Tüm dünyadan TV haber ve haber ajansları yöneticileri ile sunucu ve muhabirlerin katıldığı "News Xchange" toplantıları başladı.
Avrupa'da her yıl farklı bir kentte yapılan ve bu yıl 5'ncisi İstanbul'da gerçekleştirilen toplantıya, 55 ülkeden 115'den fazla medya kuruluşu ve 500'ün üzerinde de medya çalışanı katıldı.
Conrand Otel'de düzenlenen toplantının ilk oturumunda konuşan BM İnsani Yardım Koordinatörü Jan Egeland, dünyanın neresinde olursa olsun yaşanan insani dramlara ve krizlere dünya medyasının ilgisini çekmek için çalıştıklarını ifade etti.
"Eğer dünya basınının ilgisi olmasa hayat kurtarmak için yeterli parayı maalesef toplayamayız" diyen Egeland, son dönemde yaşanan krizlere bakıldığında en çok ilginin Darfur olayları ve tsunami felaketinin çektiğini dile getirdi.
Ancak medyanın Kuzey Uganda'da 20 bin çocuğun kaçırılarak asker yapılması ve ardından eve dönebilenlerin hikayeleriyle yeterince ilgilenmediğini de ifade eden Egeland, yine Doğu Kongo'da yaşanan soykırımın da aynı ilgiyi görmediğini dile getirdi.
Daha sonra toplantıya katılan TV ve haber ajanslarının yöneticileriyle sohbet eden Egeland, BM'nin pek çok ülkede sözcüsünün bulunduğunu, isteyen tüm medya kuruluşlarının yaşanan krizlere ilişkin birinci elden bilgiyi bu kişilerden alabileceğini, hatta görüntü ve fotoğraf desteği de sağladıklarını anlattı.
Toplantıda daha sonra İngiliz ITV kanalından Mark Austin'in yönettiği ve savaş gazeteciliğinin tüm taraflarıyla ele alındığı oturum gerçekleştirildi.
Austin, en son Irak'ta embedded (iliştirilmiş) olarak görev yaptığını, İngiliz Savunma Bakanlığı ile Irak'ta yaralı askerlerle ilgili yaptıkları bir haber nedeniyle sıkıntı yaşadıklarını ifade etti.
Daha sonra Bağdat'tan canlı bağlantı gerçekleştirilen CBS kanalı muhabiri Lara Logan da Bağdat'ta Amerikan askerleriyle embedded olarak çalışmalar yaptığını anımsatarak, son dönemde Bağdat'ın dışına çıkmanın tek yolunun askerlerle birlikte hareket etmek olduğunu söyledi.
Toplantıya Londra'dan bağlanan BBC editörü Jeremy Bowen, askerlerle medya arasındaki ilişkilerin son 10-15 yılda değiştiğine işaret ederek, gazeteciler için artık çatışma bölgelerindeki tehlikelerin arttığını dile getirdi.
Salonda bulunan Amerikan ordusundan emekli subay Joel Amstrong da Bağdat'ta görev yaptığını anımsatarak, kendi komutasındaki birlikte de embedded gazetecilerin bulunduğunu ifade ederek, o gazetecilerin haberlerine hiçbir zaman sansür koymadıklarını ama doğru olmayan bir şeyler varsa da bunları düzelttiklerini söyledi.
İsrail'den emekli general Danny Rothchild ise medyanın çatışma alanlarında her iki tarafın haberini yapmak istediğine işaret ederek, Lübnan'a yönelik yaşanan son çatışmalarda ise dünya medyasının Lübnan'dan haberler yaptığını, İsrail tarafına ilişkin görüntülerin az kullanıldığını belirtti.
Rothchild, İsrail halkının da "dünya medyasının dengesiz haberler yaptığını' düşündüğünü dile getirdi. '
İngiltere eski Genelkurmay Başkanı General Sir Mike Jackson, ordunun çatışma alanlarına beraberinde götürdüğü gazetecilerin de güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğunu kaydederek, o bölgelerde yapılanların doğru yansıtılmasının önemli olduğunu ve karşılıklı anlayış gerektiğini anlattı.
"Medya orduya biraz yük oluyor açıkçası" diyen Jackson, Kosova'ya gittikleri sırada emrinde 1. 500 asker varken, 3 bin gazetecinin embedded için akreditasyon yaptırdığını anımsattı.
Jackson, çatışma alanlarının bulunduğu ülkelerde embedded muhabirler ve serbest muhabirler için çalışma imkanı bulunduğuna dikkat çekti.
Toplantıda, Bağdat'ta Amerikan güçlerinin saldırısı sonucunda ölen gazeteci Terry Lloyd'un hatırlatılması üzerine de söz alan Joel Amstrong, "22 yıllık meslek hayatım var. Hiç bir meslektaşım doğrudan bir gazeteciyi öldürmez" dedi.
Lloyd'un ölümüne ilişkin soruşturma yapılıp yapılmadığının sorulması üzerine de Amstrong, bir askerin görev kurallarını ihlal etmesi ve cinayet kapsamına giren bir fiil işlemesi durumunda mahkemeye çıkacağını, ancak bu olayda durumun bu olmadığını söyledi.
General Sir Mike Jackson da savaş alanının riskli bir bölge olduğunu hatırlatarak, gazetecilerin de orada olmalarının nedeninin işlerini yapmak olduğunu belirtti.
Jackson, Lloyd'un özellikle gazeteci olduğu için bile bile öldürüldüğünü düşünmediğini ifade etti.
Irak'ta serbest gazeteci olarak çalışan Ghaith Abdul-Ahad da Bağdat sokaklarında "unembedded" yani "iliştirilmemiş" olarak çalışmaktan mutlu olduğunu kaydederek, tüm dünya medyası yöneticilerine haberlere "embedded muhabirden gelmiştir" ibaresi koymaları gerektiğini, böylece seyredenlerin olaylara daha objektif bakacağını dile getirdi.
Hollandalı serbest kameraman Victor Franka da toplantıya Hollanda'dan canlı bağlantıyla katıldı. Franka, belgesel çekmek için Hollanda özel kuvvetleriyle embedded kameraman olarak Afganistan'a gittiğini dile getirdi.
Franka, 5 haftalık bir süre boyunca askerlerle birlikte yaşadığını ve bu sırada bir çatışma bölgesine de gittiklerini anlatarak, "Talibanlar, 360 dereceden ateş açıyordu. Tuzağa düşmüştük. Ben de bulduğum bir silahla ateş açtım. 20 yıl önce ben de askerlik yapmıştım. Ördek gibi avlanmak üzeresiniz, siz olsaydınız ne yapardınız?" diye konuştu.
Franka, kendisinin silahlı olmadığını, ancak çatışma sırasında açık hedef olduklarını ve zaten kamerasının da pilinin bittiğini anlatarak, orada bulunan bir makineli silahı kullandığını söyledi.
Daha sonra, Hollanda'dan canlı bağlanan Yarbay Nico Van Der Zee ise konunun araştırıldığını ifade ederek, "Gazetecilerin bizim silahlarımızı ellerine almalarını istemiyoruz. İlkemiz şu ki, bir daha böyle bir olay olmayacak" dedi.
Konu üzerine söz alan İngiltere eski Genelkurmay Başkanı General Sir Mike Jackson da "Embedded gazetecileri silahlandırmak çok tehlikeli. Ama hayatınız açık tehlike altındaysa, ölüm kalım durumunuz varsa gazeteciler de muharebeye katılabilir. Bu, bir öz savunmadır" diye konuştu.
İsrail'den emekli general Danny Rothchild da "50 metre ötenizde biri size ateş açarsa gazeteci olmaktan vazgeçip, insan olmaya başlayıp ya elinize silahı alırsınız ya da kaçarsınız" dedi.
Bu sırada söz alan bazı TV yöneticileri de bir kameramanın ya da bir gazetecinin silah kullanmasının daha sonra tehlikeler yaratacağına işaret ederek, bir başka zaman bir embedded kameramanın akıllarda "Acaba ne zaman kamerasını bırakıp, silahını eline alacak" izlenimi yaratacağını, bu nedenle gazetecilerin çok dikkatli ve sorumlu davranmaları gerektiğini dile getirildi.
Oturumun sonunda, 2005 yılında tüm dünyada öldürülen 194 gazeteci için saygı duruşunda bulunuldu. Toplantı, yarın sona erecek.