Bosna Hersek'te 1992 yılında başlayan, yüz binlerce masum sivilin katledildiği savaşı durduran Dayton Antlaşması silahları susturdu, ancak ülkeyi karışık bir devlet yapısıyla baş başa bıraktı.
Bir zamanlar 'Avrupa'nın Kudüs'ü olarak adlandırılan, Müslüman'ın, Hristiyan'ın, Musevi'nin birlikte yaşadığı, hiçbir inancın birbirini horgörmediği Bosna Hersek, eski Yugoslavya'nın dağılmasıyla birlikte kendi kaderine karar vermek amacıyla Şubat-Mart 1992'de bağımsızlık için referanduma gitti. Bosnalı Sırpların çoğunun boykot ettiği bu referandumda halk, özgürlüğü yönünde oy kullandı. Halkın bu kararı üzerine Bosna Hersek, 5 Nisan 1992 tarihinde bağımsızlığını ilan etti. 6 Nisanda ise ABD ve Avrupa ülkeleri Bosna-Hersek'in bağımsızlığını tanıdı.
Bu karara şiddetle karşı çıkan Bosnalı Sırpların liderleri ve eski Yugoslavya'nın, daha sonra Sırbistan'ın devlet başkanlığını yapan Slobodan Miloşeviç, Bosna'ya karşı şiddetli bir kıyıma girişti. Bosna Hersek'te 6 Nisan'da başlayan bu kanlı savaş, 3 yılı aşkın süre devam etti. Savaşın bilançosu çok ağır oldu. Kızılhaç Örgütü'nün verilerine göre, bu savaşta çoğu sivil ve Boşnak olmak üzere 312 bin kişi hayatını kaybetti, yaklaşık 2 milyon insan, yerini yurdunu terk etmek zorunda kaldı.
Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra en ağır katliamların, sistematik tecavüzlerin, soykırımın yaşandığı Bosna Hersek'teki bu kanlı savaş, 14 Aralık 1995'de ABD'nin Ohio eyaletindeki Dayton Hava Üssü'nde imzalanan anlaşmayla son buldu. Anlaşma, Amerikalı diplomat Richard Halbrooke'un girişimleriyle Bosna Hersek'in merhum Devlet Başkanı Aliya İzzetbegoviç, Sırbistan Devlet Başkanı Slobodan Miloşeviç ve Hırvatistan Devlet Başkanı Franjo Tudjman tarafından imzalandı.
Bu anlaşma silahları susturdu, ancak ülkeyi siyasi bir düğümle baş başa bıraktı. 15 yıl öncesine kadar birbirleriyle savaşan 3 etnik yapı, bu anlaşmayla tek bir çatı altında, ülkenin kurucusu olarak görev aldı. Ancak ülkenin 3 kurucu etnik topluluktan oluşması ve kendine özgü siyasi yapılanması, Bosna Hersek'i dünyanın en karışık idaresinin hüküm sürdüğü devletlerden biri haline getirdi.
Ülke, topraklarının yüzde 49'unu oluşturan Sırp Cumhuriyeti ile yüzde 51'ine sahip Boşnak-Hırvat Federasyonu ve bir küçük özerk bölgeye (Brçko) bölündü. Antlaşmayla Boşnak-Hırvat Federasyonu ise kendi başbakanları, parlamento başkanları ve bakanları bulunan 10 kantona ayrıldı. Her birimin siyasi ve ekonomik yapılanması birbirinden farklı hale getirildi.
Bosna Hersek'te bütün parlamentoların, başbakanların ve bakanlıkların en üst düzeydeki tepe yönetimini Cumhurbaşkanlığı Konseyi oluşturuyor. Cumhurbaşkanlığı Konseyi, Boşnak, Sırp ve Hırvat üyeden oluşuyor. Burada şu anda görevli olan üyeler 8'er ay dönüşümlü olarak Konsey Başkanı olarak görev yapıyor ve bu görevlerine 4 yıllığına seçiliyor. Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyelerini doğrudan halk seçiyor. Boşnak ve Hırvat temsilcisini federasyonda yaşayanlar, Sırp temsilcisini de Sırp Cumhuriyetinde yaşayanlar seçiyor. Sırp Cumhuriyeti sınırlarında yaşayan Boşnaklar, Boşnak temsilciye, federasyonda yaşayan Sırplar da Sırp temsilciye oy veremiyor.
Şu anda yönetim, Cumhurbaşkanlığı Konseyi Başkanı Haris Sladziç ve Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyeleri Neboyşa Radmanoviç (Sırp) ile Jelyko Komşiç'ten (Hırvat) oluşuyor.
Bosna Hersek'te Sırp Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak Milorad Dodik görev yaparken, Boşnak-Hırvat Federasyonu'nun Başbakanlığını Mustafa Müezzinoviç, Bosna Hersek Devleti Bakanlar Kurulu Başkanı ve Başbakan olarak ise Nikola Şpiriç (Sırp) bu görevi yürütüyor.
Bosna Hersek'te hükümet ise kendi arasında 3'e ayrılmış durumda. Federasyon, Devlet ve Sırp Cumhuriyeti'nin kendine özgü hükümeti ve bakanları bulunuyor. Tüm ülkeyi kapsayan Bosna Hersek Hükümeti 9 bakandan oluşuyor ve bu bakanlıklar etnik topluluklar arasında eşit paylaştırılmış durumda.
Bosna Hersek Parlamentosu, 'Bosna Hersek Milletler Meclisi' ve 'Temsilcilikler Meclisi' olmak üzere iki kanattan ibaret.
Birinci meclis 5 Boşnak, 5 Sırp ve 5 Hırvat olmak üzere 15 delegeden oluşuyor. Bunlardan 5'i Sırp Cumhuriyeti'nden, 10'u ise Federasyondan seçiliyor. Delegeleri Milletler Meclisi ve Sırp Cumhuriyeti Parlamentosu seçiyor. Milletler Meclisi, daha önce Temsilcilikler Meclisi'nde kabul edilen bir kararı veto etme yetkisine sahip. Bu parlamentonun başkanlığını da Sırp, Hırvat ve Boşnak olmak üzere 3 kişi yürütüyor.
Temsilcilikler Meclisi ise 42 delegeden oluşuyor. Bu parlamenterlerin 28'i Federasyondan, 14'ü ise Sırp Cumhuriyeti'nden seçiliyor. Bir kararın bu meclisten geçmesi için en az üçte iki çoğunluk gerektiriyor. Ayrıca iki etnik topluluktan delege sayısının yarısının oylamada bulunması gerekiyor.
Temsilcilikler Meclisi'nin başında bir Başkan ve iki yardımcısı bulunuyor. Bu üç kişi de yine farklı etnik topluluklardan oluşuyor.
Bosna Hersek Federasyonu'nda 10 kanton bulunuyor ve bu kantonların kendilerine ait hükümetleri, parlamentoları ve bakanları var. Yerel olarak alınması gereken bir karar, kantonun onayını gerektiriyor, kantonun onaylamadığı bir kararı hükümetin veya devlet erkinin onaylama yetkisi bulunmuyor.
Bosna Hersek'te 1990'lı yıllarda yapılan sayımda ülke nüfusunun yüzde 37'sini oluşturan Sırplar, Dayton Antlaşması'yla ülke topraklarının yüzde 49'unda, Sırp Cumhuriyeti'nde egemenliklerini sürdürüyor. Kendi Başbakanları, bakanları, parlamentoları, cumhuriyet bayrakları olan Sırplar, Osmanlı'nın bir zamanlar eyalet sancağı olan Banja Luka'yı başkent olarak kullanıyor. Burada Osmanlı dönemine ait çok sayıda eseri yok ettiği belirtilen Sırpların, ayrıca Boşnak ve Hırvat nüfusu da baskı ve şiddetle bu topraklardan göçe zorladığı kaydediliyor. Daha önce Boşnak ve Hırvat nüfusun daha fazla olduğu kentin şu andaki demografik yapısının tamamen değiştiği ifade ediliyor.
Bosna Sırp Cumhuriyeti Başbakanı Milorad Dodik'in geçen yıl 'ülkeden ayrılmak için referandum yapacağı' yönünde açıklamaları, Bosna Hersek'te ve uluslararası toplumda ciddi rahatsızlık yaratmıştı.
Bosna Sırp Cumhuriyeti'nin Sırbistan sınırındaki 12 kilometrekarelik alana sahip Brçko bölgesi ise halen Birleşmiş Milletler yönetiminde özerk olarak idare ediliyor.
Bosna Hersek'teki bu siyasi yapının en üst noktasında ise Avrupa Birliği tarafından atanan Yüksek Temsilci görev yapıyor. Halen bu görevi Valentin Inzko yürütüyor. Geniş yetkilerle donatılmış Yüksek Temsilci, Cumhurbaşkanı başta olmak üzere bütün idarecileri görevden alma yetkisini elinde bulunduruyor.
Bosna Hersek'in bu yapısı en çok karar alma mekanizmasının işleyişini geciktiriyor. Parlamentodan basit bir karar çıkarma işlemi bile aylar sürüyor, çünkü bir karar alındığı zaman hem Boşnakların, hem Sırpların hem de Hırvatların onayı gerekiyor. Bir etnik topluluğun onay vermediği kararın parlamentodan çıkması ise mümkün olmuyor. Bu nedenle birçok AB ülkesi başta olmak üzere Sırbistan'ın dahi kınadığı Srebrenitsa katliamını Bosna Hersek kınayamıyor. Çünkü bu katliamın kınanması için ülkedeki Sırpların da onay vermesi gerekiyor. Sırplar onay vermeyince dünyanın birçok yerinde kınanan Srebrenitsa katliamı, mağdurlarını topraklarında barındıran Bosna Hersekçe kınanamıyor.
Kimi zaman 2 ayrı ülke gibi davranan Sırp Cumhuriyeti ile Boşnak Hırvat Federasyonu'nda, 3 Başkanlık Konseyi, 13 hükümet, 10 kanton, 16 parlamento ve 100'ü aşkın bakanla hızlı işleyen bir karar mekanizmasına sahip olmak imkansız hale geliyor.
Son yıllarda ülkedeki bu karışık siyasi yapının sadeleştirilmesi başta AB ve ABD olmak üzere çeşitli ülkelerce isteniyor. Ancak bu yapının değişmesine Sırplar ve Hırvatlar karşı çıkıyor. Bu yapı değiştiği takdirde ülkede söz haklarının azalacağı kaygısı taşıyan Sırplar ve Hırvatlar, mevcut yapıyla devleti devam ettirmek istiyor. Bu da her geçen gün ülkeyi daha zor bir duruma sokuyor.