Yönetmen İlksen Başarır, ilk uzun metraj çalışması olan Başka Dilde Aşk adlı filmiyle seyirci karşısına çıktı. Filmde, iletişim araçlarının hızla yaygınlaştığı günümüzün en önemli problemlerinden biri olan iletişimsizlik, bir aşk hikâyesi çerçevesinde anlatılıyor
Son zamanlarda her şeyi 3G hızında yaşıyoruz. Aradığımız kişiye her yerden ulaşıyor, “cep”ten bağlanıyoruz. Ulaşılmaz olana ulaşmak için çaba harcamıyoruz. Ne de olsa iletişim çağındayız. İstediğimiz şeye cepten değil, yürekten bağlandığımız zamanlarda olduğu gibi, ulaşılmaz olana ulaşmanın cazibesinden bir aşk hikâyesi doğmuyor artık.
Başka Dilde Aşk, modern bir aşk hikâyesi. Modern bir şehrin, modern semtlerinde yaşayan insanların, para kazanma uğruna hapsoldukları diyarlarda geçiyor. İletişim çağının iletişimsizliği gölgesinde kaybolup giden aşklara inat, kendi dilini oluşturan bir aşkı anlatıyor. Seslerden yoksun işitme engelli Onur ile seslerden muzdarip çağrı merkezinde çalışan Zeynep arasında engelsiz bir aşk yaşanıyor. “Aman canım, engelsiz de aşk mı olurmuş” derseniz, evet engelsiz aşk olmuyor. Onların aşklarındaki en büyük engel, “eksik adam”la yaşanacak “anormal ilişki”yi kabullenemeyen “normal” çevreleri.
Film, “normal” olma adı altında hayatını belli kalıplara göre yaşayan, kendi beğeni ve tercihlerine göre hareket etmekten yoksun, suni yaşam biçimlerine kendince bir eleştiri getirmiş. Bunu yaparken Onur ve Zeynep arasındaki aşk ve kendi aralarında geliştirdikleri dilden başarıyla faydalanıyor. Filmde Zeynep'in çalıştığı çağrı merkezi, günümüzde adeta bir tür inanç biçimine dönüşen kapitalist düzenin bir tür metaforu. Burada çalışanlardan insani özelliklerini bir kenara bırakıp, adeta bir robot gibi çalışmaları, ezberledikleri şekilde konuşmaları, ezberledikleri şekilde gülümsemeleri bekleniyor. Call center duvarında, çalışanları motive amaçlı asılı duran “Bugün satış için ne yaptın?” yazısı, bir zamanlar insanlara kulluk vazifesini hatırlatma maksadıyla duvarlara asılan “Bugün Rabbin için ne yaptın?” yazılı levhaları anımsatıyor. Günümüzde levhada yazılı ifadenin bile bu şekilde değişmiş olması, para kazanmayı ilke haline getirmiş modern insanın hayatındaki anlamın ne yönde değiştiğini işaret eder nitelikte.
Başka Dilde Aşk modern bir aşk hikâyesi dedik ya… Film seyirciye her şeyiyle son derece “modern” bir dünya tasavvuru sunuyor. Bir zamanlar aşk, sevgilinin kaçamak bir bakışıyla başlar, sevgilinin bir busesine can verilir, saçının bir teline kurban olunurdu. Filmde ise bakış ve buse faslı hızla geçilerek yerine mahrem bir münasebet konmuş, Onur ile Zeynep arasındaki duygusal yakınlığın kurulması ise ilişkinin ilerleyen safhalarına bırakılmıştı. Eskiden filmlerde mutlu son demek, evlilik ya da evliliğe doğru giden bir ilişki iken, filmde çiftin birlikte yaşama kararı filmin mutlu sonu olarak karşımıza çıkıyor. Toplumumuzun belli bir azınlığında ahlaki değerlerin değiştiği ve filmdeki anlayışa kaydığı bir gerçek. Ancak hala çoğunluğunun kendi hayatında bu şekilde yaşaması söz konusu değil. Filmde anlatılan dünya tasavvurunun diğer kesimlerce kabullenilmesi, bu tip yaşam biçimleri hakkında bir şeylere şahit ola ola zamanla gerçekleşiyor. İşte bu nedenle filmi yönetmenlik, senaryo, sinematografi ve hikâye kurgusu bakımında başarılı bulsam da, filmde sunulan “engelsiz” dünya tasavvurunu hesaba katmadan edemiyorum. Çözüm olarak filmi seyredecek kişiler filmden keyif alırken, hikâyeye kendilerini kaptırmadan seyretmelerini öneriyorum. Aksi takdirde şahit olduklarımız, günün birinde yaşam biçimimize dönüşecektir.
- Başarılı yönetmenlik, başarılı oyunculuklar ve keyifli hikayesi için.
- Filmde sunulan dünya tasavvuru, Anadolu insanın yaşayış tarzına aykırı ve deforme edici olduğu için.