23 Mayıs Cumartesi günü, yani bu hafta sonunda İstanbul-Beyoğlu'nda çok önemli bir anma programı var. “İslâmî hareket”in Türk medyasındaki simgeleşmiş kişiliklerinden biri olan, 2007 yılı Haziran ayında Hakk'a uğurladığımız Yeni Şafak gazetesi editörü, yazar ve yayıncı Nusret Özcan'ı yâdedeceğiz.
Aramızdaki sevgi bağını ve sarsılmaz dostluğu bilenler, onun genç yaştaki vefâtından bu yana kendimi bu âlemde nasıl yalnız, nasıl sahipsiz hissettiğimi de çok iyi biliyorlar. O yüzdendir ki geçen ay İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Dairesi'ndan bazı yetkililer arayıp, “Nusret Özcan'ı anmak üzere bir toplantı düzenliyoruz. Bu etkinliğe katılmayı arzu eder miydiniz?” diye sorduklarında “Katılmak ne kelime” diye cevap verdim, “Nusret ağabeyime adanmış böyle bir toplantıyı asıl bana haber vermeseydiniz gücenirdim!”
Onun bu âlemden uçup gitmesiyle birlikte, sayıları zaten çok az olan “konuşulabilecek adamlar” listesinden kocaman bir satır daha eksildi hayatımda ve hayatımızda…
Söz konusu toplantı, cumartesi günü saat 14.00'de, Beyoğlu-Tünel'deki Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilecek ve oturum başkanlığını da değerli gazeteci-yazar Abdurrahman Şen yapacak.
Abdurrahman ağabey, Nusret Özcan'ın aziz hatırasını yâdetmeyi, son yıllarda dünya işleriyle sürekli çok meşgûl durumda olup yalnızca cenazelerde -yarım saatliğine- ortaya çıkan “tatlı su İslâmcıları”na bırakmadı; hayattayken ona gerçekten yakın olmuş kişilerden müteşekkil bir konuşmacı grubu oluşturdu. Karikatürist-senarist Hasan Kaçan, Yeni Şafak yazarı Mehmet Şeker ve MTTB yıllarından bu yana yakın bir dostu olan Ayhan Yılmaz'ın yanısıra ben de bu güzide konuşmacı topluluğunun içine yer alma bahtiyarlığına eriştim. Bizler, o gün çok erken yaşta yitirdiğimiz bu güzel dostumuzu sevgiyle, saygıyla ve hasretle anarken İBB Kültür İşleri Dairesi yetkilileri de aynı mekânda bir “Fotoğraflarla Nusret Özcan” sergisi açacaklar.
Sözü özü, bütün “direnenler”i önümüzdeki cumartesi günü Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'ne bekliyorum.
Yol arkadaşlarımızı hatırlamayı bilmezsek, buna zaman ayırmazsak, ileride bizi de hiç kimse hatırlamayacaktır.
İlk ve ortaöğreniminden sonra Yüksek İslâm Enstitüsü ve Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü'nde öğrenim gördü.
Buradaki eğitimlerini yarıda bırakarak Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde öğrenime başladı.
Öğrenciliği sırasında Millî Türk Talebe Birliği'nde (MTTB) çeşitli kültürel faaliyetlere katıldı, tiyatro ile ilgilendi. Mezun olduktan sonra bir süre edebiyat öğretmenliği yaptı. 1980 yılından itibaren de çeşitli basın kuruluşlarında muhabir, idareci ve editör olarak çalışmaya başladı; “İzlenim”, “Kayıtlar”, “Dergibi” ve “Kafdağı” gibi dergilerde edebî çalışmaları yayınlandı.
İlk kitabı olan ve kendi çocukluğundan izler taşıyan “Bizim Mahalle” adlı romanı radyo oyunu olarak mikrofona uyarlandı. Daha sonra, Kemal Aykut'la birlikte yazdığı “Mustafa Kutlu Kitabı”; ilerleyen yıllarda da “Beşir Ayvazoğlu Kitabı”, “Sokak Sesleri”, “Leylâ ile Mecnûn”, “Kar Kelebekleri” ve “Bir Hüzün Yolcusu” adlı eserleri yayımlandı.
En son Yeni Şafak gazetesinde editör olarak çalışan ve üç çocuk babası olan Nusret Özcan, 22 Haziran 2007 tarihinde İstanbul'da geçirdiği bir kalp krizi sonucunda, henüz 49 yaşındayken vefât etti. Ölümünden önce edebiyat içerikli bir internet sitesinin şiir editörlüğünü üstlenen Özcan, bunun yanında dört yıl boyunca da yerel bir radyoda “Her Mevsim İstanbul” adlı bir program hazırlayıp sunmuştu.
Büyük Türk-İslâm şairi Necip Fâzıl'ın yakın çevresinden olan Nusret Özcan, kendi isteği üzerine Eyüp Sultan Kabristanı'nda Kısakürek'in kabrinin hemen yakınlarına defnedildi.