Kızılderililerdeki “doğaya saygı” kavramının eski Türk inancında da görüldüğü, Orta Asya ve Sibirya'dan Bering Boğazı aracılığıyla Amerika kıtasına göç eden toplulukların Şamanizmi bu bölgeye taşıdıkları iddia ediliyor.
Kızılderililerin atalarının Türkler olduğuna dair çeşitli iddialar öne sürülürken, her iki toplumun efsaneleri arasındaki benzerlikler dikkat çekiyor.
Türklerle Kızılderililer arasındaki efsanelerin benzerliklerinin yanı sıra el sanatı motifleri ve kelimeler arasındaki benzerlikler, eski çağlarda 12 hayvanlı takvimin kullanılması her iki toplumun akraba olup olmadığı yönünde araştırmacıların ilgisini çekiyor.
Geçen ay ABD'nin New York kentinde düzenlenen “Türklerle Kızılderililer Arasında Ortak Bağlar” adlı panelde, iki millet arasında çok ilginç benzerliklerin olduğu bir kere daha ortaya çıkarken, bu konuda yazılan kitap ve yapılan bilimsel çalışmalarda da ortak noktalara gözler önüne seriliyor.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Arzu Yetim tarafından geçen yıl yapılan “Türk ve Kızılderili Mitolojilerinde İnsan Doğa İlişkisi” konulu yüksek lisans tezinde, her iki toplumun efsanelerindeki benzerliklere yer veriliyor.
Kızılderililerdeki “doğaya saygı” kavramının eski Türk inancında da görüldüğü belirtilen tezde, Orta Asya ve Sibirya'dan Bering Boğazı aracılığıyla Amerika kıtasına göç eden toplulukların Şamanizmi bu bölgeye taşıdıklarının çeşitli bilimsel araştırmalarla ortaya çıktığına işaret ediliyor. Hastalığa çare bulma, hastalık sırasında ayrılan koruyucu ruhun geri getirilmesi, kurbanları tanrılara ulaştırma gibi çeşitli dinsel törenleri icra etme görevini üstlenen Şamanların, her iki toplumda de son derece ayrıcalıklı bir yere sahip olduğu belirtiliyor. Şamanist inanç temelinde doğanın kutsallaştırılması Türk ve Kızılderili mitolojilerinin genel çerçevesini oluşturduğu kaydedilerek, benzerlikler şöyle sıralanıyor:
“Her iki toplumun mitolojilerinde de doğada canlı veya cansız var olan her şeyin bir ruhu bulunulduğuna inanılmaktadır. Gök her iki toplumda da yaratıcı, en yüce tanrı olarak düşünülmüştür. Gök tanrı yükseklerde ve ulaşılamazken, yer tanrıçası da insanları ve tüm diğer varlıkları bağrına basmaktadır. Bu nedenle tanrıça toprak ana olarak adlandırılmaktadır.
Doğadaki her unsurun kutsal sayıldığı Türk ve Kızılderili mitolojilerinde bazı yerler ve bölgeler çeşitli nedenlerden daha ayrıcalıklı ve kutsal sayılmıştır.”
Türk ve Kızılderili topluluklarda kutsal olan dağların yeryüzünün merkezinde yer aldığı ve dünyanın eksenini oluşturduğuna inanıldığı belirtilerek, iki toplumun yaşadıkları bölgelerdeki dağları kutsal saydıkları ve bu dağların bir ruhu olduğuna inandıkları ifade ediliyor. Türk toplulukları dağların ve tepelerin bulunmadığı yerlere oba adı verilen yapay tepecikler oluşturduğu ve ibadetlerini burada yaptığına işaret edilerek, taşların yığılmasıyla yapılan yapay tepeciklere Kızılderili kabileler arasında da rastlandığı belirtiliyor.
Suyun hayat verici gücü ve arındırıcılığına olan inanç Türk ve Kızılderili mitolojilerinin her ikisinde de yer alırken, Kaliforniya Maiduları ve Winton Kızılderililerin mitolojisinde ölümün var olmadığı bir zamanda insanların “hayat suyu”nda yüzerek gençliklerini geri kazanabildikleri ifade ediliyor. Türk mitolojisinde de “hayat suyu” kimi zaman ölüleri diriltip hastaları iyileştiren, kimi zaman da ihtiyarlara gençlik veren biçimde yer aldığı kaydediliyor. Suyun hayatın kaynağı olarak algılanmasının Türk ve Kızılderili mitolojilerindeki yaratılış mitlerinde de açıkça görüldüğü belirtilerek, Altay yaratılış efsanesinde, “Dünya bir deniz idi ne gök vardı ne bir yer! Uçsuz bucaksız sular içreydi her yer” sözleriyle başladığına işaret ediliyor. Benzer bir biçiminde Crow Kızılderililerinin yaratılış mitinde de her yerde su ve yaratıcı Yaşlı Adam Coyote olduğu ayrıca Yakime yaratılış mitinin de “Dünyanın başlangıcında her yer suyla kaplıydı” ifadesinin bulunduğuna dikkat çekiliyor. Suyun kirletilmesinin pek çok Türk topluluğunda yasaklandığı kaydedilerek, Amerika'nın Büyük Göller bölgesinde yaşayan Sokaogon kabilesinde de su kaynaklarının saflığını korumak dini bir görev olduğu belirtiliyor.
Taşların da gerek Türk gerekse Kızılderili mitolojisinde kutsal sayılan maddeler arasında yer aldığına dikkat çekiliyor. Dakota Kızılderilileri, tüm kutsal varlıkların en eskisi olduğuna inandıkları taşları, buhar banyolarında iyileştirme amaçlı kullandıkları belirtilerek, Türk mitolojisinde de taşların iyileştirme amaçlı kullanımının örnekleri olduğu ifade ediliyor. Ahmet Ali Arslan'ın “Ataların İzi İle” adlı eserinde Saha Sire'de (Yakutistan) kutsal olarak bilinen ve özel bir saygı gören “serge” adlı direklerin, Kuzey Amerika Kızılderili totemleri ile olan benzerliğine dikkat çekildiği de kaydedilerek, Türk ve Kızılderililerde Şamanist inanç içerisinde hayvanlar son derece önemli ve ayrıcalıklı bir yere sahip olduğu belirtiliyor.
Türk ve Kızılderili topluluklarının hayranlık ve saygıyla yaklaştıkları hayvanlara yaratılış mitlerinde de ayrıcalıklı bir yer verildiği anlatılarak, hayvanlara atfedilen kutsallık ve ayrıcalık Türk ve Kızılderili ulusların takvimlerine ve astrolojilerine de yansıdığına yer veriliyor.
Oniki hayvanlı Türk takviminde her yıla bir hayvanın isminin verildiği anımsatılarak, Chippewa Kızılderililerinin ise ayları hayvan isimleriyle adlandırdıkları ve her iki toplumun mitolojilerinde kurt, kartal, at, ayı gibi ortak hayvan sayısının fazla olduğu vurgulanıyor.
Ahmet Ali Arslan'ın eserinde Türkler ve Kızılderililerde kahramanlık anlayışının ve yapılan kahramanlıkların sonucu kazanılan lakapların paralellik gösterdiği belirtiliyor.
Dede Korkut öykülerinde yer alan “Deli Dumrul”un iyi bilinen bir Kızılderili kahraman olan “Deli At” arasındaki benzerliğine işaret edildiği ve her iki toplumda “deli” lakabının “gözünü budaktan sakınmayan er kişi” manasında kullanıldığına dikkat çekiliyor.
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Nurhan Toprak tarafından 1998 yılında hazırlanan bir başka yüksek lisans tezinde de her iki toplumun mitolojilerindeki benzerliklere işaret ediliyor. Türklerin eski dini olan Şamanizm esasları ile Kızılderililerin inançları arasında benzerlikler şöyle sıralanıyor:
“Gök tanrı inancı evreni ve insanı tek tanrının yarattığına inanılması, tanrılar ve ruhlar, put-fetişler, yer-su tanrıları, Şamanların ayinleri yönetmesi ve kötü ruhları kovması, ateşin kutsallığı ve kutsal ateş etrafında ayinlerin yapılması, Şamanların ruhlarla irtibat kurmaları, belli başlı ayin, tören ve bayramların bulunması, Şamanların kurban edilen hayvanların iç organlarına göre geleceğe dair yorumlarda bulunması, yağmurun kutsallığı ve yağmur duaları, evlenme ve doğum törenleri, ölüm ve ölüler kültü, ata ruhların kutsallığı, tanrının isteklerini rüyalar vasıtasıyla insanlara duyurduğuna olan inanç.”