Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 'Gazze'ye yardım götüren gemilere AK Partili milletvekillerinin de bineceği ancak partinin bir bildiği olduğu için onlara engel olduğu' yönündeki iddialara ilişkin olarak 'Bizim milletvekillerimizin katılıp katılmamasının geminin uğradığı akıbetle hiçbir şekilde ilgisi yok. Biz milletvekillerimizi böyle bir olaya bir siyasi gölge düşmemesi amacıyla göndermedik' dedi.
Arınç, Kanaltürk televizyonunda canlı yayınlanan 'Pazar Politika' programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere yönelik saldırısını 'beklenmedik bir olay' olarak niteleyen Arınç, 'Herhalde gemidekiler de bu kadarını beklemiyorlardı. Yoksa kan döküleceğini bilseler, İsrail'in böyle bir müdahalede bulunacağını bilseler, göz göre göre bu insanların canını ortaya koymazlardı. İnsani amaçlı gidiyorsunuz, böyle bir amaçla giderken o insanların ölümüne, yaralanmasına imkan hazırlayacak bir şeyi eminim ki hiçbirisi de düşünmemiştir. İsrail korkulanı meydana getirdi' diye konuştu.
Türkiye'deki herkesin, parti farkı gözetmeden bu olayı kınadığını ve lanetlediğini kaydeden Arınç, bu olayın bir zulüm, bir gaddarlık olarak görüldüğünü söyledi. Ancak saldırının üzerinden 3-4 gün geçtikten sonra bazı çevrelerin ağız değiştirmeye başladığını dile getiren Arınç, 'Acaba İHH nedir? Acaba ne amaçla bunu yaptı?' demeye başlandığını ifade etti.
İsrail'in olay anından itibaren bilgi ve haber kirliliği meydana getirdiğini, haber akışını kapattığını anlatan Arınç, şimdi de 'Gemide silah vardı, bize mukavemet ettiler' diyerek kara propaganda uygulandığını kaydetti. Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Maalesef Türkiye'de de bunu etkisinde kalan bazı çevreler var. Bu çevrelerin söyledikleri kendi bilgileri değildir. Kara propagandanın eseridir. İsimlerini vermeyeceğim. Onlara acıyorum. Böyle bir olay karşısında bile hala İsrail'i haklı görmeye yönelmiş 'Aslında kabahat bu tarafta' demeyi düşünen pek çok vicdansız kalemler, söz alanlar mevcut. Bir siyasetçi de durumdan vazife çıkarıp şunu söylüyor, aslında çalışkan da bir insan ama hep kafası bunlarla meşgul maalesef. 'Gemiye son ana kadar AK Partili milletvekilleri de bineceklerdi, binmediler. Parti onlara engel oldu ,demek ki bir bildikleri varmış'. Allah'tan kork be adam. Böyle bir mantık olabilir mi?'
Bu tür aktivitelere AK Partili milletvekillerinin zaman zaman katılmak istediklerini ancak kendilerinin olayların içerisine siyasi bir boyut katılmasın, partiyle olaylar arasında ilişki kurulmasın diye milletvekillerini bu tür eylemlerden uzak tutmaya çalıştıklarını anlatan Arınç, 'Gemide Avrupa Parlamentosundan, İsveç Parlamentosundan, Almanya Parlamentosundan milletvekilleri olduğunu biliyorum. Onlara kimse bir şey demiyor. Ama Türkiye'den milletvekili katılırsa bunun farklı anlamlara çekilebileceğini düşündüğümüz için arkadaşlarımızdan rica etmişiz; 'ne olur, onların amaçları daha temiz ve daha duru kalsın. Ola ki birileri, o zalimler AK Parti ile bu olay arasında bir ilişki kurarlar, yarın bu, Türkiye'nin de AK Parti'nin de aleyhine olur. Aynı zamanda da bu hareketi de kirletebilir, gölgeleyebilir' demişizdir. Böyle bir amacımız varken o beyefendi diyor ki 'Bunlar gemiye binmediğine göre...' Onlar binmediğine göre sen bineydin keşke? Türkiye'de bazı tabuların yıkılması için AK Partiden çok fazla bir şey beklemeden kendilerinin biz de varız demeleri lazım. Ama Türkiye'de yapılan hareketlerin, konuşmaların, eylemlerin içerisine de bu beyefendiler girmiyorlar. Girenleri de bir şekilde eleştirmeye çalışıyorlar. Bizim milletvekillerimizin katılıp katılmamasının geminin uğradığı akıbetle hiçbir şekilde ilgisi yok. Biz Türkiye'deki iç politikayı dikkate alarak bunun dışarıdaki yansımalarının da olumsuz olabileceğini düşünüp böyle bir karar verdik. Bu zalimce bir iftiradır. Biz milletvekillerimizi böyle bir olayda bir siyasi gölge düşmemesi amacıyla göndermedik, bunu herkesin bilmesi lazım' diye konuştu.
Arınç, İsrail'den yaralıların getirilmesi ve havaalanındaki çalışmalara katkı sağlamak amacıyla AK Parti milletvekilleri Hüseyin Tanrıverdi ve Zeyid Aslan ile Başbakan Başdanışmanı Nabi Avcı'nın İsrail'e gittiklerini hatırlattı.
Saldırı sırasında İsrail askerlerinin 'One minute' diye bağırdıklarının hatırlatılması ve 'Bu, Başbakan Erdoğan'ın Davos'ta yapmış olduğu çıkışın bir rövanşı mıdır?' diye sorulması üzerine Arınç, 'Arkadaşların ifade ettiğine göre vururlarken, döverlerken bazı askerlerin 'one minute' dediklerini onlar söylüyorlar. Olabilir. Demek ki Davos'taki tokadın acısını hala unutmamışlar' diye konuştu.
Arınç, 'İsrail ne yaptığını bilmeyen hükümetle gidemez' şeklindeki sözlerinin hatırlatılması ve daha detaylı değerlendirme istenmesi üzerine de, hükümet olarak başka ülkelerin içişleri karışmamak gibi temel bir prensipleri olduğunu söyledi. 'Ben Başbakan Yardımcısı olarak, Sayın Başbakan başbakan olarak 'İsrail'de şu olsun, bu olsun, şunu tutuyoruz, bunu istemiyoruz' şeklinde bir beyanda bulunması doğru olmaz. Bunu yaparsak da yanlış yapmış oluruz' diyen Arınç, İsrail'de 'karman çorman' bir hükümet olduğunu, böyle bir hükümetin Türkiye'ye karşı hasım davranışlarda bulunmasının da Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkileri zedeleyeceğini dile getirdi.
Hükümet olarak İsrail'in sadece eylemlerini kınadıklarını ve lanetlediklerini vurgulayan Arınç, bu eylemleri yapanların insanlık önünde suçlu olacağını belirtti. Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Sadece kan dökerek, misket bombaları atarak, fosforlu bombalarla çocukları, kadınları öldürerek bir devlet, bir ülke ayakta kalamaz. Ambargo uygulayarak ayakta kalamazsınız. Nefretin odağı olursunuz. İsrail hükümeti için söylediklerimiz budur. Halka dönerek diyoruz ki 'Biz sizin varlığınızı kabul ediyoruz. İster Musevi ister Yahudi olun. Ama hükümetinizin bu yaptıkları dünyada sizi yalnız bırakıyor. O zaman kendiniz tepkinizi hükümetinize karşı gösterin. Bana bir şey söylemeyin ama bu yanlışları yapanlara karşı deyin ki (Yanlış yapıyorsunuz, İsrail'i rezil ediyorsunuz, bu ülkede yaşayan, bu ülkede yaşamayıp da diaspora olarak dünyanın her yerinde yaşayan Musevileri, Yahudi ırkından olanları düşman haline getiriyorsunuz. Buna hakkınız yok)' demelisiniz. Dolayısıyla bugün İsrail hükümetinin bu yaptıklarını eleştiren çok sayıda basın ve muhalif gruplar var. Olayın yanlış olduğunu söylediler. Parlamentoda tartışmalar oldu. Ama parlamentonun içinde de halkın içinde de bu yapılanlara tepki duyan fevkalade çok ve etkili sayıda insan var. Umarız ki bu tepkileri sebebiyle, hükümet değişir değişmez, ben işin o tarafında değilim ama hükümet bu yaptıklarının İsrail'e ne kadar pahalıya mal olacağını belki anlamış olur ve hatalı davranışlardan vazgeçer.'
Bülent Arınç, '28 Şubat'ın Türkiye'ye yönelik bir Yahudi hareketi olduğu' yönündeki iddiaların hatırlatılması üzerine de şöyle konuştu:
'28 Şubat süreciyle bugünkü olaylar arasında, İsrail'in politikaları arasında doğrudan bir ilişki kurmak benim için şu anda mümkün değil. Bir şeyler bilebilirsiniz, bir şeyler hissedebilirsiniz ama bunları dört dörtlük yerine oturtarak, 'bu şudur' deme imkanına ben şahsen sahip değilim. Konuştuğumuz zaman da bilerek konuşmamız lazım ama o tarihte olanlar, o tarihteki aktörler, o tarihteki iç ve dış politika bazı kafalarda soru işaretleri bırakmış olabilir. Bunları çok iyi yazabilecek, çok iyi analiz edebilecek kitaplara, raporlara ihtiyacımız var. Belki istihbarat örgütleri de yapabilir. Resmi istihbarat örgütlerinin dışında stratejik araştırma enstitüleri var Türkiye'de. Belki onlara böyle bir konu başlığı verip, bunu inceleyin ve bize rapor olarak sunun, hatta kamuoyuna da buna aynen nakledin deme imkanımız olabilir. Ama bu anda bir takım yazarların, düşünürlerin kendi içinde tartışıp oluşturmaya çalıştığı bir konu olması gerek. Benim şu anda görebildiğim tek şey İsrail gittikçe yalnızlaşıyor. İsrail'i dünyada sevmeyen, beğenmeyen, artık nefretle anan büyük bir kamuoyu var.'
İsrail'in, Birinci Dünya Savaşından sonra bu topraklara sahip olduğunu anlatan Arınç, 1948 yılında kurulan İsrail'i ilk tanıyan ülkelerden birisinin Türkiye olduğunu kaydetti. 1948 yılından sonra çatışmaların durmadığını ancak bugün İsrail'in devlet olarak var olduğunu ifade eden Arınç, Filistinlilerin hakkını korumak için de 'güvenlikli sınırlar içinde iki ayrı devlet' formülünün bulunabildiğini belirtti. Bunun önünde de çok engeller bulunduğunu kaydeden Arınç, şunları söyledi:
'İsrail aynen birileri gibi dünyada çok güçlüydüler. Lobileriyle, finans kaynaklarıyla, medya gücüyle, dış politika, parlamento güçleriyle çok güçlüydüler ve herkes onların her dediğini yapmak zorundaydı. Fransa, ABD böyleydi. Diğer ülkeler de böyleydi. Niçin hala bazı yerlerde cılız sesler çıkıyor derseniz hala oralarda güçlerini korudukları içindir. Ama bu haksızlıklara karşı bir insanlık, bir kamuoyu var. 'Yeter artık bu kadar da olmaz. Yanlış yapıyorsun. Onların da bir devlet olma, yaşama hakkı var' diyen bir dünya kamuoyu var. İsrail giderek yalnızlaşıyor ve güçsüzleşiyor. Bu aşırılığı nedeniyle korku toplumu haline geliyorlar. Birisi gelip orada eylem yapabilir diye korkuyorlar. Bu korkunun eseri de onlarındır. Siz bunu istediniz ve bu noktaya geldiniz.'
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun iki ay önce ABD'ye yaptığı ziyaret sırasında ABD Başkanı Barack Obama ile zorlukla görüştüğünü, bu görüşmenin basına aksetmediğini söyleyen Arınç, 'ABD bundan daha fazlasını yapabilir. Bunu da bekliyoruz artık. Obama'nın Türkiye ve Mısır'daki konuşmaları, bu bölgeye yönelik projelerini bize ümit olarak vermişti. Bu işin kolay olmadığını, zaman içinde belki daha önemli görüşmeler olacağını düşünüyorum' diye konuştu.