Türk televizyonlarının bütünüyle kısa film sanatı ve sanatçılarına adanmış tek sinema programı “Yalnızca Yüreğim, Kameram ve Ben”, bu akşam TV Net'te ekrana gelecek olan 26'ncı bölümünde şimdi de Bursa'dan bir kısa film sevdalısını ağırlıyor.
1974-Bursa doğumlu bir kısa film yönetmeni olan Levent Demirci, aynı zamanda bütün hayatını sinema salonlarına adamış bir babanın, deneyimli sinema teknisyeni Ali Demirci'nin de oğlu… Çocukluğu, çeşitli kentlerde işletmesini üstlendikleri salonlarda ve makine dairesindeki babasının yanıbaşında geçen Demirci, içine düştüğü derin sinema sevdası yüzünden eğitimini de yarıda bırakmış. Halen Bursa'daki bir tekstil firmasında satış müdürü olarak çalışan, yanısıra da fırsat buldukça film senaryoları kaleme alıp kentin çeşitli tiyatro topluluklarında oyunculuk yapan konuğumuz, 1980'lerin başlarından 1990'lara kadar ülkemizde gösterime giren istisnasız bütün Türk filmlerini birinci elden, ailece işlettikleri sinema salonlarında ve doğrudan doğruya beyazperdeden izlemiş olmak gibi ilginç bir rekora da sahip… Çağdaş Türk sineması ve bu sürecin önde gelen yönetmenleri hakkında uzman düzeyinde bilgi birikimine sahip olan Demirci, özellikle de anılan kuşağın saygın isimlerinden Zeki Demirkubuz'un stiline derin bir hayranlıkla bağlı…
Bu akşamki programa 2007 yılı yapımı ve 21 dakika süreli “Suya Yazı Yazmak” adlı yapıtıyla katılan genç sinemacı, büyük bölümü amatör oyunculardan oluşan bir kadro ve son derece dar bir bütçeyle çektiği bu ilk kısa filminde, yasak bir aşkın sonu felaketle biten öyküsünü anlatıyor. İşinde son derece başarılı, çevresinde de oldukça sevilen genç bir noter kâtibinin, günün birinde iş yerine gelen genç ve güzel bir kadına tutularak, ailesini, kariyerini ve sosyal saygınlığını yerle bir edişini anlatan bu film, son yıllarda Türk toplumunun her kesiminde ürkütücü bir hızla artış gösteren sadakâtsizlik olgusunun trajik sonuçlarına ilişkin olarak gayet anlamlı mesajlar içermekte… Öyküdeki aldatılan eş ve çocuğunu, yönetmen Demirci'nin gerçek hayattaki eşi ve çocuğunun canlandırıyor oluşu ise filme ilişkin bir başka ilginç anekdot…
Bu arada, “Yalnızca Yüreğim, Kameram ve Ben” programının düzenli takipçilerine önemli bir haberimiz daha var. 7 Haziran 2007'de kısa film yönetmeni Abdulkadir Yavuz'u konuk ederek çıktığımız bu yolculuğa, 29 Mart 2008 Cumartesi günü yayımlanacak olan 27'nci bölümle birlikte son noktayı koyacağız. Bundan sonraki döneminde büyük ölçüde haber ağırlıklı bir yayın çizgisine yönelmeyi planlayan TV Net yönetimiyle ortaklaşa ve uzlaşma içinde aldığımız bir karar bu…
Bu akşam yayımlanacak olan 26'ncı bölümün ardından, gelecek hafta yayımlanacak 27'nci ve son bölümde ise (başta son Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde kazandıkları birincilik ödülü olmak üzere) yakın zamandaki çeşitli festivallerde büyük beğeni toplayan çalışmalar ortaya koymuş iki genç yönetmeni, Konya-Selçuk Üniversitesi'nden Serhat Koca ve Caner Erzincan'ı beraberce konuk edeceğiz. Ki bu final bölümü de geçtiğimiz günlerde çekildi ve yayın günü geldiğinde kullanılmak üzere arşive konuldu. O yüzden, bu haftadan itibaren sizlere artık yeni konuk çağrısı yapamıyorum. Elimde bulunan mevcut başvuruların sahiplerini de stüdyomuza davet edemeyeceğimi üzülerek belirtmeliyim.
Kendi türünde Türk televizyonlarında ilk ve tek olan bu misyon programına başladığım ilk günden sona erdirişime kadar, benden (moral verici sözleri ve yaptıkları haberlerle) dostça desteklerini esirgemeyen az sayıdaki meslektaşıma, yanı sıra da davetimi kırmayıp yurdun dört bir köşesinden konuğum olan 30'un üzerindeki genç sinemacıya en içten sevgi, saygı ve şükranlarımı sunuyorum.
Programın devamı mı? Bu konudaki yeni haberlerimi bekleyin. An itibarıyla, aynı formatın devamı için iki ayrı yayın kuruluşundan teklif almış durumdayım. Muhtemelen yakın bir zamanda ve başka bir adreste yolumuza kaldığımız yerden devam edeceğiz.
* * *