Türk yönetmen Cihan Taşkın'ın ilk uzun metrajlı sinema filmi projesi “Kelebek”te çağdaş bir Mevlevî dedesini canlandıracak olan Mesut, bu yapımda rol almayı, “İslâm dininin özü olan merhamet duygusunu anlattığı için kabûl ettiğini” belirtti.
Yönetmenliğini Ridley Scott'un yaptığı “Cennetin Krallığı”nda (Kingdom of Heaven, 2005) büyük İslâm mücahidi Selahaddin Eyyubî'yi, Serdar Akar'ın yönettiği “Kurtlar Vadisi-Irak”da (2006) Şeyh Abdurrahman Halis el-Kerkükî'yi ve son olarak da Gore Verbinski imzasını taşıyan “Karayip Korsanları-3: Dünyanın Sonu”nda (Pirates of the Carribean: At World's End, 2007) Kaptan Ammand'ı canlandıran Suriye sinema ve tiyatrosunun saygın aktörü Hasan Mesut (uluslararası sinema literatüründe Ghassan Massoud olarak tanınıyor), geçtiğimiz günlerde ikinci kez bir Türk filminde rol almak üzere ülkemize geldi.
Türk yönetmen Cihan Taşkın'ın ilk uzun metrajlı sinema filmi projesi “Kelebek”te çağdaş bir Mevlevî dedesini canlandıracak olan Mesut, bu yapımda rol almayı, “İslâm dininin özü olan merhamet duygusunu anlattığı için kabûl ettiğini” belirtti.
Çekimleri önümüzdeki ekim ayında başlayacak olan filmin hazırlık çalışmaları için İstanbul'a gelen sanatçı, yalnızca pırıltılı filmografisiyle değil, genç bir Türk sanatçısının ilk uzun metraj film projesine verdiği bu anlamlı destekle de İslâm ülkelerinde adının çevresinde oluşan sevgi ve saygı hâlesini fazlasıyla hak ettiğini bir kez daha göstermiş oldu.
3 bini aşkın insanın öldüğü 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında Doğu ve Batı kültürleri arasında iyice gerginleşen ilişkilere Hz. Mevlânâ'nın tasavvuf öğretisi ışığında yepyeni bir bakış getirmeyi amaçlayan “Kelebek”, “her bireyin bütün dünyadan sorumlu olması gerektiği” fikri üzerine kurulu bir film. Terörist bir saldırı sonucunda hayatı kökünden değişen “Yusuf” adlı genç bir adam, Mahmut Bengi'nin yazdığı senaryonun ana karakterini oluşturmakta. Geçmişte verdiği kritik bir kararın yanlışlığını fark eden Yusuf'un “kendisiyle yüzleşme” sürecine girmesiyle birlikte, “Kelebek” de İslâm dininin “sünnet”ten zerrece nasibini almamış kaba-saba Vahhabî-Taliban yorumu karşısında hem bu yıkıcı fraksiyonun ateşli savunucularına, hem de söz konusu akımın çeşitli ülkelerdeki kanlı eylemlerine bakarak İslâm dini hakkında köklü önyargılar edinen uluslararası kamuoyuna Kur'an-ı Kerim'deki “insan” kavramı üzerine önemli sözler söylemeye hazırlanıyor. Nitekim, başrol oyuncularından Hasan Mesut da filmin bu yöndeki çaba ve iddiasını, “11 Eylül'den sonra yeryüzünde yaşanan olumsuz gelişmelere baktığımızda, İslâm dünyası aydınlarının, bu coğrafyadaki halklardan nefret eden Batılı ülkelere sağlıklı bir İslâm tanımı yapma zamanı geldi. Onlara İslâm dininin eşittir terörizm olmadığını ikna edici argümanlar eşliğinde anlatmalıyız” sözleriyle desteklemekte…
Mesut'un canlandıracağı “Mevlevî Dedesi” karakteri dışındaki diğer önemli roller için oyuncu görüşmeleri süren film, İstanbul, Şanlıurfa ve Afganistan'ı temsilen Ortadoğu'nun bir ülkesinde çekilecek.
20 Eylül 1958'de Şam'da doğan Hasan Mesut, Suriye Yüksek Tiyatro Sanatları Enstitüsü'nden mezun oldu. Almanya ve Finlandiya'da tiyatro üzerine lisansüstü eğitim görüp çeşitli topluluklarda calışarak kendisini adım adım geliştiren sanatçı, yurtdışındaki bu uzun eğitim serüveninin ardından on yıl kadar önce ülkesine döndü ve meslekî deneyimlerini Suriyeli genç sanatçılarla paylaşmaya başladı.
1990'ların ortalarından bu yana hem Şam Müzik ve Drama Okulu'nda, hem de mezun olduğu Yüksek Tiyatro Sanatları Enstitüsü'nde “profesör” unvanıyla oyunculuk ve yönetmenlik dersleri veren Mesut, bu süre zarfında irili ufaklı pek çok Arap filminde de önemli roller üstlendi. Yönetim üssü Tunus'taki Arap-Afrika Tiyatro Araştırmaları Merkezi'nin de kurucuları arasında yer alan ünlü aktör, rol alacağı film projelerindeki seçiciliğiyle tanınıyor. Büyük Hollywood stüdyolarından şimdiye kadar kendisine teklif edilen bütün “Sevimsiz Arap” ve “Terörist Müslüman” rollerini kararlılıkla reddeden Mesut'un sırf bu yüzden uluslararası sinema endüstrisindeki -fazlasıyla hak edilmiş- açılımı da yıllarca gecikecekti.
Nihayet, 2005 yılında İngiliz yönetmen Ridley Scott'tan gelen bir teklifi, “Cennetin Krallığı”ndaki “Selahaddin Eyyubî” rolünü “dürüst ve ahlâklı” bir proje olarak görerek ilk kez Batı sermayeli bir filmde oynamayı kabul eden sanatçının, o tarihten sonra dış yapımlardaki talipleri de bir anda çoğaldı. Ertesi yıl, Türk sinemasının gelmiş geçmiş en iddialı prodüksiyonları arasında yer alan “Kurtlar Vadisi: Irak”ta Şeyh Abdurrahman Halis El-Kerkükî rolünde izlediğimiz usta aktör, büyük bir gişe başarısı kazanan bu filmin ardından, dünya çapında bir popülariteye sahip “Karayip Korsanları” adlı seriyal filmin Gore Verbinski imzasını taşıyan üçüncü serüveninde de önemli yan karakterlerden biri olan “Kaptan Ammand”i canlandırdı.
Evli ve bir erkek, bir de kız çocuğu babası olan Mesut, gitgide gelişen “İslâm Dünyası Sineması”nın genç temsilcilerine destek olmak amacıyla, İslâm ülkelerinden gelen film tekliflerine batıdan gelen projelere göre daha fazla öncelik tanıyor.
Sanatçının, 2005 yılında hayatını canlandırdığı “Selahaddin Eyyubî” için bir röportajda söyledikleri, onun hayatı ve mesleğini yorumlama biçimine de önemli ölçüde ışık tutmakta:
“Benim hayat felsefem, Selahaddin'in hayat felsefesiyle tam bir uyum içindedir. Kültürümüz aynı, dinimiz aynı, dilimiz aynı, yaşadığımız coğrafya ve tarihimiz de aynı. O yüzden, bu önemli tarihsel karakteri canlandırma işini büyük heyecanla üstlendim. Çünkü onu herhangi bir Batılı-Hıristiyan aktörün benim kadar iyi anlayabileceğini ve anlatabileceğini hiç sanmıyorum.
Selahaddin, ilk gençlik yıllarımızdan itibaren, bizler, yani Müslüman-Arap gençleri için yiğitliklerle dolu hayatı ve savunduğu dünya görüşüyle tam bir 'model insan' olmuştur. O, İslâm tarihinin en önemli gurur kaynakları arasındadır ve günümüzde de Müslüman gençliğin çok iyi tanıyıp her açıdan kendisine benzemeye çalışması gereken bir 'örnek adam' olmayı sürdürmektedir.”