Bizim asıl anlamakta güçlük çektiğimiz tutum ise adının başında “Devrimci” sıfatı bulunan, darbelerden en fazla mağdur olduğunu iddia eden ve uzun süre kapalı kalan bir işçi kuruluşunun “hayır” oyu vereceğini açıklamış olmasıdır.
12 Eylül'de Anayasanın 26 maddesinin değiştirilmesi ile ilgili referandum için evet ya da hayır oyu kullanmak üzere sandık başına gideceğiz. Bütün vatandaşlarımız vicdani kanaatleri doğrultusunda oylarını kullanacak. Ancak statükonun devamından yana olan güçler referandum sonucunun “hayır” çıkması için her türlü saptırmaya başvurmaktan geri durmamaktadırlar.
İlk ve en önemli saptırma referandumda kullanılacak oyları siyasi parti yandaşlığı ölçüsü haline getirme çabasıdır. Anayasa değişikliğini isteyenler iktidar partisi yandaşı, hayır diyenler iktidar partisine karşı gibi gösterilmek istenmektedir.
Referandumdan “hayır” çıkarmak için oluşturulan bilgi kirliliği, yanlış, eksik ve tek yanlı bakış açısı ile oluşturulan zihin karışıklığı ise bir başka saptırma gayretidir. Elbette hayır oyu kullanmak da evet oyu kullanmak kadar demokratik bir tercihtir. Ama toplumu aldatarak netice almak isteyenlerin tuzağına kapılmamak kaydıyla.
Öncelikle belirtelim ki, Türkiye'de halkın kendi kaderi üzerinde söz sahibi olması demek olan “milli irade”, Türkiye'de ayıpsız ve eksiksiz bir demokrasi için değişim talep ederken, bürokratik güçler ise “milli iradeyi sınırlandırmak”, iktidarları kuşatarak kendi kontrolünde tutmak, demokratikleşmenin önünü keserek örtülü iktidarlarını devam ettirmek istemektedirler. Bu yüzden “milli irade”nin kayıtsız şartsız egemenliğini ve demokratikleşmeyi savunanlar “evet” derken, statükonun devamını isteyenlerin “hayır” oyunu savundukları görülmektedir.
Bizim asıl anlamakta güçlük çektiğimiz tutum ise adının başında “Devrimci” sıfatı bulunan, darbelerden en fazla mağdur olduğunu iddia eden ve uzun süre kapalı kalan bir işçi kuruluşunun “hayır” oyu vereceğini açıklamış olmasıdır. Gözü kapalı destekledikleri muhalefet partisi yandaşlığı adına bütün ilkelerini ve geçmişini inkâr eden bir tutumla anayasa değişikliğine hayır demek tarihsel bir hatadır ve bedeli ağırdır. DİSK için de hazin bir durumdur.
Neye, niçin ve nasıl “hayır” diyorsunuz, diyebiliyorsunuz arkadaşlar!
24 Eylül 2001 tarihinde TOBB, TÜSİAD, TİSK, TESK TÜRK-İŞ, HAK-İŞ, TÜRKİYE SİAD PLATFORMU SEKTÖREL DERNEKLER PLATFORMU içinde iken gazetelere 'Anayasa Değişikliğine Evet' ilanları ile toplumun karşısına çıkarken bugün ne oldu da bu sözünüzden döndünüz?
12 Eylül darbesinin ilk yasaklarından biri olan grev yasaklarının kaldırılmasına mı hayır diyorsunuz?
12 Eylül darbesiyle, bütün siyasi parti ve derneklerle birlikte Türk-İş dışında bütün sendika ve konfederasyonları da kapatan darbecilerin yargılanmasına mı gönlünüz razı olmuyor?
Memur sendikalarının toplu sözleşme hakkına sahip olmasına mı itiraz ediyorsunuz?
Bir kişinin aynı zamanda ve aynı işkolunda birden fazla sendikaya üye olmasına mı karşı çıkıyorsunuz?
Greve katılan işçilerin ve sendikanın kasıtlı veya kusurlu hareketleri sonucu grev uygulanan işyerinde sebep oldukları maddi zarardan sendikaların sorumlu tutulmaması mı sizi rahatsız ediyor?
Memurlar ve diğer kamu görevlilerine verilen uyarma ve kınama cezalarının yargı denetimine açılmasına mı “olmaz” diyorsunuz?
Kadınlara, özürlülere, savaş ve terör mağduru gazilere olumlu ayrımcılık yapılmasına mı içiniz elvermiyor?
Yahut YAŞ kararlarına karşı yargı yolunun açılması, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkının tanınması, fişlenmenin sona ermesi mi devrimci çizginize ters geliyor?
Siyasallaşmış, bir kast halini almış, tarafsızlığı hep tartışılan Yargıtay ve HSYK'nın, üyelerinin birbirini seçtiği bir sistemden daha geniş bir temsil düzeyine ulaşması mı demokrat anlayışınıza halel getiriyor?
Anayasa Mahkemesinin Meclis'in ve milli iradenin üzerinde gibi görüntüsünün ortadan kalkması mı işçi hareketine bir engel teşkil ediyor?
Bütün bunlara karşı çıkıyorsanız “siz hangi yüzle işçi haklarını savunduğunuzu, işçilerden yana olduğunuzu hatta işçi kuruluşu olduğunuzu söyleyebiliyorsunuz. Bu kadarcık bir değişikliğe bile karşı çıkarak ve statükonun yanında yer alarak nasıl “devrimci” olabiliyorsunuz?
Bu sorularımız mahalle baskısından dolayı tutumunu ortaya koymayan, kokmaz-bulaşmaz bir anlayış sergileyen Türk-İş için de geçerlidir. Bir vatandaş ve sendikacı olarak, bir an için bütün siyasi parti çekişmelerini, mahalle baskılarını bir yana bırakarak düşünün. Bu değişiklikler işçiler için, işçi ve emek hareketi için, işçi kuruluşları için olumlu mu olumsuz mu?
Biz böyle düşünerek Anayasa değişikliğinin olumlu buluyor ve “Evet” diyoruz, işçilere ve işçi kuruluşlarına yakışan tercihin de bu olduğuna inanıyoruz.
DİSK'e ve Türk-İş'e daha doğrusu bir işçi kuruluşuna yakışan bizim de sık sık dile getirdiğimiz gibi “Bu değişiklikler çağdaş bir anayasa için yeterli değildir, 12 Eylülde evet diyoruz ama daha fazla değişiklik için çalışmaya devam” demektir.
Referandum da hayır oyu kullanmak işçilere ve işçi kuruluşlarına ihanettir. Bu ihanetin hesabını bizim kadar gelecek nesiller de soracaktır.