PKK ve Kürt hareketini araştırmacı olarak yakından tanıyan Aliza Marcus; Erdoğan'ın başlattığı demokratik açılım için; “Bu ABD'nin projesi değil” diyor ve “MHP'ye, eğer Türkiye'nin geleceğini düşünüyorsa Erdoağan'ı desteklemeli” diyor.
Demokratik açılım Türkiye'de siyasetin havasını hayli ısıttı. Hükümetin başlattığı sürecin MGK'da da desteklenmesi CHP'yi ikircikli bir dile iterken; MHP giderek sertleşen ve cepheyi genişleten adımlar attı. MHP bu sürecin bir ABD projesi olduğunu iddiasını dillendirince; bu soruyu Reuters Ajansı'nın eski Türkiye Temsilcisi Aliza Marcus ile konuştuk. Marcus; “Açılımın Erdoğan'ın iradesi ile ortaya çıktığını ve önemli olanın bu açılıma Türkiye'nin destek vermesidir” diyor. İşte Marcus ile yaptığımız söyleşi.
Hükümetin açılımı kulağa hoş geliyor. Başbakan Tayyip Erdoğan Bu konuda hep akıllı adımlar attı. Herkes bunu konuşuyor ve bu açılımı heyecanla karşılanıyor. Ancak sorun şu ki, kimse gerçekten de neyin tartışıldığını bilmiyor. Elbette Erdoğan ne yapmak istediğini biliyor, ancak henüz yapmak istediklerini kamuoyuna açıklamadı. Bu adım da akıllıca. Eğer tüm planı açıkça ortaya koysa bugün aldığından fazla ve ciddi eleştiriler alabilir, hatta açılım daha başlamadan sona erebilir.
Eğer bu kez süreç başarısız olursa, Türkiye yeni bir kaosa sürüklenebilir. Planı sabırsızlıkla bekleyenler sadece Kürtler değiller, Türkler de somut değişimler bekliyor. Türkler derken çok geniş bir gruptan bahsediyorum. Sadece liberal işadamları, sendikacılar, gazeteciler ve akademisyenler değil. Aynı zamanda küçük kentlerde, sakin beldelerde yaşayan, artık savaştan ve kavgadan bıkmış insanlardan da bahsediyorum.
Haziran ayında Türkiye'deydim. Görüştüğüm Türkler bana Kürtlerin neden savaştığını anlamadıklarını ve Kürt milliyetçiliğini desteklemediklerini söylediler. Ayrıca çok da umurlarında olduklarını düşünmüyorum. Kürtlerin federasyon mu, ayrılık mı istedikleri çok da umurlarında değil. Vapurda yeni üniversite mezunu genç şu kelimelerle ifade ediyordu hislerini: “Verelim ne istiyorlarsa, artık bıktık bu işten.”
ABD dikkatli davranıyor şu anda. Biraz sessiz kalıyor. Bu proje bir ABD projesi değil, Türkiye'nin kendi projesidir. Dışarıdan biri olarak bile sadece Erdoğan'ı takip ettiğinizde, bugün başlayan sürecin işaretlerini görmeniz mümkündür. Erdoan bir süredin, bu sürecin işaretlerini veriyordu. Erdoğan'da farkında yıllardır kimse cesaret alarak bu sorunun çözülmesinde inisiyatif almadı. Ama kendisi kendisi siyasi geleceğini riske atarak büyük bir cesaretle sorunun çözülmesi için bir adım attı. Eğer MHP gerçekten milliyetçi ise, gerçekten Türkiye'nin geleceğini korumak istiyorsa, Erdogan'ı desteklemelidir. Bu süreçte ABD sadece bu sürece olumlu bakıyor. Ama ABD'den daha önemlisi Türkler ve Kürtlerde bu sürece olumlu bakıyorlar. Önemli olan da bu değil mi?
Erdoğan'ın başarılı olmasını ABD'de istiyor. Erdoğan daha once de birçok şey vaad etti, sadece Kürtler'le ilgili değil, Ermenistan'la ilgili, demokrasi ile ilgili. Ama bu konularda yetirince somut adım atamadı. ABD bu kez bekliyor. Ayrıca, ABD biliyor ki, şu anda eğer bir şey söylerse, MHP ve diğer gruplar bunu Erdoğan'a karşı kullanacak. Bu açıdan ABD'nin bir açıklama yapmasının Erdoğan'a faydası yok. Hem bu sorun Türkiye'nin iç meselesi.
Hükümetin çok hızlı ve kararlı bir şekilde hareket etmesi ile. Hatırlayalım Erdoğan Kürtçe özel TV kanallarının yayınını onayladığı zamanı. Yeni kanunların hazırlanamaması sebebiyle iki seneden daha uzun sürmüştü yayınların başlaması. Kararlı ve hızlı olursa bu kez her şey gerçekten daha iyi olur.
Somut ve güçlü adımlardan başlanmalı. Eğer bazı köylerin veya diğer bazı yerleşim birimlerinin adları değişecekse o zaman Başbakan'ın açıklamasından hemen sonra, hükümet bunu hemen yapmalı. Kürtçe eğitim ile ilgilide aynısı geçerli. Yok eğer verilen söz ile yapılışı arasında yine iki sene olacaksa, o zaman Erdoğan'nın vaadleri tamamen boş çıkar. Şu anda Kürtler Erdoğan'a kuşku ile bakıyorlar. Umut var ama hızlı adımlar atılmazsa ya da gercek bir reform uygulanmazsa Erdoğan'a karşı çıkanlar artacaktır. Erdoğan'ın işi de zor. Anayasa Mahkemesi üstüne gidecek; devlet bürokrasisi onu durdurmaya çalışacak ve en önemlisi, PKK tekrar savaşa başlayabilir. Şu bir gerçek ki, gercek bir açılım varsa, Erdoğan da güç ve destek kazanacak. Yok ise, Turkler ve Kürtler kaybedecek.
Erdoğan'ın işi Öcalan'ınkinden çok daha zor. PKK diktatörlüğü bir örgüt ve Öcalan'ın ne derse o olacak sonuçta. Fakat Erdogan Erdoğan Türkiye'deki pek çok grubun desteğini almak zorunda. MHP'yi düşünmeli, Kürtleri azınlık olarak kabul etmeyen Türklerin en çok güvendiği parti MHP. CHP'yi zaten dikkate almıyorum, Erdoğan'a meydan okumak bir yana, kendi partisinden bile yeterince destek alamıyor.
Erdoğan yerel seçimlerde Güneydoğu'da kaybetti, ancak Ergenekon sebebiyle güven ve güç kazandı. Çünkü Erdoğan'a karşı en büyük komplocular, Ergenekon davası ile mahkeme önündeler. Bu bir şans Erdoğan için. Erdogan artık daha rahat siyeaset yapabilir. Henüz Erdoğan'ın kafasındaki çözüm planını bilmesek de şunu biliyoruz; o da askerler gibi, terörün silahla bitmeyeceğinin farkındalar. Bu kez doğru adımlar bekleyebiliriz.
PKK, cok pragmatık bir örgüt. Ben her zaman şunu söylüyorum: PKK da artık, askerler gibi bu işin siddetle çözülmeyeceğini biliyor. Ve şiddetin bitmesi için PKK iki şey istiyor. İlki, bir siyasal sonuç yani bir biçimde mutapa alınmak istiyorlar. İkincisi ise, gercek bir af. Yani PKK'lıların Türkiye'ye dönebilmeli. Bu sadece PKK'nın değil, Kürtlerin de isteği.
PKK şu anda en güçlü durumda. Beş sene önce, bu kadar popüler değillerdi. Örgüt şu anda yeni katılımları istemiyor. Niye? Çünkü, artık şiddetle bir yere varılamayacağı görüldüğü için siyasi faaliyetlere ağırlık veriyorlar. Ve varlıklarını siyasal olarak sürdürmek istiyorlar. Çözüm istiyorlar ama geçke çözüm olana kadar da silah bırakmaları zor.
PKK'nın lider kadrosunun başka ülkeler gönderilmesi söz konusu degil. Bu bir hayal. Bakın İsrail, Arafat ile barış süreci başladığı zaman, Arafat ve diğer FKÖ üst düzey adamlar Filistin'e dönebildi. İrlanda da aynı, Guney Afrika da öyledir. Bu demek değil, Öcalan cezaevinden çıksın. Bence, Türkiye bunu hiç bir zaman müsaade etmez. PKK ve Öcalan, bunu biliyor ve kabul ediyorlar.