Yeni yazarlar için kitap yayınlatmak neredeyse hayal. Ama neyse ki Amerika'dan ithal 'Destekli Kişisel Yayıncılık' var. Elini cebine atan yazarlar profesyonel bir destekle tanınan yazarlar arasına katılabiliyor. Tolstoy'un bile kitaplarını bu yolla bastırmış olması yazar adaylarına heyecan veriyor
Günlerce çalışmış, gecelerce uykusuz kalmış ve bu çabaların sonucunda ortaya eser çıkarmış bir yazar olarak, kitapçı vitrinlerinde eserinizi seyretmek en doğal hakkınız. Ah bir de kitabınızı bastırabilseniz. Türkiye'de yayın dünyasının son yıllarda kazandığı dinamizme rağmen, satış kaygısı, her türde serbestçe kitap yayınlamanın önüne geçiyor. Yerel diller ve lehçeler üzerine kapsamlı bir araştırmanız var diyelim, eğer akademisyen değilseniz ve kitabınız ders kitabı özelliği taşımıyorsa bastırmanız hiç de kolay değil. Yazdığınız şiirler ne kadar güzel olursa olsun eğer ünlü ve sansasyonel bir şair değilseniz yayınevlerinin kapısından dönmeniz çok muhtemel. Aynı şey öykü ya da roman yazanlar için de geçerli, ilk kitabınızı yayınlatmak deveye hendek atlatmaktan daha zor artık. Oradan oraya gezen dosyanız ya birkaç yıl sonra basılmak üzere bekletilir, ya da dolabınızda unutulmak üzere iade edilir. Eğer yazar olmak için Jack London'ın unutulmaz karakteri Martin Eden kadar hırslı değilseniz, ilk kitabınız hiçbir zaman basılmayabilir.
Türkiye'de eskiden beri hakettiği itibarı görmeyen yazarların baskı aletleriyle buluşmasının önüne tirajlı engeller çıkınca Amerika'dan ithal bir yayıncılık sistemi, yazarların ve yazar adaylarının imdadına yetişti. Seksenli yıllarda kamu hizmetlerine yetişemeyen devletimizin yap-işlet-devlet, ya da kendi uçağını kendin yap projeleri gibi yazarlar da artık yayıncılarla boğuşmak yerine kendi kitabını kendisi basıyor.
Her şey birkaç yıl önce kitapçıların kafeteryaların duvarlarına asılan “Arayın kitabınız olsun” ilanlarıyla başladı. Kitap imal etme işinden anlayan kişiler, yazdıklarını yayınlatacak yer bulamayanları kitap sahibi yapmak için kolları sıvayınca, baskı masraflarını göze alan yazarlar ellerinde dosyalarıyla sıraya gidi. Kısa bir süre sonra görüldü ki, her meslekten ve her kesimden yüzlerce insan, şiirlerini öykülerini, denemelerini, incelemelerini yayınlatmak için fırsat kolluyormuş. Müşteri potansiyeli bu kadar fazla olunca, amatör olarak uygulanan sistem yavaş yavaş kurumsallaşmaya başladı.
Birer ikişer kurulan yeni tarzda yayınevleri, baskı masraflarını ve editoryal çalışma bedellerini yazarlardan tahsil ederek kitap basıyor. Dağıtım, tanıtım gibi işleri de üstlenen yayınevleri kitabın tüm gelirini yazara ödüyor.
Destekli kişisel yayıncılık adı verilen sistem dünyanın pekçok yerinde uygulanıyor. Şimdiye kadar Türkiye'de denenmeyen sistemi kurumsal olarak ilk uygulayan yayınevi ise Cinius. “Destekli Kişisel Yayıncılık” sistemiyle kısa sürede 70 kitap yayınlayan Cinius'un editörlerinden Diren Yardımlı, yazar adayları için sistemin inceliklerini anlattı. Amerika'da neredeyse elli yıldır uylgulanan sistem, kitabınızın bir yayınevi tarafıdan kabul edilmesi, elde edilecek muhtemel gelirin bir kısmının telif olarak yazara ödenmesi aşamalarını tümüyle devre dışı bırakıyor. Premius, Maksimus ve Kurumsal adlarında üç ayrı paketten işinize yarayan birini tercih edip, tıpkı klasik bir yayınevinden kitap yayınlatıyormuş gibi profesyonel bir editörlük, dağıtım ve tanıtım olanağı bulabiliyorsunuz. Yayınevi tarafından tayin edilen bir yazar menejeri de kitabınızın popüler medyada duyurulmasını ve eleştirilmesini sağlıyor. Sunulan paketlerde her bütçeye uygun fiyat aralıkları da var.
Bu tarzda yayınlanan kitaplar azımsanamayacak satış rakamlarına ulaşabiliyor. Kitapların ortalama en fazla üç bin basılabildiği yayın dünyasında kişisel destekli kitapların iyi örnekleri aynı rakamları yakalayabiliyor.
Diren Yardımlı'ya göre yalnızca kitaplarını yayınlatma olanağı bulamayan yazar adayları değil, daha önce normal yayınevlerinde telifli kitabı yayınlanan yazarlar da destekli kişisel yayıncılığı tercih edebiliyor. Bunun sebebi yeni sistemin kitap sattığı taktirde daha yüksek kar getirmesi ve editoryal aşamada yazarın daha fazla söz hakkının olması. Kişisel yayıncılık yeni yazarların tanınması için de önemli bir fırsat sunuyor. Bu yolla kitap yayınlayan yazarlar klasik yayınevleri tarafından keşfedilip telifli yazarlığa terfi ettirilebiliyor.
Tarihte kitaplarını kendi imkanlarıyla basan ve artık klasikler arasına giren onlarca yazar var. Tolstoy, James Joyce, Mark Twain, bunlardan sadece birkaçı. 1827 yılında kendi imkanlarıyla yayınladığı “Tamerlane and Other Poems” adlı kitabını yalnızca birkaç nüsha satabilen Edgar Alan Poe'nun bu eserinin orijinali bugün binlerce dolarla ölçülüyor.
Amerikalı yazar Howard Fast bu yolla bastığı Spartacus adlı kitabıyla, Amerika'nın sınırlarını aşıp, dünyaca ünlü bir yazar oldu. Kendi kitabını kendi yayınladıktan bir süre sonra Universal Pictures kitabın başarısını fark edip, haklarını satın aldı ve Kirk Douglas'ın oynadığı ve Stanley Kubric tarafından yönetilen ünlü Spartacus filmi işte bu kitaptan doğdu.
Destekli Kişisel Yayıncılık sistemiyle ilk romanı Ataerkil'i yayınlayan Mehmet Mollaosmanoğlu, yeni kitabı için klasik yayınevlerinden aldığı teklifleri değerlendiriyor. 2000 yılından bu yana edebiyatla uğraşan ve geçtiğimiz yıl yayınladığı romanıyla ilgi gören yazarlar arasına giren Mollaosmanoğlu, yeni bir yazar olarak yayınevlerinin dikkatini çekmenin ne kadar zor olduğunu bildiği için kişisel yayıncılığı tercih etmiş. Tanınan bir yazar olmasında kişisel yayıncılığın katkısını reddetmeyen Alanyalı inşaat mühendisi Mollaosmanoğlu, artık telifli bir yazar.