21. yüzyılın en çok merak uyandıran sanatçılarından Fernando Botero, Türk sanatseverlerle ilk kez Pera Müzesi'nde buluşacak. Şişman ve yuvarlak hatlar çizmesiyle tanınan Kolombiyalı ressam Fernando Botero'nun, Ebu Gureyb Cezaevi'ndeki işkenceleri yansıttığı çalışmaları da dikkat çekici
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi, yaşarken efsane haline gelmiş Kolombiyalı ressam Fernando Botero'yu konuk edecek. Dünya resim sanatının yaşayan en büyük ustalarından sayılan Fernando Botero ve eşi Yunanlı sanatçı Sophia Vari, Suna ve İnan Kıraç Vakfının davetlisi olarak Türkiye'ye gelecek. Botero çiftine yurt dışından, galerici, eleştirmen ve koleksiyonerlerden oluşan 100 kişiyi aşkın bir grup eşlik edecek. 21. yüzyılın en çok merak uyandıran sanatçılarından Fernando Botero, 64 yapıttan oluşan geniş kapsamlı bir sergiyle Türk sanatseverlerle ilk kez Pera Müzesi'nde buluşacak. Botero'nun bu sergisi, sirk, boğa güreşi, Latin Amerika halkı, Latin Amerika yaşamı, ölü boğalar ve sanat tarihinin geçmiş ustalarından uyarlamaları kapsayan altı bölümden oluşuyor. Botero'nun sergisi 4 Mayıs-18 Temmuz tarihleri arasında açık olacak.
Abartı ve fantastik olana eğilimli Latin Amerika kültürü kökeni ile Avrupa kültürünü olağanüstü şekilde birleştirerek resimlerine karakteristik bir özellik katan, 1932 Kolombiya doğumlu Fernando Botero, uzun yıllardır New York'ta ve Avrupa'da yaşamasına rağmen Latin Amerikalı ruhunda hiçbir şeyin değişmediğini, ülkesiyle bütünleşmiş biri olduğunu ifade ediyor. Şişman ve yuvarlak hatlar çizmesi ile ünlü olan ressamın yine aynı formatta heykelleri de bulunuyor. Fernando Botero'nun tablosuna bakınca kendine ait bir dil haline gelen bu şişmanlık, tablolarında acıdan şişmişliği gösteriyor. İsmi artık dünyanın dört bir tarafında çok iyi bilinen Kolombiyalı sanatçı Fernando Botero'nun şişman figürlü kompozisyonları Amerika'nın Wilmington şehrinde “Fernando Botero'nun Barok Dünyası” olarak 2008'de sergilendi.
Fernando Botero'nun en ünlü yapıtları, daha çok sanat tarihinin içinden seçtiği, ünlü sanatçıların başyapıtlarını tekrardan kendi üslubu ile ele aldığı resimler olarak gösterilir. Bunlar arasında Leonardo da Vinci'nin “Mona Lisa”sı, Manet'nin “Kırda Öğle Yemeği”, Edgar Degas'nın “Balerinler”i, Jan Van Eyck'ın “Arnolfini'nin Düğünü”, Velazquez'in “Nedimeler” i sayılabilir. Animasyona yakın ele aldığı şişman figürler onun üslubunun merkezinde yer alır ve bu figürler için “Şişman güzeldir, çünkü şişman insanlar diğer insanların yüzünde hemen bir gülümseme yaratma kabiliyetine sahiptirler, sempatiktirler bu yüzden resimlerimde şişman figürleri kullanıyorum” der. Yapıtlarında figürlü kompozisyonları kullanmasının yanı sıra natürmortlar da yapar. Ayrıca siyasi ve politik konularda da söyleyecekleri vardır sanatçının. Terör ve şiddet üzerine sanatıyla yapabileceği tüm mücadeleyi verir. Hatta Meksika'da yaptığı bir sergi “Botero Ebu Garip” ismini taşıyordu. Sanatçı, bu sergi ile Ebu Gureyb Hapishanesi'nde tutuklulara yapılan işkenceyi ve zulmü etkili bir biçimde anlatır.