Dünyanın en uzun yaşayan adamı Zaro Ağa, yaşıyla olduğu kadar esprili ve hayat dolu kişiliği ile de tüm dünyanın ilgisini çekti. Padişahlık, meşrutiyet, cumhuriyet rejimlerinin hepsini yaşayan, 36 çocuğunu gömen Zaro Ağa 175 yaşına kadar yaşamayı ve yeniden evlenmeyi istiyordu.
Resmi kayıtlara göre 1777'de Bitlis'te doğup 1934'de İstanbul'da vefat eden Zaro Ağa, “Dünyanın en uzun yaşayan adamı” olarak biliniyor. Zaro Ağa uzun yaşamı nedeniyle Türk ve dünya kamuoyunda büyük ilgi uyandırmış. Ömrünün son on yılında Amerika ve Avrupa'da gezilere çıkan Zaro Ağa sıradan hiçbir insanın hayatının takip edilmediği şekilde takip edilmiş. Libra Yayınevi'nden Mevlüt Çelebi imzası ile yayımlanan “Dünyanın en uzun yaşayan adamı: Zaro Ağa (1777 - 1934)” kitabı Zaro Ağa'nın yaşadığı maceraları Türk ve yabancı basında yayınlanan haberler üzerinden takip ediyor. Üç insan ömrü kadar yaşadığı halde daha da yaşamak isteyen ve kendini asla ihtiyar olarak kabul etmeyen Zaro Ağa esprili kişiliği nedeniyle basına bol bol malzeme veriyordu. Eşini boşayıp daha genç bir kadınla evleneceği yolunda espriler yapıyor, gittiği ülkelerde çevresindeki genç kızlarla bol bol fotoğraf çektiriyordu.
Zaro Ağa'nın yaşı hakkında 157- 169 arasında değişen rakamlar veriliyor. On padişahın saltanatını ve Abdülmecid'in de halifelik dönemini gören, Cumhuriyet dönemini de idrak eden Zaro Ağa, Kabakçı Mustafa İsyanına (1807), Yeniçeriliğin kaldırılışına (1826), Tanzimata (1839), I. Meşrutiyet (1876) II. Meşrutiyet (1908) ve Cumhuriyet'in ilanlarına (1923) tanık olmuş. Kırım Savaşı, Osmanlı Rum Harbi, Birinci Dünya Savaşı, İstiklal Savaşı'na tanıklık etmiş bazılarına da katılmış.
1777 yılında doğan Zaro Ağa İstanbul'a gelerek Tophane'ye yerleşmiş ve yaşamını burada sürdürmüş. Evlendiği eşlerinin yaşlanıp öldüğünü anlatan Zaro Ağa 11 kez evlenmiş. 96 yaşına kadar çocuk sahibi olabilen Zaro Ağa'nın 36 çocuğu olmuş. Ancak o hayattayken bir tanesi hariç hepsi ölmüş. Zaro Ağa öldüğünde en son doğan kızı 60 yaşlarındaymış. Son günlerine kadar dinç bir vücuda sahip Zaro Ağa'nın 130'lu yaşlarındayken artık 90 yaşında bir ihtiyar olan ve hareket etmekte bile zorlanan oğluna çalışıp baktığını öğreniyoruz. Torunlarının sayısını bilmeyen Zaro Ağa, torununun torununu görebilmiş. Zaro Ağa'nın 105 yaşında 3. kez dişleri çıkmış. Bu dişleri 15 yıl dayanmış sonra dökülmüş. Yeniçeri Ocağı'nda görev alan Zaro Ağa ocağın kaldırıldığı 16 Haziran 1826 günü pek çok arkadaşının kellerinin uçtuğunu kendi gözleriyle görmüş. Ayasofya Cami'nin altındaki zindanlara saklanarak kurtulabilmiş. Bu olaydan sonra hamal olmayı tercih eden Zaro Ağa hamalların kahyası olmuş.
Zaro Ağa'nın II. Meşrutiyet döneminde kadın ressamlara modellik yapması da eğlenceli bir hikaye. Darülfünun (Üniversite) içinde bir Kız Sanayi Nefise Mektebi (güzel sanatlar akademisi) açılır. Erkek resmi yapımında cansız modellerle çalışılamayınca yaşlı erkeklerin modellik yapabileceğine karar verilir. Bunun üzerine Tophane kahvelerinde oturan yüz yaşını çoktan geçmiş Zaro Ağa mektebe getirilir. Zaro Ağa'nın karşısında rahat hareket eden kız öğrenciler kendisini rahatlatmak için çay kahve ikram ederler. Zaro Ağa 3 gün sonra ortadan kaybolur ve mektebe bir daha uğramaz. Okula gitmeyişini, “kızlar hep bana bakıyorlar, gözlerini benden ayırmıyorlar. Üstelik bir çubuk (kurşun kalem) alıyorlar, onu uzatıyorlar” der ve ekler: “Aha biyle biyle göz kırpiylar. Sonra başımı, yanağımı okşiylar. Buraya bah, beri bah dirler. Hangisine bahayım bilmirem, hepsi de huriler gibi, bir iki dene olsa ne ise. Emme ben bu kadar kızı nideyim, aha gelmem vallah!..”
Zaro Ağa'nın yaşı yabancıların da çok ilgisini çekmiş. Milli Mücadele yıllarında teşhir edilmek üzere Avrupa'ya götürülmüş. 1921'de Fransa'ya götürülen Zaro, Marsilya'dan Paris'e geçmiş. Yurda dönerken önce İtalya'ya sonra Yunanistan'a uğramış. 13 Nisan 1925 günü İtalya'ya hareket etmiş. 24 Mayıs 1925 günü İstanbul'a dönmüş. 27 Haziran 1930'da Amerika'ya giden Zaro yolculuğun başında İzmir ve Atina'ya uğrar. Yunanistan Başbakanı Venizelos'la görüşür. 13 Nisan 1931'de İngiltere'ye geçer. 31 Ekim 1932'de İstanbul'a döner. Zaro Amerika'da binlerce kişi tarafından ziyaret edilmiş, sözleri büyük levhalar halinde duvarlara asılmış, Newyork'un en yüksek binasına çıkarılmış ve Amerika'nın refahı ve mutluluğu için ona dua ettirilmiş, birbirinden güzel Amerikalı kızlar kucağına oturtularak resimleri çektirilmiş, röportajlarında dünyanın en yaşlı adamının dinçliğinin ve biraz da çapkınlığının altı çizilmiş. Zaro Ağa İngiltere'de uçak da kullanmış. Moth tipi hafif uçakla hoca ile uçan Zaro Ağa uçmanın Napolyon'dan beri yaşadığı en büyük heyecan olduğunu ve uçmanın evlenmekten daha az tehlikeli olduğunu söylemiş. Geçen yıllara hayıflanan Zaro, 130 yıl önce ilk evliğini yaptığında uçmaya başlaması gerektiğini ifade ederken, onu uçuran eğitmeni Kaptan Edward Jones onun dinçliğine ve serinkanlılığına hayret ettiğini söylemiş.
Zaro Ağa'nın Amerika'da bir gününü nasıl geçirdiğini 18 Temmuz 1930 tarihli “156 yaşındaki Türk yoğun bir gün geçirdi” başlıklı gazete haberinden öğreniyoruz: “Bu ilk gün sabah kalkıp namazını kılmasıyla başladı ve ilginç olaylarla dolu olarak erkenden istirahate çekilmesiyle bitti. Odasındaki porselen küvete giren Ağa'nın sıcak su öyle hoşuna gitti öyle rahatladı ki yardımcıları onu küvetten zorla çıkarmak zorunda kaldı. Yaşlı Türk ilk olarak bir soprano tarafından yanağından şaka yollu öpüldü. Türkiye hafif siklet boks şampiyonu olan torunu Ahmet Musa'yla 2 raund boks maçı yapıverdi. Saatlerce röportaj yapıldı resim çekildi. Metroya bindi. Gün boyunca gülümsedi. Bazen içinden güldü birkaç kez de modern Amerika'nın komikliklerine dev bir kahkaha patlattı. Ama bunları gayet doğal yapmıştı. Hiçbir şey onu şaşırtmıyor. Tabi ki 156 yaşında artık hiçbir şeye şaşırmanız beklenemez. Zaro Ağa özgürlük heykeli üzerine bir konuşma yapmayı diledi. İki refakatçisi tercümanlık yapmak için yanında durdu. Zaro, Türkçe konuşurken biraz zorlanıyor ve Kürtçe konuşmayı yeğliyor. İleri çıktı ve arzulu bir hatip gibi konuşmaya başladı. Beş dakika boyunca boğazdan ünlülerle, çatlayan ünsüzlerle, büyük jestlerle ellerini gökdelenlere uzatarak konuştu. Ahmet Musa onu gayretle dinleyip Asım Rıdvan'a Türkçe'sini söyledi. Asım Rıdvan da gazeteciler için İngilizceye çevirdi: Zaro Ağa iyi diyor.”
Türkiye'de medyanın ünlü ettiği ilk kişi Zaro Ağa diyebiliriz. Elbette Türk ürünlerinin yurt dışında satılması için dünyanın en yaşlı adamının uluslar arası şöhretinden faydalanılmaması düşünülemezdi. Tahmin edilebileceği gibi bu reklam kampanyasında vurgulanacak olan Zaro Ağa'nın yaşı ve beslenme sistemiydi. Reklam kampanyasında ön yüzünde iki güzel yabancı kızla oynaşan Zaro Ağa'nın resmi bulunan bir kartpostal Macaristan'da dört dilde bastırılarak tüm dünyaya dağıtıldı. Kartpostalda “Kim Zaro Ağa gibi Türk üzümü ve fındığı yerse, zeytinyağı ve İzmir inciri ile sindirim sistemini harekete geçirirse ve Türk tütünü içerse onun gibi bu yaşta sağlıklı olur.” deniyordu. Zaro Ağa'nın yurt dışı seyahatlerinden sonra sağlığı bozuldu. 29 Haziran 1934 günü Şişli Etfal Hasatnesi'nde üremi hastalığı nedeniyle vefat etti. Zaro öldükten 3 yıl sonra da reklam yıldızı olarak kullanıldı. 1937 yılının Mart ayında gazetelerde bir ilan çıkar. “Mezardan bir ses. Neden 157 sene yaşadım? Bu sırrı öğrenmek istersiniz değil mi? Çünkü Hüseyin Avni Akçaboğaz yoğurdu yedim. Bunu böyle bilin, siz de yeyin yaşarsınız. ZARO AĞA”
Zaro Ağa'dan verdiği bir röportajında 1830'daki hayatla 1930'daki hayatı kıyaslaması istenmiş. Zaro Ağa'nın cevabını bugüne de uyarlayabilirsiniz: “Günümüzde insanlar içine şeytani ruhlar girmiş kuşlara benziyor. Herkes baş döndürücü bir hızla sağa sola yetişiyor ve uzun süre hareketsiz kalmaktan asla hoşnut olmuyorlar.”
Zaro Ağa'nın bu kadar uzun yaşamasının sırrı yediklerinde arandı. Zaro Ağa yoğurt ve sebzeyle beslendiğini, ayrana ekmek doğrayıp yediğini, içki ve sigara içmediğini söylemiştir. Zaro Ağa'nın Amerika'daki bir günlük menüsü ise şöyledir:
Kahvaltı: Rafadan bir yumurta, bir bardak süt, bir portakal
Öğle yemeği: Karnabahar, ıspanak ve bezelyeli sebze yemeği kahve
Akşam: güveçte sebzeli tavuk