığın öngörülenin önemli ölçüde üzerinde seyretmesine sebep olduğunu ifade eden Babacan, 'Yaptığımız son tahminler cari açık miktarının bu sene 40 milyar doları geçeğini bize göstermektedir' diye konuştu.
Mevduat ve portföy girişi ağırlıklı bakıldığında ödemeler dengesinin finansmanında da herhangi bir sorunla karşılaşılmadığına dikkati çeken Babacan, bu konuda da dengeli, sıhhatli bir tablonun göründüğünü, ancak geleceğe yönelik ihtiyatlı, çok daha dikkatli bir tutum alınması gerektiğinin ortada olduğunu söyledi.
Güven ve istikrar adına hükümetin ve tüm otoritelerin gerektiğinde en sert tedbirleri almaktan kaçınmayacağını vurgulayan Babacan, şunları kaydetti:
'İstikrar burada temeldir. İstikrarı hep beraber Türkiye'de koruduğumuz sürece Türkiye'nin önü açıktır. Türkiye'de biz hep sürdürülebilir büyümeden bahsettik bugüne kadar. 'Bugün, yarın, üç ay, beş ay bir hızlı büyüyelim de ondan sonrasına sonra bakarız' hiç demedik. Pek çok ülke hala günü kurtarmaya çalışırken, pek çok ülke bugünün, yarının ancak hesabını yaparken, biz çıktık 2009 ortalarında bir yıl, iki yıl, üç yıl sonra neler yapacağımızı ortaya koyduk. Hep uzun vadeli yaklaştık. Sadece içinde bulunduğumuz dönemin büyüme oranıyla ilgilenmedik. Her yıl yüksek ve sürdürülebilir bir büyüme oranı elde etmek için çalıştık. Bundan sonra da bu yaklaşımımız devam edecek.
2011 yılı seçim takvimi olarak, siyasi takvim olarak baktığımızda her ne kadar özel bir yıl olarak görünse de, biz sadece 2011 değil 2012'yi, 2013'ü de düşüneceğiz, ondan sonrasını da düşüneceğiz ve bu büyümenin sürdürülebilir bir büyüme olmasını mutlaka sağlayacağız. Aksi halde bu, gelecek nesillere ihanet etmektir. Bugünü kurtarmak adına, 'bugün şöyle güzel bir tablo ortaya çıksın da yarını sonra düşünürüz', bu, bizim yaklaşımlarımızda hiç olmadı ve olmayacak da.'
Türkiye için doğru, rasyonel ve sonuç getirici adımlar atacaklarını belirten Babacan, özellikle son haftalarda uygulanan politikaların oldukça özgün ve dünyanın da çok ilgisini çeken, dünya basınında, dünya finans çevrelerinde, yatırımcılar arasında çok tartışılan politikalar olduğunu söyledi. Babacan, 'Biz bu politikalara güveniyoruz. Kurumlarımız, otoritelerimiz doğru zamanda doğru adımlar atmıştır ve inşallah hep beraber sonuçlarını da görürüz. Bu adımların Türkiye için güzel sonuçlar getireceğine inanıyoruz. Elimizde her türlü enstrüman var, her türlü araç var. Gelişmelere göre, küresel gelişmelere göre, Türk ekonomisindeki gelişmelere göre biz bunlara yön veririz' dedi.
Babacan, Merkez Bankasının temel amacı olan fiyat istikrarı konusunda her türlü araç bağımsızlığına sahip olduğunu, finansal istikrarla ilgili konularda da pek çok kurumun eşgüdüm içinde hareket etmesi gerektiğini söyledi.
Böyle bir ortamda mutlaka hep beraber Türkiye'nin istikrarı için çalışılması gerektiğini ifade eden Bakan Babacan, 'Kamu olsun, özel olsun, reel kesim olsun, finans kesimi olsun herkes aynı gemide, hepimiz Türkiye Cumhuriyeti gemisindeyiz ve genel istikrarı sağlam tutabilmek bu geminin sapasağlam fırtınada, rüzgarda, yağmurda hedefine doğru ilerleyebilmesi için hep beraber aynı vizyonu, aynı yaklaşımı paylaşmamız gerekiyor' diye konuştu.
Bu arada, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan başkanlığındaki toplantıya, Türkiye'de faaliyet gösteren bankaların genel müdürleri ile Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakcı, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı Tevfik Bilgin ve Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Vedat Akgiray katıldı.
Türkiye ekonomisi ve finans sektöründe 2010 yılında yaşanan gelişmelerin ele alındığı toplantıda, 2011 yılına ilişkin görünüm ve beklentiler de değerlendirildi, son dönemde uygulamaya konulan düzenlemeler ele alındı.
Öte yandan, toplantı Bakan Babacan'ın açılış konuşmasının ardından basına kapalı olarak devam ediyor.