Birisi size sorsa niçin oruç tutuyorsun diye verilecek pek çok cevap vardır. Allah emrettiği için, sağlığa faydalı olduğu için, Allah'ın verdiği nimetlere şükretmek için…vs. Ancak İslam'ın toplumsal yönünü dikkate aldığımız zaman verilecek en güzel cevaplardan birisi "kötülüklerden uzaklaşıp, iyi bir insan olmama yardımcı olsun diye" cümlesi olabilir. Nitekim Allah Rasulü (sav) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur:
"Aziz ve celîl olan Allah: "insanın oruç dışında her ameli kendisi içindir Oruç benim içindir, mükafatını da ben vereceğim" buyurmuştur Oruç kalkandır Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: 'Ben oruçluyum' desin. Muhammed'in canı kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır: Birisi, iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır (Buharî, Savm 9; Müslim, Sıyam 163)".
Bu hadis-i şerifi her okuduğumda sanki Efendimiz aramızda imiş ve bu cümleler fem-i muhsininden yeni çıkmış gibi geliyor bana. Ne kadar canlı, ne kadar zamanı okuyan ve ona göre çözüm üreten evrensel bir söz. "Oruç kalkandır". Neye karşı? Kötülüklere karşı. Din psikologları şüphesiz bu hususla ilgili araştırmalar yapmaktalar. Şu kadarını söyleyeyim, yapılan bir araştırmada Müslüman toplumlarda işlenen suçlar Ramazan ayında diğer aylara nazaran %90 nispetinde düşmektedir. Bu sonuç Allah Rasulü'nün mucizevî sözünün bir tezahürüdür. İbadetlerin en önemli hikmetlerinden birisi de insanın hem kendisine ve hem de topluma zarar veren kaba-saba yönlerini cilalamak ve terbiye etmektir. Bir taraftan okuyup bilgi sahibi olarak cehaletten kurtulmaya çalışırken, diğer taraftan namazla, oruçla vs. kendimizi otokontrole tabi tutup, sevgi medeniyetinin birer ferdi haline gelmeliyiz.
Oruç insana tahammülü öğretir. Ağustos sıcağında sırf Rabbimiz'in rızası için 16 saat onun yasaklarına uyarak oruç tutmak, en ileri tahammül eğitimlerinden birisidir. En küçük bir tartışmada dahi birbirine tahammül edemeyip kaba kuvvete başvuran insanların mevcut olduğu bir toplumda yaşamaktayız. Böyle bir ortamın oluşmasına adeta seddü'z-zerâî (kötülüğe sebep olacak yolları tutmak) kabîlinden engel olan oldukça mühim bir ibadettir.
Allah rasulü (sav) yine bir gün gençlerden oluşan bir topluluğun yanından geçerken onlara şöyle hitap ediyor: "Ey gençler topluluğu! İçinizden kimin evlenmeye gücü yeterse evlensin. Çünkü bu, gözü (haramdan) daha fazla sakındıran, ırz (ı korumay)a kalkan olan yegâne çaredir. Kimin evlenmeye gücü yet-mezse oruç tutsun. Çünkü oruç, şehveti kesen bir çaredir (Buhârî, Nikâh 2-3)".
İnsanlık tarihinde her zaman sevgiye, barışa, hoşgörüye ve tahammüle ihtiyaç duyulmuştur. Bunun için İslam'ın ibadetleri evrenseldir. Nitekim oruçla ilgili ayette de bu husus dile getirilmektedir: "Ey iman edenler! Sizden önceki (ümmet)lere farz kılındığı gibi size de oruç farz kılındı. Umulur ki, korunursunuz" (Bakara 183).
Dikkat ederseniz sonu "korunursunuz" kelimesiyle bitti. O zaman barış, huzur, kardeşlik, tahammül, özetle adam gibi adam olabilmek için "innî sâim" (ben oruçluyum) diyelim ve Ramazanda kazandığımız bu terbiyeyi diğer on bir ay boyunca sürdürelim.