Balık avı için önce çalıştığı bankadaki kambiyo müdürlüğünü sonra şehri terk edip zamanını, boyu kadar balıklar yakalamaya ayıran Vedat Abayoğlu tek bir pişmanlık yaşıyor: “Keşke kariyerimi daha geç bırakıp büyük bir tekne alsaydım. Daha büyük balıklar yakalayabilirdim.”
Balık Profesörü olarak bilinen Vedat Abayoğlu, Balık Avcılığı deyince Türkiye'de akla ilk gelen isimlerden. Çocukluğundan beri balık avlayan ve avcılığa tutkuyla bağlı olan Abayoğlu bu yüzden kariyerini 30'lu yaşlarında bırakmış. Hatta bu tutkusu onun eşiyle birlikte, deniz kenarında, yerleşimin çok seyrek olduğu bir mahale taşınmasına sebep olmuş. İnternetteki tüm balık forumlarında bilgilerini paylaşan Abayoğlu, Türkiye'nin dört bir yanından hatta yurtdışından gelen balık meraklılarını misafir ediyor. Onlarla balığa çıkıyor, kılavuzluk ediyor. Tuttukları tüm balıkları da misafirlerine veriyor çünkü balık yemeyi pek sevmiyor.
Elli beş sene önce, yaklaşık yedi sekiz yaşlarındayken başlamış Vedat Abayoğlu'nun balık tutkusu. Kastamonu'da evlerinin yanından geçen deredeki balıkları eliyle yakalama girişimleri başarısızlıkla sonuçlanmış. Babasının işi icabı Ankara Kızılcahamam'a taşındıklarında ise komşularını Kirmir Irmağı'nda avlanırken izlemesi balık avına başlamasına neden olmuş. “Bir gün eline bir olta alıp balık tutmaya gitti, biz de peşinden. Şamandralı tek iğneli basit bir olta düzeneğiyle avlanmaya başladı. Balıkların vurma anında şamandranın hareketlenmesi, sonrasında suya gömüldüğünde balığın yakalanıp dışarı alınması aşaması beni çok etkiledi. O zamanlar şimdiki gibi kolay misina ve iğne bulunmuyordu. Evde ipi toplu iğneden bükme bir kanca artı şişe mantarından bir şamandra ucuna da bahçeden çıkardığım solucanları alıp uygun sandığım yere atmaya başlamıştım. Balık vurup da mantar gömüldüğünde ilk balığımı sudan aldım ama tam alırken sıyrılıp tekrar suya düştüğünü hatırlıyorum. Toplu iğne vazifesini tam görememişti.”
Annesine yalvar yakar hakiki misina ve olta iğnesi aldıran Abayoğlu, kaçıp kaçıp balığa gitmeye başlamış: “Gitgide ustalaşıp eve dahi yiyecek balık getirmeye başlamıştım, tek sorun izindi. Anneciğim ise çok meraklı ve evhamlı birisiydi. Onu balığa kaçarak çok üzdüm o zamanlar. Sonunda bana 'İnşallah ileride çocuğun olur ve sen merak ile evhamın ne olduğunu anlarsın' dedi. Hakikaten de öyle oldu. Kızımı çok merak eder, her gün görüşürüm.” diyor. Sonraki zamanlarda balık avlamadan yapamayan Abayoğlu, kendisini “iflah olmaz, tatmin olmaz bir avcı” olarak nitelendiriyor. Bütün tahsili ve iş hayatı boyunca devam eden avcılık en sonunda kariyerini bırakmasına neden olmuş: “Hep bir yolunu bulur hiç olmazsa iş çıkışlarında tatil günlerinde devamlı balığa giderdim. Bu yüzdendir ki iş kariyerime 30 yaşlarındayken veda ettim ve sonrasında hep balık avladım. Uzun mesafeler katettim. Doğu Anadolu yaylaları, muhtelif ırmak ve göller ve nihayet deniz. Bütün denizlerimizde avlandım.” Kendisini Türkiye çapında en azından 500 bin kişinin tanıdığını anlatan Abayoğlu, “Büyük bir balıkçı mağazasına gidin ve sorun en azından sahibi beni tanır.” diyor. Emekli olunca eşiyle Ayvacık ilçesinin Bektaş Köyü'nün kıyı sahillerinde, Midilli Adası'nın karşısında, yerleşimin çok seyrek olduğu bir bölgeye yerleşmişler. “Kimi gün insana bile rastlamadan geçirdiğimiz günlerimiz olur hanımla benim. Köpeklerimiz kedilerimiz var. Tabiattaki her türlü hayvanı da besleriz. Şimdi 6 seneyi doldurduk ve hiç de İstanbul'a dönme niyetinde değiliz.” diyor.
Daha önce kara avcılığı da yapan Abayoğlu, zaman içinde doğayı seven, yufka yüreğe sahip olan bir avcı için bir hayvanı vurmak ve öldürmenin zor geldiğini, merhamet duygusunun ağır bastığını anlatıyor. Balık avında ise Abayoğlu, balığı yakalayıp fotoğrafını çekiyor ve geri salıyor. Balık da hayatına devam ediyor. Abayoğlu bu nedenle olta balıkçılığını tercih ediyor, çünkü üreme dönemine girmemiş veya büyük olsa da halen yumurtlama devresi bitmemiş anaç bir balığı tekrar salabiliyorsunuz. Vedat Abayoğlu balık tutkusunun derecesine göre bazen hayli para harcanabileceğini ifade ediyor, zira büyük şehirlerin yakınlarında hem kara avcılığında ve hem de olta avcılığında verimli alanlar yok. Ayrıca az rastgelen bir balık veya hayvana rastladığında avlanabilmek için teçhizat ve donanımının çok iyi olması gerekiyor.
Vedat Abayoğlu'na “balık beyinli” sözünü hatırlatıp balıkların zeka seviyesini soruyorum. Nesillerinin devamını sağlayabilecek ölçüde zekaları olduğunu ve kendilerini avcıların hışmından bir miktar kurtarabileceklerini ifade ediyor. İyi ve tecrübeli bir balık avcısının ise nerdeyse 6. hissinin de geliştiğini ve dolayısıyla balıkların yeri konusunda kesine yakın tahmin yapabildiğini anlatıyor. Balık forumlarına ve bu konudaki mail gruplarına üye olan Abayoğlu, bilgi içeren resimli anlatımları en çok yollayanlardan biri. Balık avlamayı bir tutku halinde seven Abayoğlu balık yemeğe ise pek düşkün olmadığını söylüyor.
Vedat Abayoğlu denizlerimizde balıkların yok olmasıyla ilgili tehlike yaşadığımızı da anlatıyor: “Denizlerimizi talan edip bu hale getiren büyük gır gır tekneleridir. Böyle devam ederse çok yakında binlerce balık teknesi ve yüz binlerce insan işsiz kalacak. Bunu yaşayacağız, şimdiden bunun örnekleri görülmeye başlandı. Bunu engellemek için yasak sezonunun bir iki ay kaydırılması yeterli olacaktır. Av yasağı Mayıs'ta başlar, dört aylık bir yasak. Bu yasak sadece 2 ay öne alınsa durum kurtulur. Yani Mayıs yerine Mart'ta başlasın, Temmuz'da bitsin. İş çözülür, olay bu kadar kolaydır.” diyor.
Vedat Abayoğlu'na hayallerinin peşinden gitmeye korkmayan bir insan olarak tekrar dünyaya gelse farklı bir şey yapmak istemez miydi diye soruyorum. “Kesinlikle hayır” diyor ve ekliyor: “Ancak şunu da ilave etmek isterim. Kariyerime bu kadar önce son vermeyip de, biraz daha para sahibi olup, daha büyük bir tekne alabilmeyi, daha açık denizlere engin sulara erebilip, daha çok ve büyük balıklar yakalamayı isterdim.” O zaman “sponsor bulup bu isteğinizi gerçekleştiremez misiniz?” diye soruyorum. Abayoğlu, “Sanırım sadece bu gaye için tekliflere evet diyebilirim.” diyor. Vedat Abayoğlu'nun Say Yayıncılık'tan basılan “Balık Profesörünün Av Güncesi ve Vertikal Jigging Yöntemi” isimli bir kitabı da var.