Dizginsiz rekabetin takma burnu

Gülden Tümer
00:009/06/2010, Çarşamba
G: 8/06/2010, Salı
Yeni Şafak
Dizginsiz rekabetin takma burnu
Dizginsiz rekabetin takma burnu

Demokrasi Ne Alemde, çağın filozoflarının 'Sizin için demokrasi kelimesini kullanmanın bir anlamı var mı?' sorusuna verdiği cevaplar bütünü

Günümüzün siyasal ve kültürel meselelerini ele alan Metis Defterleri'nden Demokrasi Ne Alemde, meraklısıyla buluştu. Eric Hazan tarafından hazırlanan kitapta Jacques Ranciere, Slavoj Zizek, Alain Badio gibi çağın önemli düşünürlerinin makalelerine yer veriliyor. Eser, ne demokrasinin tanımı, ne bir kullanım kılavuzu ne de demokrasiden yana veya demokrasiye karşı bir tavır. Sadece filozoflara, “Sizin için demokrasi kelimesini kullanmanın bir anlamı var mı? Yoksa, neden? Varsa, kelimenin hangi yorumuna göre?” gibi sorular yöneltilmiş. Filozofların kimi cevap verirken, İrlanda'da 2008 yılında Avrupa Anayasası referandumu sürecinde yaşananlardan yola çıkarak bir değerlendirme yapmış, kimi Rimbaud'un şiirleriyle anlattığı Paris Komünü tecrübesini konu etmiş kimi de Platon'dan bugüne kavram etrafında şekillenen tartışmalara katkı sunmuş.

NİCELİĞİN HAKİKATLE HİÇBİR İLGİSİ YOK

Daniel Bensaid, 'Daimi Skandal' adlı makalesinde, bürokratik despotizm ve irreel sosyalizmin çözülmesinin ardından demokrasinin, muzaffer Batı'nın, galip ABD'nin, serbest piyasa ve dizginsiz rekabetin eşanlamlısı oluverdiğine işaret ediyor. “Liberalizm için demokrasi terimi, en nihayetinde, tüccar despotizminin ve bu despotizmin dizginsiz rekabetinin takma burnundan başka bir şey değildir” diyor. Bensaid, ünlü liberal düşünür Tocqueville'in şu cümlelerine de yer veriyor; “Kafaca demokratik kurumlara yatkınım ama içgüdülerim bakımından aristokratım, yani yığınlara tepeden bakarım veya korkarım onlardan. Aslında özgürlüğü, haklara saygıyı severim, demokrasiyi değil.” Yazısının Niceliğin Göreliliği Üzerine adlı bölümünde ise ünlü düşünür, temsilin, demokrasinin gelişimine pek de katkı sunmadığa işaret ediyor. Niceliğin hakikatle hiçbir ilgisi yok, dolayısıyla belli bir çoğunluğa ulaşıp yönetme erkini ele alanların yaptıklarının da. “Nicelik hiçbir zaman kanıt değeri taşımaz” diyor. “Bir tartışmayı uzlaşmayla kapatabilir. Ama tartışma çağrısı daima açık kalır.” Bensaid burada Fransız düşünür Ranciere'e kulak veriyor. Çünkü Rancier için temsil tam anlamıyla oligarşik bir biçim. Ta en başından beri demokrasinin tam tersi. Bu nedenle demokrasiyi rastlantı tanrısının paşa gönlü olarak tanımlıyor. Ve radikal bir alternatif sunuyor; kura çekmek. Bu yöntemin elverişsiz yanlarını kabul ediyor ama zararının, yetkinlik bahanesiyle, dolap ve entrikayla yönetmeye nispetle daha az olacağını söylüyor.

Wendy Brown ise 'Artık hepimiz demokratız' başlıklı makalesinde, tıpkı Obama gibi demokrasinin de herkesin istediği hayali ve umudu yükleyebileceği içi boş bir gösteren olduğunu dile getiriyor. Fikrini temellendirirken Patrick Ruffini'nin, büyük markaların, ürünlerin nitelikleri ve özellikleriyle neredeyse sıfır ilişkisi olan duygular yaratttığı söylemine başvuruyor. Rufiini, ABD seçimlerinde Obama için de durumun böyle olduğunu ifade ediyor. Yani ABD'nin yeni başkanının demokrasiyle hiçbir ilgisi olmadığı halde demokrasiyi hatırlattığını.