İsrail Dışişleri Bakanı Lieberman, sivil toplum kuruluşlarını teröre yardımcı olmak ve orduyu zayıflatmakla suçladı
İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, bazı sivil toplum kuruluşlarını "teröre yardımcı olmak" ile suçladı ve bu tür örgütlerin asıl amaçlarının İsrail ordusunu zayıflatmak olduğunu savundu.
Lieberman, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, yine partisince verilen ve geçen hafta sonunda İsrail parlamentosunca (Knesset) da kabul edilen yasayı savundu, böyle bir soruşturmaya karşı çıkan milletvekillerine ve kuruluşlara sert çıktı.
Avigdor Lieberman, soruşturma komisyonunun, "Şimdi Barış (Şalom Ahşav) ve Cenevre İnisiyatifi gibi tümüyle yasal dayanağa sahip sol kuruluşlara yönelmeyeceğini, amaçları İsrail ordusunu yıldırmak olan kuruluşlar üzerine yoğunlaşacağını" belirtti.
Konuşmasında soruşturulması gerektiğine inandığı kuruluşlardan örnekler veren Lieberman, 1995'te kurulan ve yöneticiliğini Emir Makhul'un yaptığı "ittica"nın (Arap Toplumu Dernekler Birliği), gerekli şekilde bir izne sahip bulunmadığını, geçen yıl topladığı bağışlara ilişkin mali raporunu hala sunmadığını ifade etti.
"İsrail'deki Arap Azınlığın Hakları Hukuk Merkezi" (Adala-Adalet) adlı kuruluşun ise 2007 faaliyet raporuna göre İsviçre hükümeti dahil dış ülkelerden bağış aldığını belirten Lieberman, ancak bu kuruluşun yöneticilerince yazılan bir yazıda dışarıdan bağış almadıklarının vurgulandığını söyledi.
Lieberman'ın listesindeki kuruluşlardan bir diğeri de "İsrail'de İşkenceye Karşı Halk Komitesi" oldu.
Knesset de kabul edilen söz konusu yasa, bir meclis komisyonu kurularak, bu kuruluşların faaliyetlerinin ve mali kaynaklarının araştırılmasını öngörüyor.
Komisyon, bu kuruluşların, özellikle diğer devletlerden veya teröre destek veren yabancı kuruluşlarından kaynak sağlayıp sağlamadıklarını araştıracak.
İsrail Dışişleri Bakanı Lieberman, bu soruşturma komisyonu nedeniyle "McCarthy"cilik yaptığı eleştirilerine hedef olmuştu.
ABD'de 1950'li yılların başında Cumhuriyetçi Parti Senatörü Joseph Raymond McCarthy tarafından başlatılan suçlamalar "cadı avı" denilen bir dizi tutuklama, yargılama ve idamlara neden olmuştu.
