O kulda ilk gün, yüksek tavanlı sınıfta kendimi bi garip hissettim, hatta başta pek sevmedim, üstelik sınıftaki bazı çocuklar da anneleri onları bırakmasın diye ağlıyordu. Okula gidildiği için ağlanır mı hiç? Bebek miyiz biz? Ama sonra sınıfa da, öğretmenime de alıştım, bi de çok arkadaşım oldu, özellikle Gamze'yi çok sevdim. Bana çok benziyor; çok komik, çok akıllı, çok yetenekli…
- Tabii, tabii…
- Eee öyle işte, anne ben öyle değil miyim?
- Bugün Gamze'yle dağıttığınız sınıf için şikayet aldım Ali Bey, daha akıllı davranmalısınız o zaman.
- Ama sonra düzelttik, hem bir daha yapmayacağız öyle, neyse işte İhsan Dede, Gamze benim sınıftaki en iyi arkadaşım oldu, ama başka arkadaşlarım da var: Tolga, Onur, Füsun, Merve, Okan daha bi sürü var…
Annem, Ali ve ben, kardeşimin çok değerli İhsan Dede'sini ziyarete gittik. Gerçi ben hâlâ horozundan da kendinden de korkuyordum; ama İhsan Dede'nin Ali'nin sevdiği kadar eğlenceli olup olmadığını da merak ediyordum. Yeni okulunu böyle anlatmaya başlayan Ali'yle muhabbet pek derindi:
-Sen ana sınıfına gittin mi İhsan Dede?
-Yok be Ali, benim normal okulum bile zar zor oldu, okula gitmek için başka köye giderdik.
-Servisle mi?
-Nerde servis bizde, yürüyerek giderdik hem de tam 2 saat.
-Off, duydun mu abla, benden daha yavaş yürüyenler de varmış, bi de sen bana uyuşuk diyorsun?
-Bizimki uzaklıktan Ali, diğer köy bize 2 saat yürüme mesafesindeydi, her gün okula oraya giderdik.
-Arkadaşların da var mıydı?
-Vardı tabii, hem de senin gibi bir sürü vardı…
-Aaaa ne güzel, oyun oynar mıydınız?
-Oynardık; bomba, çelik çomak çok oynardık, birbirimizin taklidini yapardık, sudan geçerken köprü olurduk, kuş avlardık…
İhsan Dede bunları anlatırken benim hiç görmediğim kadar sevimli ve de masumdu. Hatta sesi titremeye, gözleri sulanmaya bile başlamıştı. Ali kadar olmasa da ben de biraz İhsan Dede'ye alışmış ve merak ettiğim çocukluğunu sormuştum:
- Nasıl köprü olurdunuz?
İhsan Dede, titreyen ellerine bastonunu aldı, yavaş yavaş hareketlerle ayağa kalktı, yaşlılıktan kırışmış ama kocaman elerine baktı, baktı ve: ' O zaman bu eller daha küçüktü, daha kibardı; ama daha güçlüydü' dedi. Sonra iki yana kollarını upuzun açıp:
- Birbirimizin elini böyle tutardık; ama sımsıkı, bırakmamacasına. Önde olan yavaş yavaş ilerlerdi, arkadan da biz takip ederdik. İncecik taş köprünün üzerinden sırayla geçerken bir de türkü söylerdik, bizden küçükler bunu oyun sansın da korkmasın diye. Azgın suların aktığı yere bakmadan karşıya geçerdik. Bu kurala uyduğumuz ve karşıya geçebildiğimiz için su kenarında eve dönüş seferlerinde hep dinlenirdik. Mevsimlerden yazsa dere kenarındaki çamurlar en güzel oyuncağımızdı. Biraz küçükler ellerini yüzlerini boyardı, biz büyükler de çamurdan yeni köyler kurardık. Köprüden sonra ikinci toplantı çeşme başından olurdu. Sonra, hadi bakalım hava kararıncaya kadar koş babam koş, kuşları kovalardık, kuş avlardık, çok eğlenirdik, çok gülerdik… O günlerin bir gününü tekrar yaşamak için neler vermezdim? Arkadaşlarımın hepsini son bir kez daha görsem, ellerinden tutup tekrar koşsak, yaramazlık yapıp beraber saklansak, birbirimize sırlar versek, biri bizi öldürse de asla o sırrı vermesek, elimizdeki her şeyi birbirimizle paylaşsak, beraber söylesek, beraber sussak, hatta beraber ölsek ne güzel olurdu!
- Arkadaşlarını çok mu seviyosun İhsan Dede?
Ali, bu soruyu İhsan Dede'nin gözlerinden akan yaşları silerken sormuştu:
-Arkadaş kardeş gibidir, hatta bazen daha da yakındır. Çok güçlü bağların olur, konuşmadan gözlerinle bile anlaşırsın, ona güzel şeyler öğretir, yine ondan güzel şeyler öğrenirsin. Tüm arkadaşlarımı çok özledim; ama şimdi çoğu artık yok… Arkadaşlarının kıymetini bil evlat, onları üzme kendini de üzdürme, öğretmenin de ne derse yap, akıllı çocuksun sen!
-Yok İhsan Dede, üzmüyorum ben onları, hatta bugün Gamze'yle resim yaptık, sizin çamurla oynadığınız gibi biz de bilmeden yüzümüzü boyamışız, tıpkı sizin gibi çok güldük…
-Aferin size aferin, okulunuzu da arkadaşlarınızı da çok sevin!
-Ben onları seviyorum zaten; ama seni de seviyorum İhsan Dede, çünkü sen benim daha eski arkadaşımsın, arkadaşların kadar olamasam da ben de seninle oyun oynamak isterim…
İhsan Dede bu sözlerin sonunda Ali'ye sarıldı. İki arkadaşın keyifli sohbetini dinlerken ben de kendi arkadaşlarımı düşündüm. İhsan Dede ne kadar da haklıydı. İnsanın bir sürü iyi arkadaşı olması, mutlu kalabilmek için ne büyük sebepti. Tüm arkadaşlarım, iyi ki varsınız hayatımda, sizinle hayat daha güzel!
Eğitim Yönetmenliği, 2010 Okullarda projesi kapsamında, ilköğretim okulları ve liselerde Türkçe tiyatro oyunu yetersizliğine dikkatleri çekerek 'Tiyatro Okullarda! Oyun Yazma Yarışması'nı başlattı. Tüm yetenekli minik yazarlar, 15 Ekim'e kadar metinleriniz bekleniyor.
Telefon: (212) 377 02 00
E-posta: fatma.yalcin@istanbul2010.org