"Bereket Ovası" olarak adlandırılan ve dünyanın en kaliteli pirincinin yetiştirildiği Ergene Ovası artık can çekişiyor. Nehirdeki kirlilik oranı yüzde 90'lara ulaştığı için tarım da durdu duracak noktaya geldi. Köylüler durumlarını, "Bizler ölümü bekliyoruz" sözleriyle anlattı
İstanbul'daki ağır sanayi tesislerinin Çorlu, Çerkezköy ve Kapaklı'ya taşınmasıyla birlikte kirlenmeye başlayan Ergene nehrinde artık zehir akmaya başladı. Ağır madenler, asit ve aşırı tuzlanma nedeniyle Ergene Nehri'nin suyu tarımda kullanılamaz hale geldi. Kirlenmeden en büyük zararı da, katkısı yüzde 1 oranında olmasına rağmen Uzunköprü görmeye başladı. Uzunköprü Ticaret Borsası Başkanı Rahmi Eren, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İbrahim Akalın, Çeltikçiler Birliği Başkanı Ali Öner, Ziraat Odası Başkanı Yavuz Karamolla, Süt Üreticileri Birliği Başkanı Şeref Ateşli, Köy ve Mahalle Muhtarları Derneği Başkanı Hayati Balkan, Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı Hacer Doğrugüven ve Çiftlikköy sakinleri, çeltik üretiminin yarı yarı düştüğünü, pirinç fabrikalarının birbiri ardına kapandığını belirterek, "Kirlilik yüzünden bölgemizdeki kanser, felç, kalp ve prostat hastalıkları da artmaya başladı. Çeltik ekimi yapan bütün köylülerin bacakları yara-bere içinde" dediler.
Bir zamanlar 40'a yakın fabrikanın pirinç işlediği bölgede bugün bu sayının 20'lere düştüğünü belirten sivil toplum kuruluşları temsilcileri, 80 bin dönümü bulan çeltik üretiminin de 30-40 dönümlere gerilediğini söylediler. Ekilen çeltikten yeterli verimi alamadıklarını kaydeden üreticiler, "bir umut" diyerek ekimleri sürdürdüklerini bildirdiler. Nehrin taşıdığı ağır metallerin de toprağı kirlettiğini kaydeden üreticiler, toprağın da gün geçtikçe verimliliğini kaybettiğini belirterek şöyle konuştular:
"Çerkezköy, Çorlu ve Kapaklı'daki fabrikaların arıtma tesisleri var. Ancak ağır enerji gideri nedeniyle çalıştırmıyorlar. Bunların çalıştırılıp çalıştırılmadığı konusunu denetleyen de yok. En doğrusu paket arıtma tesisi kurularak giderlerin düşürülmesidir. Bu konuda daha önce araştırmalar yapıldı. Hem Meclis tarafından, hem de Trakya Üniversitesi tarafından. Acilen yapılması gereken Meclis'te bir Kriz Masası oluşturularak soruna çözüm bulunmasıdır."
Kirliliğin Trakya'nın büyük bölümünü sardığını belirten Oda Başkanları ve üreticiler, "Eğer acil önlemler alınmazsa kirlilik Enez Körfezi'nden Ege Denizi'ne ve Akdeniz'e ulaşacaktır. O zaman da bu sorun sadece bizim değil, Avrupa'nın, Dünyanın sorunu haline gelecektir. Bugün 50 bin ton çeltik zararımız var. Bu da, her yıl 50 milyon dolarımızın dışarı gitmesi demektir. İpsala ovası da tehdit altındadır. Bu yüzden yetkililer bir an önce çözüm bulmalıdır" dediler.
Geçimini çeltik üretimiyle karşılayan Çiftlikköy sakinleri de, durumlarını, "Biz artık gelecek olan ölümü bekliyoruz" sözleriyle dile getirdi. Köy muhtarı İsmail Şencan ve diğer köy sakinleri, kanatlı hayvanlarda hastalıktan ölüm oranlarının son yıllarda olağanüstü boyutlarda arttığını belirterek yaşadıkları sıkıntıları şu sözlerle dile getirdiler:
"Köyümüzde kalp, kanser ve prostat hastalıkları arttı. 500 olan nüfusumuz 300'e indi. Köyümüzdeki 48 kadın dul. Bunların eşleri son yıllarda 40 ile 60'lı yaşlara varmadan kanser ve kalp hastalıklarından yaşama veda ettiler. Okulumuz kapalı, çünkü okula gönderecek çocuğumuz yok. Son 7 yıldan beri ilk bebeğimiz üç ay dünyaya geldi ve bütün köye umut aşıladı. 4-5 yıl önce toplam 400 baş hayvanımız vardı, bu rakam günümüzde 150 başa düştü. Suların kirlettiği topraklarda yetişen otları yiyen hayvanlarımız da hastalıktan ölüyor. Arıtma tesisleri çalıştırılmadığı için bizler açlığa mahkum olduk. Bugüne kadar çok bağırdık, sesimizi duyuramadık. Bu yüzden sustuk ve bugün-yarın gelmesini umduğumuz ölümü beklemeye başladık. Evet bizler bile bile ölümü bekliyoruz artık."