O gün 5 tane Hürriyet Gazetesi aldım

00:0014/09/2009, Pazartesi
G: 14/09/2009, Pazartesi
Yeni Şafak
O gün 5 tane Hürriyet Gazetesi aldım
O gün 5 tane Hürriyet Gazetesi aldım

Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Salih Tuna bugünkü köşe yazısında Ertuğrul Özkök ile Ahmet Hakan'ın umre ziyaretlerine yer verdi. Umreye gidebilecek 'ikililer' listesi de yazan Salih Tuna, yazısında Aydın Doğan'a kesilen cezaya da değindi.


İŞTE SALİH TUNA'NIN YAZISI:

O gün 5 tane Hürriyet Gazetesi aldım

Tatil sonrası “dan” diye mevzuya girmek yerine, sağa sola, ortaya selam diyerek başlayalım söze.


Beylere, ağalara, muhtara, kapıdaki anahtara selam; kara göze, kara kaşa, sırdaşa, arkadaşa, yoldaşa, demirbaşa, umrecilere, umresizlere selam…


“Umreciler” dedim de aklıma eski bir Yahudi öyküsünün işaret ettiği oldukça “eğlenceli” bir “çelişki” geldi:


Ateist Yahudi bir baba çok iyi eğitim alması için oğlunu Cizvitlerin okuluna gönderir. Katolik Teslis “dogması”nı öğrenen çocuk eve döndüğünde, “Gerçekten de üç tanrı mı var baba?..” diye hayretle sorar. Babası kaşlarını çatarak “Oğlum bak beni iyi dinle!” der, “Sadece tek bir Tanrı var ve biz ona inanmıyoruz…”


Amin Maalouf, “Çivisi Çıkmış Dünya” adlı deneme kitabında bu müthiş “çelişkiyi”, “dinsel aidiyetin” kalıcılığı üzerine anlatır.


Der ki: “Rusya'da komünizmin yerini sağlamlaştırdığı ve Ortodoks inancının dayanıksız bir kalıntı olduğu düşünülmüştü. Yüzyıl sona ermeden, komünizm kuru bir tomurcuk gibi silinip süpürülmüş ve ülkenin yeni yöneticileri kiliselere gitmeye başlamışlardı…”


Maalouf, adı geçen kitabında, “kültürel kimlik” bakımından, “Atatürk Türkiye'sinin Müslüman kalması”nı “dinî aidiyet”in kalıcılığına örnek göstermeyi ihmal etmez.


Ertuğrul Bey'ciğimin “Umre macerası” da, “dinî aidiyetin” göstergesi bakımından önemlidir.


Kim ne derse desin, bu böyledir.


Kabe'de iki rekat namaz kılmaması veya Umrede oruç tutmaması gibi nerdeyse hoppalığa varan tuhaflıkları bu gerçekliği zevale uğratmaz.


Kabe fotoğrafının önünden geçene selam vermeyecek kadar şedit din düşmanlarının varlığını aklınıza getirin, ne demek istediğimi anlarsınız.


Dolayısıyla, Ertuğrul Bey'ciğimin Umre “ziyareti” (hiç değilse) kendisinin Umre'ye gösterdiği saygı kadarcığını hak ediyor.


Dolayısıyla, tatilde olduğum günlerde, “Nerdesin, tam senlik mevzu çıktı; sen yoksun! Şu Umrecilerle bir güzel dalganı geç de eğlenelim…” demeye getirerek mail kutumu dolduran okurları, tatilde olmasaydım da hayal kırıklığına uğratacaktım.


Demem o ki; ibadet yapan kim olursa olsun, ibadetin hatırına, azami saygı göstermenin gerektiğine inanırım.


Lakin malum Umre ikilisine hepten bigane kalmazdım herhalde.


En azından “Umre ikilileri” listesi yapardım.


Ertuğrul Özkök - Ahmet Hakan Umre diyaloglarına benzer diyalogları da tahayyül ederdim tabii.


Mesela…


Fatih Altaylı - Yaşar Nuri Öztürk (Yaşar Nuri: Lebbeyk Allahumme Lebbeyk anadilde olur mu kardeşim;72 millet var burda. Altaylı: Hocam senin de bir dediğin bir dediğini tutmuyor. )


Oray Eğin - Serdar Turgut ( Oray Eğin: Baştan söyleyeyim deveye ben binerim. Serdar Turgut: Yok devenin başı. )


Nihal Bengisu Karaca - Ayşe Arman ( Ayşe Arman: Bütün erkekler ihramlı, ne kadar enteresan diil mi? Nihal Bengisu: Buraya ben seni getirmedim, sen kendin geldin tamam mı?! )


Abdurrahman Dilipak - Toktamış Ateş ( Toktamış: Temyizi yok mu bunun, ev temelli mi gitmiş yani? Dilipak: Hocam evin barkın sırası değil, Allah'ın evindeyiz. )


Balçiçek Pamir - Pelin Batu ( Pelin: Kabe'nin kübik olmasının sanat tarihi bakımından…. Balçiçek: “Tarihin Arka Bahçesi” değil burası; bi sus da tavafımızı yapalım. )


Haşmet Babaoğlu- Hıncal Uluç, Ruhat Mengi- Nagehan Alçı gibi uyumlu veya uyumsuz daha birçok “ikili” var ama şimdilik bu kadarla yetinelim.


Bu arada, hazır laf Ertuğrul Bey'ciğimden açılmışken, Doğan Yayın Grubu'na kesilen 3.7 milyarlık cezaya üzüldüğümü belirtmeliyim.


Hatta, üzülmekle kalmayıp, kendi çapımda mütevazi bir eylem de yaptım.


O gün gazete bayiine gittim ve 5 adet Hürriyet satın aldım.


Gelgelelim, Mehmet Yakup Yılmaz mı, Özdemir İnce mi, tam hatırlamıyorum, ikisinden birinin ( pekala, ikisi birden olsun) yazısını okuyunca kızdım ve 5 Hürriyet gazetesinden 4'ünü çöpe attım; birini okudum. (Bu cümle senin içindi Şinasi; uyandırayım: ben geldim. )