1926’da Lice’de doğan Tarık Ziya Ekinci, uzun yaşamının yanı sıra siyasetteki yönelimleri ile de gündemde oldu. Mütedeyyin bir ailede hayatı gözlerini açan Ekinci’nin, Cumhuriyetin ilk yıllarına tesadüf eden çocukluğu, tek parti uygulamalarına sahne oldu. Yazıya başlığını veren otobiyografi-sinde anlattığı üzere, doğduğu gün babası, eski yazıyla Kur’an’ın ilk sayfasına doğum gününü not etmiş ve bu vesileyle yaşı ve doğumu ile ilgili eski nesilde sıklıkla karşılaşılan belirsizlikleri yaşamamıştır.
1926’da Lice’de doğan Tarık Ziya Ekinci, uzun yaşamının yanı sıra siyasetteki yönelimleri ile de gündemde oldu. Mütedeyyin bir ailede hayatı gözlerini açan Ekinci’nin, Cumhuriyetin ilk yıllarına tesadüf eden çocukluğu, tek parti uygulamalarına sahne oldu. Yazıya başlığını veren otobiyografi-sinde anlattığı üzere, doğduğu gün babası, eski yazıyla Kur’an’ın ilk sayfasına doğum gününü not etmiş ve bu vesileyle yaşı ve doğumu ile ilgili eski nesilde sıklıkla karşılaşılan belirsizlikleri yaşamamıştır. Annesi çarşaflı babası da dindar sayılabilecek bir aileye mensup olan Ekinci’nin hayat hikayesi, farklı dönemleri okuma anlamında oldukça önemli ayrıntılar içermektedir.
Ekinci’nin erken Cumhuriyete rastlayan çocukluğu Şeyh Said İsyanı, Varlık vergisi, kılık kıyafet kanunu gibi sosyal ve politik alanı etkileyen olayların gölgesinde şekillendi. Görece nüfuzlu ve siyasetle ilgisi olan bir ailede büyümesi, onun doğrudan bu yaşananlara yönelik politik ilgisini de besledi. Söz konusu süreçlerdeki tavır alışı ve olayları yorumlayışı Ekinci’nin sonraki dönemde siyaset yapma biçiminde de etkili olacak ve kendisini bölgesel siyasetin merkezine yerleştirebilecek bir aktör olmasını da beraberinde getirecektir.
İlk Siyasal Deneyim: CHP ve TİP
Ekinci’nin siyasi hayatı Demokrat Parti’nin ikinci dönemi sonrasında DP’ye yönelik eleştirileriyle başlar. Örgütlü bir siyasi mücadeleye CHP saflarında başlayan Ekinci’nin tek parti eleştirilerden nasibini alması da kaçınılmaz. Nasıl olur da tek parti yıllarına tanık olan birisi, CHP’de siyaset yapar eleştirisi bölgenin kendi hassasiyetleri ile de birleşince kaçınılmaz bir sorgulama olarak karşısına çıkar. 1960’lardan sonra daha eleştirel bir pozisyon alarak Türkiye İşçi Partisinden (TİP) milletvekili olan Ekinci’nin hem sol hem de örgütlü Kürt siyasi hareketlerine yönelik bakışı da hayli tartışmalıdır.
1965 yılında TİP vekili olarak meclise giren Ekinci’nin temel gayesi kendi ifadesiyle Türkiye’yi bütünüyle demokratikleştirecek bir hareket içerisinde yer almak. Gençliği ve siyasetçi olduğu dönemde Kürtçe konuşma gerekçesiyle eski Türkiye’nin dışlayıcı siyaset ikliminden etkilenen Ekinci, TİP’teki vekilliği döneminde demokratikleşme gayesi peşinde olduğunu hissettirdi.
TİP’in Türkiye’nin sorunlarına çözüm üretebileceği iddiasını sahiplenen Ekinci’nin parti içerisinde etkili bir aktör olduğu söylenemez. Parti içerisinde klikler savaşları söz konusu olduğunda, Behice Boran ve Sadun Aren’in Genel Başkan Aybar’ı etkisiz hale getirme çabalarına karşın Ekinci, Aybar’ın yanında durmayı tercih etmiş ve bu pozisyonunu sonuna kadar korumuştur. Parti’nin dağılması ve solun istenilen başarıyı yakalayamaması, solun dünya ve Türkiye gerçekliği ile kurduğu ilişkiyi de sorgulatmıştır.
TİP tecrübesinin ardından bir özeleştiri yapan Ekinci, Mete Tunçay’a atfen, “Türkiye’de sosyalist devrimin koşullarının oluşmadığı ve bunun bir aydın macerası olduğu” tezini kabullenmiş ve parti siyaseti sonrasında farklı bir yönelim içerisinde olmuştur.
Uzun yıllar Paris’te yaşaması sol ve Kürt siyasetinin diasporadaki tartışmalarını da yakından takip etmesini temin etmiş ve bir aktör olarak hep bu tartışmaların içerisinde olmuştur.
Ekinci ve Kürt Sorununa Bakış
Çocukluk ve gençlik dönemlerinde siyasal sosyalleşmesini inşa eden Ekinci’nin Kürt sorununun varlığına dair yaklaşımı oldukça netti. Özellikle İstanbul’a tıp eğitimi için geldiği dönemde kaldığı Dicle Yurdu, Kürt siyasetinin temel konuları ile ilgili tartışmalarla geçti.
Bölge öğrencilerinin kaldığı ve yine İstanbul’da mukim Doğu ve Güneydoğulu işadamlarının desteklediği Dicle Yurdu, 1950’ler gibi oldukça erken bir tarihte Kürtlerin siyasallaşmasında önemli bir mekan haline geldi.
Buradaki tartışmalara ve ileri sürülen görüşlere bakıldığında dikkat çeken en önemli husus, özellikle 90’lar ve 2000’lerin başında tartışılan ve siyasi krizlerin yaşanması nedeniyle rafa kaldırılan bazı politikaların ilk kez ve erken bir tarihte dile getirilmiş olmasıdır. Bu açıdan Dicle Yurdu, Ekinci’nin siyaset projeksiyonu ve ideolojik formasyonu açısından oldukça mühim bir yer işgal etmektedir.
Ekinci gibi birçok Kürt aydının tartıştığı konular, örgütlü hareketlerin kurulmasının da önünü açtı. Legal olmamasına rağmen Barzani modeli üzerinden Türkiye’de Kürtlerin partileşme ihtimalleri tartışılmış ve ilk siyasal deneyim 1960’ların sonunda (TKDP) yaşanmıştır.
Kurumsallaşma anlamında birçok denemenin de yapıldığı bu tarihlerde, Öcalan’ın Stalinist tarzı benimseyen PKK’sı,
örgütlü hareketlere yönelik çok büyük bir tehdit idi. Nitekim süreç içerisinde PKK bütün örgütlü hareketleri bastıran ve bu konudaki talepleri terör yoluyla çözmeyi amaçlayan bir siyaset tarzını benimsedi.
Neden Alternatif Bir Siyaset Üretmedi?
Farklı düşüncelere tahammülü olmayan PKK’nın varlığı sadece Türk devleti açısından değil bölge halkı açısından da ciddi bir tahribata yol açmıştır. Ekinci’nin yasal zeminde hareket etmeyi kabul etmeyen örgütlü yapılarla ilişki kurmaktan imtina etme çabası ve bunu yaşam öyküsünün farklı dilimlerinde ısrarla vurgulaması üzerinden durulması gereken bir husus. Fakat Ekinci’nin PKK ile arasına mesafe koymaktan imtina etmeyen siyasi partilerle ilişkisi de kendi düşüncesi ile ayrışan yönlere sahip.
1980 öncesinde PKK’dan muzdarip olan bir aydının PKK ile organik bir bağ kurmaktan imtina etmeyen partilerle ilişkisi eleştirilmesi gereken bir husus.
On yıllardır siyaset sahnesinde olan bir aktörün düşünsel ve pratik anlamda örgüt mantığından ayrı bir biçimde konumlanan bir siyaset üretememesi oldukça çarpıcı. Son olarak hayata gözlerini HDP Danışma Kurulu Üyesi olarak kapayan Ekinci’nin yaşam öyküsü farklı dönemlerin muhasebesi ve Türk siyasal hayatını anlama adına zengin bir tanıklık hiç kuşkusuz.
#Siyaset
#Politika
#Turgay Yerlikaya