Atatürk okulda nasıl öğretiliyor?

Emeti Saruhan
00:0027/10/2007, Cumartesi
G: 28/10/2007, Pazar
Yeni Şafak
Atatürk okulda nasıl öğretiliyor?
Atatürk okulda nasıl öğretiliyor?

Bilgi Üniversitesi'nden Esra Elmas'ın yaptığı tez çalışması, ilkokul çocuklarının Atatürk'ü bir peygamber gibi algıladıklarını, Türkiye'de zamanın Atatürk ile başladığı ve ondan öncesinin kötü ve karanlık olduğunu düşündüklerini ortaya koyuyor

Esra Elmas'ın tez çalışması olan "İlkokul Çocuklarında Atatürk Algısı Sevgili Atatürkçüğüm" Kürşat Bumin'in önsözüyle hayykitap tarafından yayınlandı. Çocukluk Tarihi, Cumhuriyet Projesi, Okul ve Okulun Tasarımı gibi bölümlerle ön bilgiler veren kitap, daha sonra çocuklarda Atatürk algısını inceliyor. Gelir durumları ve sosyal konumları birbiri ile benzeşen ailelerin çocuklarının devam ettiği bir özel okul ve çeşitli sosyal gruplara ait ailelerin çocuklarının bir arada bulunduğu bir devlet okulu olmak üzere, iki ayrı okuldan 60 öğrenciyle yapılan anket çalışmasının sonuçlarını değerlendiriyor Esra Elmas. Ankette "Atatürk sizce nasıl biridir?", "Atatürk'ü hangi yönüyle hatırlıyorsunuz?", "Atatürk yaşıyor olsaydı hayatınızda bir fark olur muydu?" gibi soruların cevaplanması istenmiş öğrencilerden. Verilen cevaplar ise en özet ifadesiyle Atatürk'ün çocukların zihninde insan üstü bir varlık şeklinde algılandığını ortaya koymuş. Çocukların algısında, Türkiye'de zamanın, miladi takvimin Hz. İsa ile başlaması gibi, Atatürk ile başladığı, ondan öncesinin kötü karanlık ve anlamsız bulunduğunu, hatta oluşturulan kusursuzluk imajı ile çocukların zihninde Atatürk'ün bir peygamber, bir Tanrı konumuna yerleştiğini söylüyor Esra Elmas tezinde.

Bu çalışmayla neyi amaçladınız?

Çalışmanın amacı Aydınlanma'nın etkisi ile dinin egemenliğine son vererek insan merkezli akıl rehberliğinde kendini kuran, modern toplumlara özgü ve genel olarak siyasal figürler olan tarihi şahsiyetler etrafındaki algıyı Türkiye ve Atatürk özelinde ve çocuklara bakarak yanıtlamaya çalışmaktı. Atatürk modern bir proje olarak cumhuriyetin kurucusu ve toplumun büyük kesimi için rejimin pek çok idealinin ete kemiğe büründüğü önemli bir figür. Atatürk figürü etrafında şekillenen algı bu yüzden önemli. İlköğretim öğrencisi çocuğun algısı iki kere önemli. Henüz sistemin etkisinin 'depolaşmadığı' zihinlerde bir tarihi kişiliğin tanımlanma tarzı, onunla kurulan bağı, o tarihi kişilik aracılığıyla iletişim kuran resmi tezi ve en önemlisi o tezin kendini tanıtma tarzının arkasındaki motivasyonları resmeder. Atatürk'ün kendi kurduğu, pozitif bilimi referans alan okullarda ne şekilde aktarıldığı ve algılandığı bize resmi söylemin içeriğine dair çok şey söyler.

Devlet ideolojisindeki Atatürk figürünün mutlak ve sorgulanamaz olması çalışmalarınız esnasında sıkıntı oluşturdu mu?

Somut olarak ve 'dış kaynaklı' bir sıkıntı yaşanmadı. Ama bir 'iç ses' her ne kadar etkisi altına girmeseniz de mutlaka peşinizden geliyor. 'Her şeyin kolayca yanlış anlaşılabildiği' bir siyasal kültür tecrübe ediyoruz hepimiz. Dikkatli olma konusunda neredeyse bir dürtüye sahibiz.

Atatürk'ün hayatı anlatılırken kullanılan karga taşlamak gibi sembollerin metaforik anlamlarını tespit için özel bir çalışma yaptınız mı?

Bunun için özel bir çalışma yapmadım, yapmak da ne kadar anlamlı olurdu bilmiyorum. Sonuç olarak ben de, çocukların Atatürk'ü anlatırken kullandıkları kelime, sıfat ve benzetmeler üzerinden kendi okumamı, yorumumu yaptım. Bunu "canım böyle istedi ve böyle yaptım" diyerekten yapmadım kuşkusuz. Sonuç olarak Atatürk okulda, sokakta, evde vs... benim de deneyimlediğim, benim de hakkında birikim sahibi olduğum bir figür. Çocukların algısı ile benim algımın karşılaştığı noktaların, karşılıklı girdiğimiz diyalogun sonucunda oluşan tespitler bunlar. Sosyal bilimler ve özellikle benim bu çalışmada kullandığım yöntem olarak içerik ve söylem analizi zaten "bilme'nin değil "anlama"nın, anlayabilmenin peşindedir.

Çocuklardaki Atatürk algısının okulda belirgin şekilde tanrısal bir anlam taşıması, ancak okul dışında etkili olmamasını nasıl açıklayabiliriz?

'Okul dışında etkili olmadığı' tespitine katılmıyorum. Çünkü sadece okul içine mahsus bir algı değil bu. Dahası sadece okulda üretilen ve tüketilen bir algı da değil. Böyle bir kabul yaparsak bugün en önemli şikâyet merciinin Anıtkabir olmasını ya da 10 Kasım'larda saat dokuzu beş geçerken akmakta olan trafiğin dahi durup, insanların arabalarından inip saygı duruşunda beklemelerini nasıl açıklayacağız. Ya da daha geçenlerde Emirdağ'da yeniledikleri Atatürk büstünün eskisini ne yapacaklarını bilemeyen, çöpe atmaktan çekinip sonra da gece yarısı gizlice gömen insanlara ne diyeceğiz. Bu insanlar kişisel hayatlarında Atatürk'ü hiç de tanrısal şekilde algılamıyor olabilirler. Ama onlara bunu yaptıran şeyi nasıl açıklayacağız? Öte yandan zaten bir Tanrı'ya inanların Tanrısı olmadı Atatürk diyelim ama çoğu zaman bir Tanrı'ya inanların da "ötekileştirdiği" bir figür oldu. Dolayısıyla okul içi ve dışı diye bir ayrım yapmak çok mümkün değil. Fakat bu bizim çaresiz ve edilgin olduğumuzu da göstermez. Atatürk gibi başka dokunulmazlıkların da eleştirilebildiği bir hal her zaman mümkün. Çocukların bu çalışma için verdikleri yanıtlar da bu umudu taşıyor.