Rusya-Ukrayna savaşı ileride, savaşın genetiğinin nasıl da dönüştüğünü gösteren melez bir savaş olarak anılacak. Bâzı otoriteler buna 4. Nesil Savaş kavramını yakıştırıyor. Hakikaten de çok tuhaf. Gölgeli bir savaş bu. Savaşın hakikî tarafları hem var hem yok. Derinlemesine bakanlar bu savaşın aslında dünyâ hâkimiyeti temelinde yaşanan ABD-Çin savaşının yüzeye vurmuş hâli diyorlar. Bu aktörlerden birisi, ABD, Ukrayna’ya verdiği parasal ve askerî destekle kısmen sâhada görülüyor. Çin ise var mı yok
Şu aralar çok dikkat çeken hâdiseler cereyan ediyor. Saldıran ve Ukrayna’nın hatırı sayılır bir kısmını ele geçiren; bununla da kalmayıp Ukrayna içlerinde ilerleyen taraf Rusya. Tam bu iş bitiyor gâliba derken, bir de baktık ki Ukrayna ordusu Rusya topraklarına girmiş ve Kursk nâhiyesinde karşı bir işgâli başlatmış. Bu manzara saldıran-savunan denklemini altüst ediyor. Savunan saldıran, saldıran savunan pozisyonuna geçiyor. Eh, “ne o ne bu; hem o hem bu” diyen postmodern dünyânın cilvesi bu denilebilir. Gelin görün ki, vaziyet o kadar basit değil.
Vietnam’da Vietkong’u destekleyen Sovyet bürokrasisi bundan ders çıkarmamış olmalıdır ki, 1979’da Afganistan’ı işgâl etmek gafletini gösterdi. Sovyetlere karşı Afgan gerillalarını destekleyen ve Sovyetlerin hezimetini bizzat tecrübe eden ABD bürokrasisi ise hâtalar zincirini katladı ve 2001’de benzer bir adım attı. 2021’de aynı âkıbete uğramaktan kurtulamadı.
Şimdi, “Afganistan’da yenildiler ama Irak’ta kazandılar” denilebilir. Evet, ama Irak, iç yapısı sebebiyle bir direnç göstermedi. Eğer öyle olsaydı, Irak’ın ABD ve Birleşik Krallık için yeni bir Afganistan olması işten bile olmazdı.