Saldırıda karbondioksit tüplerini patlatmak istediler

00:0016/12/2010, Perşembe
G: 16/12/2010, Perşembe
Yeni Şafak
Saldırıda karbondioksit tüplerini patlatmak istedi
Saldırıda karbondioksit tüplerini patlatmak istedi

Mavi Marmara gemisine yapılan saldırının izleri hala duruyor. Saldırıda İsrail askerlerinin tüm gemiyi tahrip edebilecek, insanları zehirleyebilecek şekilde karbondioksit tüplerini patlamak istedikleri de ifade ediliyor.

Türkiye'den Gazze'ye insani yardım malzemesi götürürken, İsrail askerlerinin baskınına uğrayan Mavi Marmara gemisi, aradan geçen 7 aya rağmen, kanlı saldırının izlerini hala taşıyor.


Çanakkale'nin merkeze bağlı Kepez beldesindeki limanda bağlı bulunan Mavi Marmara'da, 31 Mayıs'ta İsrail askerlerinin yaptığı saldırıdan geriye kalan görüntüler tazeliğini koruyor.


Mavi Marmara'da, İsrail askerlerinin helikopterlerden ilk olarak ayak bastığı güvertede zarar verdikleri telsiz ve uydu kabloları, seyir fenerleri, kanlı baskını yeniden yaşatır nitelikte



Geminin hemen her tarafından bulunan mermi izleri, yaralanan ya da ölen kişilerin yerlerdeki, duvarlardaki ve koltuklardaki kan lekeleri, kırılan cam ve kapılar, zarar verilen teknik araç ve gereçler, kanlı olayın adeta şahitleri gibi...


İHH Basın Sözcüsü Salih Bilici, yaptığı açıklamada, saldırıda 9 kişinin hayatını kaybettiğini, 54 kişinin ise yaralandığını anımsattı.


İsrail'in, uzun bir süre elinde tuttuğu geminin daha sonra iade edildiğini, 8 Ağustos'ta Mavi Marmara gemisinin, Defne ve Gazze gemileriyle birlikte, römorkörlerle çekilerek İskenderun Limanı'na getirildiğini anlatan Bilici, Mavi Marmara'nın burada tamir ve bakıma alındığını ifade etti.


Bilici, 'Kurtlar Vadisi Filistin' filminin gemi sahnelerinin de Mavi Marmara gemisinde çekildiğini belirterek, çekimlerin sona ermesinin ardından geminin, Kepez Limanı'na getirildiğini bildirdi. Mavi Marmara gemisinin, 26 Aralık'ta İstanbul'da olacağını anlatan Bilici, 'Mavi Marmara gemisi için özel bir karşılama yapacağız. Gemi, 22 Mayıs tarihinde Gazze'ye Sarayburnu Limanı'ndan uğurlanmıştı. Yine Sarayburnu Limanı'na gelecek. Burada gemiyi nasıl uğurladıysak öyle karşılayacağız. Hatta bu sefer daha kalabalık bir katılım olacak' diye konuştu.


'ÖZGÜRLÜĞÜN, İNSAN HAKLARININ SEMBOLÜ OLARAK LİMANLARI DOLAŞACAK'

Bilici, 50 ülkeden çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile aktivistlerin Mavi Marmara'yı karşılamak için İstanbul'a geleceğini belirterek, şunları söyledi:


'Mavi Marmara gemisini eğer talep olursa İslam ülkelerine göndereceğiz. Mavi Marmara özgürlüğün, insan haklarının bir sembolü olarak liman liman dolaşacak. Gemi Sarayburnu Limanı'na geldikten sonra bir hafta boyunca vatandaşların ziyaretine açık olacak.'


Mavi Marmara gemisindeki saldırı izlerinin tarihi bir vesika olarak görülmesi amacıyla silinmeyeceğini vurgulayan Bilici, geminin artık normal bir yolcu gemisi olmaktan çıktığını ve misyon taşımaya başladığını kaydetti.


'KARBONDİOKSİT TÜPLERİNİ PATLAMAK İSTEDİLER'

Saldırı gecesi Mavi Marmara'da bulunan geminin elektrik zabiti Süleyman Özcan, saldırı öncesi İsrail askerlerinin helikopterle taciz yaptığını ifade etti.


Gemiye inen askerlerin ilk olarak uyduyu kilitlediklerini, sabah namazı kılındığı esnada ise operasyona başladıklarını anlatan Özcan, 'Ana uydu kilitlendi. Ancak iki küçük uydumuz daha vardı. O uydulardan 10 saate kadar yaptığımız yayınlarla tüm dünya gemide olup biteni izledi' dedi.


Özcan, geminin saat 08.30 sularında teslim olduğunu belirterek, yaşadıklarını şöyle anlattı:


'Saat 10.00 civarında makina dairesine 10 tane İsrail askeri indi. Bunların arasından birisi gayet iyi Türkçe konuşuyordu. Gemiyi çalıştırmamızı istediler. Ben de 'gemi arızalandı, çalıştıramıyorum' dedim. Yukarıya çıkan askerler bir süre sonra yine aşağıya indi. O arada gemi kaptanı makineleri çalıştırma talimatı verdi. Bir ara askerler karbondioksit dairesini açtı. Bu sırada makine dairesinde 30-35 kişi kadardık. Tüm gemiyi tahrip edebilecek, insanları zehirleyebilecek şekilde karbondioksit tüplerini patlamak istediler, ama bunu yapamadılar.'


Tek makinayı çalıştırıp, akşam saat 19.00 sularında Aşdod Limanı'na ulaştıklarını belirten Özcan, şöyle konuştu:


'Kameraları, telefonlarımızı, paralarımızı, gözlüklerimize kadar her şeyimizi aldılar. Hatta benim cebimde bir kürdan vardı onu bile aldılar. Limana indikten sonra bizi soğuk hava deposuna koydular. Üşüdüm, bağırdım, hasta olduğumu söyledim. 72 saat ilaçlarımı vermediler. Sonra sorguya aldılar. Sorgu sırasında neden İsrail sularına girdiğimizi sordular. Ben de, İsrail sularında değil, uluslararası sularda bulunduğumuzu söyledim. Onlarda, 'siz Doğu Akdeniz'in bizim sularımız olduğunu bilmiyor musunuz?' dedi. Bu sırada ben de 'Dedelerimiz dedelerinizi İspanya'dan böyle mi aldılar', siz terörist bir ülkesiniz' dedim, onlarda 'evet' yanıtı verdi. Ama tüm bunları söylerken İsrail askeri muntazam bir şekilde Türkçe konuşuyordu. Sonra bizi cezaevine koydular. Her yarım saatte bir kaldırılıyorduk ve sorguya alınıyorduk.'


'O GÜNDEN SONRA İŞİTME SORUNU YAŞIYORUZ'

Geminin zabit kamarotu Hüseyin Yücuyurt ise, gemide en son kendilerinin teslim alındığını ifade etti.


İsrailli askerlerin ellerinde lazerli tabanca ve tüfekler bulunduğunu belirten Yüceyurt, 'Bir askerin üzerinde 4 çeşit silah bulunuyordu. Silahların hepsini üzerime doğrultular. Hırpalayarak aradılar, sonra da kelepçe vurdular' dedi.


Yüceyurt, güvertede 8 saat güneşin altında bekletildiklerini, o anda İsrail helikopterlerinin sürekli üzerlerinde gezdiğini ifade ederek, şunları söyledi:


'Bize psikolojik işkence yaptılar. Helikopterlerin seslerinden kulaklarımız duymaz oldu. O günden sonra çoğu arkadaşımız işitme sorunu yaşadı. Şuna dikkat ettim. İsrailli askerler hem korkuyor, hem de üzerimize silah doğrultuyordu. Bir kaçının korkudan titrediğini gördüm. Allah'a çok şükür gerek yolcular, gerekse personel, alnımız ak, göğüsümüz ileride gittik ve öyle geri geldik.'