A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Guus Hiddink, genelde taktik anlayışına göre oyuncu seçtiğini, bu yüzden atak oyuna yatkın futbolcularla çalışmayı sevdiğini bildirdi.
Hiddink, Futbol Federasyonu'nun resmi yayın organı Tam Saha Dergisi'nin eylül sayısında yer alan röportajında, taktiğe göre mi oyuncu seçtiği, yoksa oyuncuya göre mi taktik uyguladığı sorusuna şöyle yanıt verdi:
'Genelde taktik anlayışıma göre oyuncu seçerim. Bu yüzden atak oyuna yatkın oyuncularla çalışmayı severim. Topu ayağında tutabilen, her pozisyona uyum sağlayabilen oyuncuları tercih ederim. Ama kimseden de yapılması imkansız şeyler istemem. Herkesin bir kapasitesi vardır ve onu dikkate almak zorundasınız. Tabii ki oyuncuları geliştirmeye çalışırım. Ama o da bir yere kadardır. Bazen oyuncuları bir yerden sonrasına zorlamak doğru değildir. Eğer öğrenmeye açıksa elimden geleni yaparım. Ama sınırları belliyse, o sınırlar içinde hareket ederim. Futbolcu yetenekleri lastik gibidir. Nereye kadar çekebilirseniz çekersiniz. Ama koparsa yapacak bir şey kalmaz. Eğer bir oyuncuya yüzde 10-15 katkı verip, onu geliştirebiliyorsanız bu müthiş bir başarıdır. Eğer buna uygun bir iletişim kurabilirsem herkesin gelişimine bu tarz bir katkı vermek isterim.'
Türk Milli Takımı için en önemli eleştirilerden birinin agresif yapısıyla ilgili olduğunun belirtilmesi ve kendisinin de böyle bir tespitinin olup olmadığı sorusu üzerine de Hiddink, şunları kaydetti:
'Duygusal agresiflikten bahsediyorsanız evet, bu takım için çok iyi bir şey değil. Ama oyun içinde belirli bir agresiflik her zaman vardır. Burada sorun kontrol kaybı olduğunda başlar. Ben henüz Türkiye'de böyle bir öfke kontrolü problemi tespit etmedim. Gereksiz kart görmeler, oyun içi olmayan agresiflikler yok daha. Ama bu konuda ben netim. Hakeme itirazdan, gereksiz öfkeden kart görmeleri hiçbir zaman tasvip etmem.'
Hollandalı teknik adam, Türk futbolunda eksik olan şeyin ne olduğu sorusu üzerine de şu ifadeleri kullandı:
'Hızla neyin iyi, neyin geliştirmeye muhtaç olduğunu araştırıyorum. Buradaki oyuncuların teknik olarak bir sıkıntısı olduğunu düşünmüyorum. Ama bir tempo problemi var. Güç var, ama atletik yetenekler sınırlı. Topla çok iyisiniz ama fizik olarak onu hızlı yapabilecek durumda değilsiniz. Patlayıcı, akışkan bir oyun için atletik yapının gelişmesi şart. Bu sadece fiziksel bir yükleme değil. Bu aynı zamanda bir mantalite değişimi. Mesela, topu kaptığımızda, önce oyunu soğutup ne yapacağımıza mı bakacağız? Yoksa hızla atağa çıkmak için en kısa sürede karar verip topu öne mi taşıyacağız? Bu sadece fiziksel değil, mental bir değişim. Cesaret lazım, vizyon lazım. İşimiz kolay değil. Bunu görüyorum. Ama olmayacak diye bir şey yok.'
'Milli Takım Teknik Direktörü olarak siz kulüpleri ve antrenörleri, yeni yetenekleri oynatmak konusunda cesaretlendirebilir misiniz' sorusunu Guus Hiddink, şöyle yanıtladı:
'Bu biraz kulüplere bağlı. Türkiye'de iki yönlü bir hedef var her zaman. Bir yandan Türkiye ligi, bir yandan da Avrupa'da başarı. Pek çok transfer Avrupa'da başarı için de yapılıyor. Ama başarısızlıklar bitmiyor. Bu durumda bence dönüp şuna bakmak lazım; benim altyapı eğitimim nasıl, oradan bana neden bir fayda gelmiyor? O kadar yabancı getirince de başarısız olabilirsiniz, bir sürü genç oynatarak da. Ama sonuçta birinde daha az zararlı çıkarsınız, öyle değil mi? Bu açıdan yabancı tercihleri çok önemli. Size ekstra katkı yapmayacak hiçbir yabancıyı almamanız gerek bence. İkincil, üçüncül düzeydeki yabancılar, hele de katkı veremiyorlarsa altyapının önündeki önemli bir engel oluyorlar. İngiltere bile bu sorunu yaşıyor. Bugün Avrupa'da pek çok kulüp finansal kriz yaşıyor. Sadece bu bile altyapı hamlesi için iyi bir bahanedir. Sonuçta krizden çıkmanın en ucuz yolu altyapıdan oyuncu oynatmaktır. Yanlış anlaşılmasın, yabancı oyuncuya karşı değilim. Ama onların ekstra bir şeyler vermesini bekliyorum.'
Hiddink, 'Yirmi yıl önceyle bugünü nasıl karşılaştırırsınız? İlk geldiğiniz zaman, Fenerbahçe yıllarınız ve şimdiki zaman nasıl geliyor size' sorusunu da şöyle yanıtladı:
'Antropolog değilim ama Türkiye'nin nasıl geliştiğini görmek için antropolog olmak gerekmiyor. Pozitif yönde bir gelişme bu. Futbol da bu gelişmeden nasibini aldı haliyle. Politikacıların futbolla ilgilenmesi boşa değil. Çünkü futbol hızlı ilerliyor. Müzikle birlikte dünyanın en global dilinden bahsediyoruz. Sınırların ötesine geçen bir spor bu. Türkiye'ye baktığımda, 20 yıl öncesine göre futbol anlamında da toplumsal anlamda da bu global bakışı yakalayan bir ülke görüyorum. Son ekonomik kriz bunun en önemli göstergesi. Türkiye bunu hep pozitif tarafından aldı. Sporda da durum farklı değil. Euro 2016'nın ev sahipliğini kaybettiğimizde ben federasyondakilerden, başkandan daha büyük bir hayal kırıklığı yaşadım neredeyse. Ama onlar başlarını dik tuttular ve ertesi günden itibaren devam etme kararı aldılar. Bu beni çok etkiledi. Bu yüzden her şeyin farklı olduğunu düşünüyorum. Bu çok cesaret verici bir gelişme.'
Hiddink, Güney Afrika'da yapılan Dünya Kupası ile ilgili görüşlerinin sorulması üzerine şu ifadeleri kullandı:
'Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonları futbolda yeni bir şey görmek için en güzel turnuvalardır. Etkileyici futbolun izlerini, takımların yeni dizilişlerini hep oradan takip ederiz. Ama Güney Afrika 2010'un bu açıdan pek verimli geçmediğini düşünenlerdenim. Kupanın futbol kalitesinden çok memnun kalmadım. Tabii birkaç istisna dışında. Almanya mesela... Müthiş bir turnuva geçirdiler. Skorlara bakarsanız her zaman turnuvalarda iyidirler. Ama bu sefer performans olarak da üst düzeye çıktılar ve geçmişten farklı olarak göze hoş gelen bir futbol ortaya koydular. 2002'de bir değişim hamlesi yaptılar ve altyapıda eğitim sistemlerini revize ettiler. Artık karşımızda pozitif, atak oynayan bir Almanya var. Asıl güzel olan, bu değişimin Dünya Kupası'nda da işe yaramasıydı. Almanya'yı seyretmek büyük bir zevkti. Almanya önemli bir istisnaydı. Ama kupada çok fazla seyre değer takım izlediğimizi söylemek zor.'