Irak konusunda iki gerçekle karşı karşıyayız. İlki, savaşı sadece askeri yollarla bitirmenin imkansızlığı, ikincisi ise savaş meydanında kazanılacak zaferin yetersiz olacağı
Irak politikası konusunda süren tartışmaları en iyi şu iki gerçek ışık tutuyor: İlk olarak savaşı sadece askeri yollarla bitirmenin imkansızlığı, ikincisi ise savaş meydanında kazanılacak zaferin yetersiz oluşu, zira radikaller artık sınır tanımaksızın her türlü saldırıyı yapabilecek konumdalar.
Amerika'nın Irak'tan beklenmedik bir şekilde güçlerini çekmesi savaşı bitirmeyecektir, sadece savaşı yeniden yönlendirecektir. Irak'taki mezhep savaşları artık katliam seviyesine geldi, terör yuvaları da bir yandan canlanıyor. Amerika'nın bölgeden çekilmesi neticesinde Lübnan her an İran'ın desteklediği Hizbullah'ın baskınına uğrayabilir; Suriye-İsrail savaşı ya da İsrail'in İran'ın nükleer yapılanmasına karşı olası bir saldırısı gerçeğe dönüşebilir; Türkiye ve İran, Kürtler üzerinde baskıyı arttırabilir ve Afganistan'daki Taliban yeni bir ivme kazanabilir. Aceleye gelmiş "çekilme"den kastedilen de bu olsa gerek. Amerika'nın çekilme sonucunda bölgedeki veya dünyadaki dinamikleri şekillendirme kapasitesini kaybettiği bir çekilme.
Amerika'da devam eden siyasi uzlaşma çalışmalarından ötürü hiç bir zaman Irak'taki optimal asker sayısı anlaşılmayacak. Eğer asker sayısını azaltmak Amerikan siyaseti için gerçek bir sınav niteliği taşıyorsa, her asker azaltma süreci siyasi, askeri ve psikolojik dengeler çökene kadar diğer bir tanesini gerekli kılacak.
Irak'a yönelik en uygun strateji siyasi yönlendirmeyi gerekli kılıyor. Ancak siyasi boyut askeri boyutun müttefiki olmalı, ondan soyutlamamalı kendini. Sembolik geri çekilmelerin savunucusu Senatör John Warner ve Richard Lugar ilk aşamada kamusal çekinceleri gideriyor. Ancak bu durumu sadece hafifletici, teskin edici bir durum olarak görmek gerekiyor. Amerikan güçlerinin amacı sadece terörizmle savaşmak, sınırları korumak, Taliban tarzı örgütlenmeleri önlemek ve iç savaşa karışmamak olarak tanımlansın argümanı çekici gelmiyor diyemeyiz. Ancak pratikte tüm bu hedefleri birbirinden ayırt etmek hemen hemen imkansız.
Bazılarına göre en iyi çözüm Irak'tan topyekün çekilmek olacaktır. Sonuçta siyasi liderler halk tarafından, ve tarih tarafından sadece "ne umduklarından dolayı değil", "neden korkmaları gerektiği"nden dolayı sorumlu tutulacak.
Ortadoğu tarihi gösteriyor ki geri çekilme hiç bir zaman etkiyi arttırmayı sağlamamıştır. Geri çekilmeyi savunanlar güçleri Irak'tan ani çekmenin yaratabileceği ve pekçok uzaman ve diplomatın ön gördüğü şekilde korkunç sonuçlarına karşı nasıl bir hareket izlenebileceği konusunda bir açılım getirmemekte.
Esasında bu tabloda eksik olan geri çekilme sürecini yansıtan bir program değil, askeri stratejiyi destekleyecek siyasi ve diplomatik bir tasarım esasında. Konu Arap ve Müslüman toplumların bir şekilde demokratikleşebileceği veya tersi değil, demokratikleşmenin Amerikan askerlerinin bölgede dik durduğu bir ortamda nasıl olacağı.
Homojen toplumlarda bir azınlık seçimlerden sonucunda çoğunluk olmayı amaçlayabilir. Ancak bu durum etnik ve mezhepsel temelde yaşanan tarihsel haksızlıkların olduğu toplumlarda hemen hemen imkansızdır. Irak çok mezhepli ve çok etnikli bir ülke. Sünniler, çoğunluk Şiilere göre baskın ve Kürt azınlığa hep sözünü geçirmiş tarihsel olarak.
Amerika'nın milli uzlaşma için tavsiyeleri Batı sisteminden esinlenerek anayasal prensiplerde temelleniyor. Bunu başarmak, bin yıllık etnik, mezhepsel problemleri olan ve bugün suni olarak yaratılmış bir ülkede arttırılacak asker sayısıyla bunu altı aylık bir periyotta sağlamak imkansız. Amerikan sponsorluğunda gerçekleşen seçimlerin ardından oluşan kırılgan siyasi yapının radikal güçler tarafından manipüle edilmesi çok da şaşırtıcı değil.
Bağdat'ın bugünkü yapısında milli bir uzlaşmanın imkansız olması elbette seçilmişlerin mezhepsel temelde seçilmesi ile yakından alakalı. Akılcı bir yaklaşım, üç büyük bölgeye öncelik vermek ve teknokratik, etkin ve insani yönetimleri desteklemek olacaktır. Şiddeti engelleyecek, hukukun üstünlüğünü ilke edinecek ve piyasaların işleyişini sağlayacak etkin bölgesel hükümetler Iraklılara milli uzlaşma için önemli bir şans verecektir, özellikle hiçbir bölgenin diğeri üzerinde askeri yollarla üstünlük sağlayamadığı bir ortamda. Aksi halde otonomi adı altında Kürt bölgesinde yaşanan parçalanma tüm ülkeye yayılabilir.
Irak'taki krizi çözmenin diğer bir yolu ise uluslararası diplomasi. Bugün Amerika bölgedeki askeri, siyasi ve ekonomik yükü üzerine almış durumda. Diğer devletler de farkında ki Irak'taki durum onların iç güvenliğini etkileyecek, beklenmedik tehlikelerle ve risklerle yüz yüze bırakabilir.
Pasifistlik ne kadar daha devam edebilir. Diğer ülkeler için çekincelerini en iyi dillendirebilecekleri yol bir sivil toplumun oluşturulması. Bu da çok taraflı bir yönetim altında adım adım bir uluslararası eforun gösterilmesi. Bu hedeflere varmak tek bir hamlede olacak şey değil. Askeri sonuç da nihayetinde uluslararası bağlamda bir meşruluk gerektiriyor. Özetle bu hedeflere ulaşmak için iki ön koşul var, ilki, Amerika destekleyicilerine güven verici ve hasımlarının da ciddiye alacağı bir
askeri varlık sağlamalı bölgede, ikinci olarak ise Amerika anlamalı ki iki yanlılık (bipartisanship) bir taktik değil,
gereklilik artık.
* Eski ABD Dışişleri Bakanı, 17 Eylül 2007, Çev. Evren Tok