Geçtiğimiz ay internet ortamında yayın hayatına başlayan “İmam Hatip Liseliler Sözlüğü” hakkında şimdiye kadar pek çok meslektaşımız kendince bir şeyler yazıp çizdi. Ben ise uzun yıllar boyunca mütedeyyin gençlik çevrelerinde hep böylesi güzel gelişmelerin, “kabuğunu kırma” yönündeki bu tür entelektüel atılımların hayâlini kurmuş biri olarak, şu ana kadar -içten içe duyduğum büyük bir sevinç eşliğinde- yalnızca gidişâtı izlemekle yetindim. Bu noktadan sonra da konuşulacak fazla bir şey yok aslında; çünkü internetteki büyük bir “şer kalesi” daha yıkılmış ve inanç karşıtlarının hiç alışık olmadığı türden düzeyli bir çok sesliliğe doğru çok önemli bir adım atılmıştır.
10 Kasım 2007 Cumartesi günü sinema sayfamızda yayımlanan “Ekşi Sözlük'ü jakobenizmin vicdanına bırakmamalıyız” başlıklı, o dönemde bolca tartışmaya (ve câmiada yeni bir beyin fırtınasına) yol açan köşe yazımda sözünü ettiğim şey de tam olarak buydu işte… Hayatı mümkün olduğunca kestirmeden yaşamaya alışmış bazı zavallı tiplerin sazan gibi atladıkları biçimiyle, “Dalın ulan Ekşi Sözlük'e ve oradaki herkesi kılıçtan geçirip cihad yapın” falan dememiştim. Yurdun dört bir tarafındaki genç gönül dostlarıma yegâne tavsiyem şuydu:
“Hayatın hiç bir cephesinde, sizlere ve inançlarınıza yönelik saldırganca tutumlara izleyici kalmayın. 86 yıldır bu ülkenin toplumsal dokusu içindeki konumunuzu keyiflerince belirleyen jakobenist güçlere, her fırsatta 'Türkiye'nin aslî unsurları bizleriz; günün birinde siz bıkıp gitseniz de bizler yine burada kalacağız' mesajını verin. Bu ulvî amaç doğrultusunda, ele geçireceğiniz her mecrâ gibi internet ortamını de akılcı bir biçimde kullanın.”
Şimdiye kadar yüzbinlerce kez tıklanan o yazım hâlâ Yeni Şafak sitesinde duruyor, isteyenler açıp ilgili satırları tekrar tekrar okuyabilirler. Ben ta en başından beri alabildiğine rahatım; çünkü o zaman da ne dediğimi, neyi kastettiğimi gayet iyi biliyordum. Şimdi de hedeflerimin, hayâllerimin ve düşmanlarımın bilincindeyim…
Ekşi Sözlük ya da başka bir mecrâ olmuş hiç fark etmez; öncelikli amaç kronikleşmiş bir “savunma psikolojisi”nden “yüksek bir özgüven psikolojisi”ne sıçramaktı. Ne mutlu ki mesajı doğru yorumlayan birileri çıktı ve en sonunda da (mevcut sözcüklerin despot ve sansürcü yapıları içinde dar bir komünite oluşturmaktan çok daha akılcı bir çözüm olan) “İHL Sözlük” projesi doğdu. Görünen o ki inanılmayacak kadar kısa bir zaman dilimi içinde de Ekşi Sözlük ve benzerlerinin havasını fena hâlde söndürdü. Yorumcularının kullandığı dile getirdiği kalite ve ağırbaşlılık, dozunda tutulmuş mizahı, yanısıra da üyelerine sunduğu çok sesli ifade ortamına ise öyle uzun uzun değinmeye gerek görmüyorum. Çünkü, zaten söz konusu özellikler Müslümanlardan her koşulda beklenen ayırt edici tutumun doğal birer yansıması bana göre…
Bu projeye imza atan hiç bir arkadaşı bizzat tanımıyorum, tanımam da gerekmiyor. Ancak şunu çok iyi bilsinler ki onları da bir araya getirdikleri güzide topluluğu da çok, ama çok seviyorum. Velev ki onların bazıları beni sevmiyor olsalar bile...
Kendilerinden tek dileğim şudur:
Zamanla ortaya çıkabilecek -ahlâkî ayarı bozulmuş- bazı üyelerinin, hayatta en nefret ettikleri kişiler için bile “Üzerinde bir takım yazılar basılı bulunan bir paçavrada harfleri yan yana getirmeye çalışan bir insanımsı” gibi iğrenç yorumlar yapmalarına engel olmaları… Çünkü, bağlı olduğumuz inanç sistemi, bizlere dünya üzerinde yaşayan hiç bir Allah'ın kulunun böylesine ilkel bir yaklaşıma lâyık olmadığını buyurmaktadır. Benim için de vaktiyle Ekşi Sözlük'te bu tür tanımlamalar yayımlanmış ve sonradan hukukî girişimlerimle kaldırılmıştı.
Velhasıl, son derece anlamlı ve önemli bir girişime imza attınız sevgili arkadaşlar, gazânız mübarek olsun. Dualarım ve desteğim bundan böyle de hep yanınızda olacaktır.
İHL Sözlük'ü yakından tanımak ve üye olmak için: