Terör örgütünün güvenlik güçlerine karşı kullandığı çocukların işledikleri suçların terörle mücadele kapsamından çıkarılması son derece önemli bir ilk adımdır. Muhalefet partilerinin de konuya olumlu yaklaşmaları son derece memnuniyet vericidir
Demokratik açılım' kapsamında Meclis'e sunulan 'polise taş atan çocukların terörle mücadele kapsamından çıkarılmasını' öngören düzenleme sadece bir demokratikleşme adımı olarak değil toplumsal vicdanın hukuka yansıması olacaktır.
Taşlarla oyun oynayacakları çağdaki çocuklara, bir oyun aracı olarak kullanacakları taşları güvenlik güçlerine karşı silah olarak kullandıran legal ve illegal örgütlerin bu büyük ahlaksızlığının bedeli çocuklara ödetilmemelidir.
Polise, askere, kamu binalarına taş atan çocuklar için 'suça sürüklenmiş çocuklar diyorsak' kimin ve neden sürüklendiğini sorgulamak gerekmez mi?
Çocukları gösterilerde kalkan olarak kullanmanın, istismar etmenin utancı bu örgütlere bırakılarak "Kerim" ve "adil" bir devlet ve hukuk anlayışıyla, yaptıklarının sonuçlarını idrak edemeyecek yavrularımızı şefkat ve anlayışla kucaklamalı, onları cezalandırmak için değil kazanmak için her yolu denemeliyiz.
Çocukları gösterilerde kullanarak bir tür çocuk istismarı yapan örgütlerin de amacı daha çocuk yaştaki yavrularımızın zihninde devlete ve topluma karşı bir düşmanlık oluşturmaktır. Türkiye'nin çocukları cezalandırmakla ulaşabileceği hiçbir olumlu sonuç yoktur.
Kaybımız ise başta bu çocuklarımız olmak üzere tahmin edilemeyecek kadar büyüktür.
Şubatın ayında 15-17 yaşları arasında 17 çocuk, terör örgütü propagandası yapmak, örgüt üyesi olmak ve polise taş atmak suçlarından 10 yıl ile 8 ay arasında değişen hapis cezalarına mahkûm oldular.
Öte yandan, polislere taş ve molotofkokteyli attıkları iddia edilen yaşları 13-16 arasında 6 çocuk 58'er yıl hapis cezası istemiyle yargılanıyor.
Bu haberler toplum vicdanında derin yaralar açıyor. Çocukların neden ve sonuçlarını idrak edemeyecekleri çağda işledikleri kabahatlerden dolayı bu kadar ağır ceza talepleriyle mahkemeye çıkarılması ve cezalandırılması Türkiye'ye yurt içinde ve dışında itibar kaybettirmektedir.
Nitekim, suça itilmiş bir çocuğun şikayeti ile ilgili davada AİHM'in Türkiye'yi 45 bin avro manevi tazminat ödemeye mahkûm etmesi, Avrupa Konseyi komitelerinde çocuk mahkemelerinin azlığının, yargılama öncesindeki tutuklamaların süresinin uzunluğunun, cezaevlerindeki kötü koşullar ve tutuklama süresinde eğitim, rehabilitasyon ve topluma kazandırma programlarının yetersizliğinin eleştirilmesi, ÜNİCEF raporlarında benzer eleştirilerin yer alması gibi örnekler ülkemizle ilgili hak etmediği kadar kötü bir imaj oluşturmaktadır.
Türkiye artık terör örgütlerinin istismar ettikleri de dahil olmak üzere çocuk suçlularla ilgili toplumsal değerlerimize uygun, yeni, çağdaş ve evrensel bir yaklaşım geliştirmelidir.
Bilindiği gibi çocukların yapı ve yaş itibariyle yaşadıkları iç çatışma ve hayattan beklentilerinin tam olarak karşılanamaması, onlardaki suç eğilimini artırmaktadır. Çevrelerinde kendilerini etkileyip yönlendirebilecek örnek rol model bulamamaları durumunda ise bu eğilim daha da yoğunluk kazanmaktadır. Ayrıca terör ortamının şiddet kültürü çocukları da etkilemekte; evde, okulda, sokakta, medyada şiddet gören ve bizzat yaşayan çocuk, bir süre sonra bunları kanıksamakta ve maruz kaldığı şiddetin uygulayıcısı durumuna gelmektedir.
Terör örgütünün güvenlik güçlerine karşı kullandığı çocukların işledikleri suçların terörle mücadele kapsamından çıkarılması son derece önemli bir ilk adımdır. Muhalefet partilerinin de konuya olumlu yaklaşmaları son derece memnuniyet verici bir gelişmedir.
Biz Öz İplik-İş Sendikası olarak atılan bu adımı destekliyor, çocuk suçluların, topluma yeniden kazandırılması ile ilgili tedbir ve düzenlemelerin yapılması için daha ileri adımların atılması gerektiğine inanıyoruz.