Ülkenin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Demokratik standardımız ne kadar yüksek olursa ona bağlı olarak o kadar güçleniyoruz. Bu Meclis bir yeni Anayasa için uygundu. Ancak önümüzdeki 100 yılın anayasasını yapmak zorundayız" dedi
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Genel Kurulu'na hitap etmek için Strasbourg yolunda önemli açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Demokratik standardımız ne kadar yüksek olursa ona bağlı olarak o kadar güçleniyoruz. Bu Meclis yeni bir Anayasa için iyi bir Meclis'ti. Ülkenin tüm siyasi akımlarını bünyesinde tutuyordu. Olmadı. Şimdi hiç değilse seçim sonrası yeni bir Anayasa yapmak lazım. İçinde ne olması gerektiğine girmem. Ama Anayasa'da yapılması gereken önemli değişiklikleri tek başına yapma yerine anayasayı yeniden yapmalı. Anayasayı yeniden yazmak lazım" diyerek uzlaşılması gerektiğinin mesajını verdi.
Burada benimsenecek kriterlerin gayet açık olması lazım. En gelişmiş, demokratik hukuk standardını uygulayan ülkelere benzer Anayasa olmalı. Bizim kısıtlayıcı değil özgürlükçü bir Anayasamızın olması lazım. Önümüzdeki 100 yılın Anayasası olması lazım. Bazı ülkelerin 100 yıl önce yazılan anayasaları hala ayakta ve ufak rötuşla gidiyor.
Türkiye'nin bugünkü sorunlarını iyi kötü biliyoruz. Önemli olan Türkiye'yi nereye taşımak istediğiniz. Metotta hata yaparsak esasta kaybediyoruz. Anayasalar çok katılım ve herkese hitap eden bir metotla yazılırsa o kadar çok kabulü kolay oluyor. Hem de tartışması kolay olur. Ben böyle bir Anayasanın temel konularında farklı partilerin farklı grupların temel konularda farklı düşündüğü kanısında değilim.
Aslında bunun detaylı olarak açıklanması çok mantıklı ve iyi bir tavır . Ama bu kutuplaşmayı artırabilir çekincesini taşıyorum. Seçim sonrası ortam çok önemli... Seçim sonrası ortamı şimdiden düşünmek gerekir.
Bunların hepsi tartışılabilir. Her şey tartışılabilir. Ama bir şeyin tam bilinerek talep edilmesi lazım.
Şüphesiz ki çekincem var. Başkanlık sisteminin avantajları da dezavantajları da var. Bunları bilerek karar verilirse olur. Aksi halde sıkıntılar yaratır.
Bu yapılacak işi imkansıza götürüyor. Onun bir ayarı vardır. Yani herkesin katkısını sağlayacağı, sürecin içinde olacağı bir durum... Daha önceki dönemleri gördük. Kendimizi kilitleyecek hale de getirmemeliyiz.
Anayasayı yapacak olan TBMM'dir. TBMM dursun başkaları yapsın olmaz. O metot çok önemli. Anayasa yapıcılar, profesyonel bir heyet olur onlar baştan tatmin eder. Öyle bir heyet olur ki herkesin müktesabatı herkesi kapsar.
Ben bunları yanlış bulmuyorum. 1995'te başlayıp 2001'den bu yana önemli değişiklikler yapıldı. 2001'de zor konular ele alındı. Ben yapılan değişiklikleri yanlış görmüyorum.
Ergun Özbudun bu ülkenin bu anlamda vizyonu açısından en seçkin Anayasacılarından biri. Başkaları da var. O olur başkası olur.
Eğer Meclis'te uzlaşı varsa referandum gerekmez.
Ona girmem
Türkiye kendi kabına sığmıyor. Onun için parça parça anayasa değişikliği yaptık. O değişiklikleri yapmasaydık dar bir ceketin içinde olacaktık. Onun için Türkiye'nin bütün sorunlarının daha kolay halli açısından Türkiye'nin daha güvenli bekası açısından da ben daha iyi bir anayasayı gerekli görürüm. O açıdan tabi ki daha iyi bir anayasa Türkiye'nin yükünü de azaltacaktır.
Niye olmasın. Böyle bir anlayış Türkiye'nin ihtiyacını karşılamak için niye olmasın.
Burada öyle bir tehlike var açıkçası. Bunu her zaman söylüyorum. İkaz eden adam konumuna düşmek istemem. Herkesin aklı başında çünkü. Bazen dil yarası kılıç yarasından daha çok iz bırakıyor. Benim bir çok konuşmamda da siyasetin dili çok önemli. Seçim sonrasını düşünmek lazım. Seçim sonrası Türkiye'yi hazırlamak lazım. Sadece siyasete de yüklemiyorum. Herkesin buna katkı vermesi lazım.
Cumhurbaşkanı Gül, "Benim için Strasbourg bir nostalji. Burada eski delegasyon başkanları var. Onlarla gidiyorum. 1991'de milletvekili olunca AKPM'de bir üyelik düşmüştü yerine beni seçtiler. Aralarında en yeni, en genci, en tıfılı olan bendim. O dönem kimler yoktu ki, Dinçerler, rahmetli Erdal İnönü, İsmail Cem, Selahattin Kılıç, Esat Kıratlıoğlu falan. Herkes beni merak ediyor. O yıllar Türkiye'nin en sıkıştığı faili meçhuller, OHAL, DGM'nin olduğu, bir sene sonra DEP'lerin Meclis'ten atıldığı zor yıllardı. Burası onların karargahı oldu. Öyle bir dönemde Avrupa Konseyi'nde de Türkiye'nin üyeliğinin askıya alınması tartışılıyor, haklı gerekçeyle. Bazıları da istismar ediyor. Cenevre Konvansiyonu'na göre oylansın deniliyor. 12 milletvekili can siparane Türkiye'yi savunduk.
Orada çok sıkıştık. Sosyalist muhafazakar ayrımı olmaz, hep birlikte Türkiye'yi orada can siparane savunurduk. Başbakan olduğumda da 2003'te gittim. O salonda herkes Türkiye Başbakanını bu kez alkışladı. Şimdi Cumhurbaşkanı olarak ikinci gidişim. Gerçekten o günle bugünün fotoğrafı olağanüstü farklı.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Genel Kurulu'na hitap eden Gül, daha sonra parlamenterlerin sorularını yanıtladı.
Türkiye'de demokratik standartları, hukuk standartlarını yükseltmek için çok köklü reformlar yapıldığını belirten Gül, 'Şüphesiz ki daha yapacaklarımız var' dedi. Hiçbir ülkenin mükemmel olmadığını vurgulayan Gül, Türkiye'nin eksikliklerinin farkında olduğunu ve özgüven içinde reformlara devam edeceğini söyledi. Türkiye'deki azınlık dinlerinin ibadethanelerindeki tadilat çalışmaları, düzenli ibadet yapılması ve Heybeliada Ruhban Okulu ile ilgili son gelişmelere ilişkin soru üzerine de Gül, 'Biz insanların dini, inancı ve mezheplerine saygı duymak zorundayız' dedi. Din özgürlüğünün temel hak ve özgürlüklerin önemli parçalarından biri olduğunun altını çizen Gül, şöyle konuştu:
'Türkiye'de herkes hangi dinden olursa olsun, inancı ne olursa olsun inançlarını, inançlarının gereğini rahatlıkla yapabilmelidir. Türkiye'de bakış açımız bu.'
Cumhurbaşkanı Gül, KCK davası ve Kürtçe savunma yapılamamasına ilişkin soruyu ise 'Demokratik hak ve hukuk ne kadar genişletilirse terör ve teröristler o kadar izole edilir. Türkiye bu politikaya güvendiği için, son yıllarda cesur işler yapıyor. İnsanlar gerçekten Türkçe bilmiyorsa, başka dil biliyorsa o dilde savunma yapabilirler. Nitekim, mahkemeler bunu kabul ediyor ve yapılıyor' diye yanıt verdi.
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin İsrail ile ilişkilerindeki gelişmeler kapsamında Ortadoğu'daki arabuluculuk rolü konusunda, Türkiye'nin arabuluculuğu prestij kazanmak, görünür hale gelmek için değil, bölgesinde istikrarın, huzurun ve işbirliğinin tesisi yönünde aktif olmak için yaptığını söyledi. Gül, 'Türkiye'nin bölge meselelerine yardımcı olma kapasitesi var. Son problemli durumlara kadar İsrail hükümeti de Filistinliler de Türkiye'den yardım talep etmiştir. Bir çok insan hakları örgütleri Gazze'deki insanlara yardım için seferler düzenlerken Türklerin önderliğinde 47 ülkeden insanların katıldığı yardım filosu, uluslararası sularda İsrail ordusunun saldırısına uğradı. Bu, eğer ilişkileri bugünkü noktaya getirdiyse sorumlusu Türkiye değil, İsrail'dir" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Gül, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarına ilişkin bir soru üzerine ise 'soykırım' sözünü doğru bulmadığını söyledi. Gül, şöyle devam etti:
'Tarihimizde soykırım yapıldığını kabul etmiyoruz. Eğer bunu kabul edenler ve iddia edenler varsa ki var, onlara çok açık bir çağrıda bulunuyoruz, 'gelin ortak bir komisyon kuralım. Soykırım yok diyen ve var diyen bilim adamları bir araya gelsin, sonuna kadar sivil, askeri arşivlerimizi açalım, bu komisyon çalışsın ve neyse kabul edelim. Tarihle beraber yaşarsak, Avrupa'da kimse birbirinin yüzüne bakamaz. Yapacağımız iş şu; hep beraber geleceğe bakmamız lazım. Tabii ki acılara üzülmemiz lazım ama gelecekte dostluk, beraber olma ve dayanışma içinde halklarımızın kardeşçe yaşamasını temin etmemiz lazım. Suçlamanızı kabul edemeyeceğim. Varsa iddialar, buyurun diyorum. Çalışılsın, hep beraber görelim.'